Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünyanın en mağdur partisi olarak siyasi tarihe geçecek olan bir parti var.

        Adı Ak.

        Sürekli mağdur.

        Ancak ilginçtir.

        Bu sürekli mağduriyetin sebebi, sürekli olarak yaptığı hatalar ve sürekli olarak takındığı “Ben bilirim. Siz ne bileceksiniz. Siz kim oluyorsunuz da bize akıl veriyorsunuz” tavrı.

        Ak Parti’nin en büyük mağduriyetlerinden birisi ise 15 Temmuz Darbe girişimi ve FETÖ’nün kendisini iktidardan alaşağı etmek için yaptığı girişimler.

        17-25 Aralık ve 15 Temmuz.

        Mağduriyet zirveleri.

        Oysa Ak Parti FETÖ konusunda başta ben olmak üzere, pek çok kişi tarafından yıllarca uyarıldı.

        Ben The Cemaat konusunda Ak parti öncesi başlayan ve Ak Parti döneminde de süren uyarılarım sonucunda “Din düşmanı” olarak tanımlandım, sürekli hedef oldum.

        Ergenekon davaları döneminde tek bir leke bulamadıkları için içeri atamadılar belki ama 17-25 Aralık döneminde itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni yaptılar.

        The Cemaat ile ilgili uyarıları dinlemeyen Ak Parti ise sonunda Cemaat ile olan ilişkisinden mağduriyet çıkardı ve darbe girişiminden bu yana Cemaat’ı CIA ile ilişkili olmakla, Türkiye’de ABD adına iş kotarmakla, Dünya’da Türk okulları adı altında CIA faaliyeti yürütmekle suçluyor.

        Muhtemelen de haklıdır.

        Fakat aynı AK Parti iktidarı bu kez de Afganistan’dan gelen yüzbinlerce “Erkek savaşçıya” kucak açıyor.

        Bunlar Afganistan’da yıllarca ABD’ye ve CIA’ye çalışmış Afganlar.

        Zaten bu yüzden Taliban’dan kaçtıkları söyleniyor.

        İyi de, ABD’nin maşası olmakla suçladıkları FETÖ’den muzdarip olduğunu iddia eden ve bunların darbe ve iç savaş girişiminden mağduriyet çıkaran iktidar partisi nasıl oluyor da ABD’nin ve CIA’nın yetiştirdiği bu Afganlı gençleri Türkiye’ye böyle fütursuzca sokuyor.

        Var mı bunun bir mantığı, bir izahı.

        Madem ABD ve CIA, FETÖ’yü kullanarak ile Türkiye’de darbe yapmak, iç kargaşa çıkarmak istiyordu aynı ABD ve CIA’in yıllardır Afganistan’da eğittiği bu Afgan savaşçılarla aynı şeyi denemeyeceğinin garantisi var mı!

        Bunların yarın öbür gün bir toplumsal kargaşayı tetiklemeye kalkışmayacağının, o çok korkup sürekli gündemde tuttuğunuz darbe izin zemin hazırlamayacağının ya da Allah muhafaza darbecilerin yanında Türk halkına karşı savaşmayacağının teminatı kim!

        Sürekli olarak “Kandırılanlar” mı!

        Onlar sizi “Alınları secde görüyor” diye kandırmışlardı.

        Bunlar ne diye kandırıyor.

        Onu da bir gün öğrenecek miyiz!

        NOT: Her şeyi bilecek kadar cahil olanların bu yazıyı da umursayacaklarını zannetmiyorum. Ama yine de tarihe not düşelim diye yazıyorum.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Ne değişti?

        Ne değişti?
        0:00 / 0:00

        Bırakın bu “Ensar mensar” palavralarını.

        Olan biten ortada.

        Türkiye’ye doldurduğunuz ve kaçına vatandaşlık verdiğinizi bilmediğimiz kaçak göçmenlerle memleket ahalisi arasındaki gerilim giderek tırmanıyor.

        Dün yine Ankara’da tatsız bir gece yaşandı. 18 yaşında bir genç hayatını kaybetti.

        Detaya girip asabınızı bozmayayım.

        Bundan böyle Türk halkına “Memleketlerinde zulüm görüyorlardı. Ne yapsaydık” palavralarınızı yediremezsiniz!

        Vatandaş haklı bir öfke içinde.

        Bunlara ucuz iş gücü diye bakan köle tacirleri dışında kimse durumdan memnun değil.

        Sıkıysa bir referandum yapın diyeceğim ama bu kadar akıl dışı bir şeyi vatandaşa sormak bile akıl dışı.

        Çıkacak yanıt belli.

        Zaten o yüzden de soramıyorsunuz.

        Çünkü çıkacak “Kalmasınlar” yanıtının bir anlamda *Güvensizlik oyu” olacağını düşünüyorsunuz.

        Ama en azından fikri bir tutarlılığınız olsun.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1980’li yıllarda Bulgaristan’daki Jivkov rejiminin Hristiyanlaştırma ve isim değiştirme baskısından kaçıp Türkiye’ye sığınan Bulgar Türkleri’nin Türkiye’ye gelmesine nasıl karşı çıktığını gösteren “Benim vatandaşım açken” diye başlayan tiradlar attığı videolar sosyal medyada elden ele dolaşıyor.

        O günden bugüne ne değişti!

        Bugün vatandaşımız daha mı tok!

        Yoksa TÜİK'in verilerine artık kendileri de inanıyorlar!

        Bana danışmanını söyle

        Bana danışmanını söyle
        0:00 / 0:00

        Yunanistan Hava Kuvvetleri Komutanı Yorgos Kumentakis ülkesindeki orman yangınlarına zamanında ve yeterince güçlü bir şekilde müdahale edemediği suçlanınca hemen istifa etmesiyle gündemde.

        Aynı nedenlerle suçlanan bizim Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ise aralarında ihaleye fesat karıştırma ve hırsızlık da bulunan biri 49 diğeri 64 suçlama ile karşı karşıya olan ve defalarca hapis yatmış iki danışmanıyla.

        Koca memlekette bunlardan başka danışman mı bulamadı yoksa kendisine gereken danışmanlık bu ikisinin uzmanlık alanı mıydı bilmiyorum.

        Ama Yunanistan’ın neden AB üyesi bizim ise neden giderek bir Ortadoğu ülkesi olduğumuzu biliyorum.

        Aşırı pahalı içkinin doğal sonucu

        Aşırı pahalı içkinin doğal sonucu
        0:00 / 0:00

        Dün bira fiyatlarına yine zam geldiğini okudum korkuyla.

        Bira aşığı olduğumdan değil.

        Vergiler nedeniyle giderek artan alkollü içki fiyatlarının doğuracağı sonucu bildiğimden.

        Mantık dışı vergiler nedeniyle alkollü içki fiyatlarının artmasının iki sonucu oluyor.

        Bunlardan biri içki kaçakçılığı ve kaçak içki üretimi.

        Kaçakçılık suç örgütlerine ve büyük oranda PKK’ya yarıyor.

        Kaçak içki üretimi ise aynı etkiyi yapıyor ve yetmezmiş gibi bir de insanlarımızın ölümü ile sonuçlanıyor.

        Diğer etkisi ise uyuşturucuya yöneltmesi.

        Alkollü içki, özellikle de gençlerin tükettiği bira gibi içkiler vergiler nedeniyle aşırı pahalı hale gelip, ülkenin gelir düzeyi de düşük kalınca gençler ne yazık ki, kafa yapan haplara yöneliyorlar.

        40 liraya iki bira alacağına, 20 liraya iki uyuşturucu hap alıyor.

        Sonrasında giderek uyuşturucu batağına saplanıyor.

        Tüm dinci baskı rejimlerinde ve sonuç bu olmuş.

        Türkiye’de de bu geçerli.

        Sedat Peker boşuna demiyor “Türkiye bir uyuşturucu cenneti oldu” diye.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Sürekli kandırılmak bahane değil kabahat olduğu zaman

        Diğer Yazılar