1980’lerde tartışılmaya başlanan, 1990’ların ilk yarısından beri gündemde olan “Avrupa Süper Ligi” sonunda kuruluş aşamasına geldi. En azından yaklaştı.
İspanya’nın 3, İngiltere’nin 6, İtalya’nın 3 büyük kulübü temeli attılar.
Bu aslında böyle bir ligin kurulması için yapılan 4. girişim.
Daha önce bu yöndeki büyük kulüp talepleri Şampiyonlar Ligi’nin kurulması ve sonrasında da ligin statüsünde yapılan değişikliklerle engellenmiş, çok sıkıştığı anlarda UEFA aba üstünden sopa göstererek bu yönde hamle yapmaya hazırlanan kulüpleri engellemişti.
Futbol ne zaman mali krize girse böyle şeyler gündeme gelir ve bugün yine durum bu.
Dünyada futbol ciddi bir sıkıntı içinde.
Bunun en açık göstergelerinden biri UEFA ve FIFA’nın başkanlık koltuklarında oturan kişiler.
FIFA’nın başında Infantino gibi geçmiş dönem FIFA başkanlarının çantacısı bile olmayacak bir kişi var.
UEFA’da ise Platini ile başlayan düşüş sonrası İspanyol, İngiliz ve Alman lobilerinin gücüne rağmen Avrupa futbolunun başına geçen isim futbol ailesinin çok da içinden olmayan bir Slovenyalı avukat.
Gelirleri arttıramayan federasyonlar ve çatı organizasyon.
İspanya’nın tüm büyük kulüpleri borç batağında ve zararda.
İtalya’da da durum farklı değil.
Durumun nispeten daha iyi olduğu tek yer İngiltere ama orada da Premiere League’in küçük takımları da kollayan yapısı büyük kulüpleri rahatsız ediyor.
Bunun sonucunda Avrupa’nın en büyük bütçeye sahip 12 kulübü bir araya gelerek yeni bir oluşum yaratmak ve gelirlerini arttırmak istiyor.
Şimdilik sadece üç ülkenin takımları söz konusu.
Bu sayı kuşkusuz artacaktır.
Fransa’dan Paris Saint Germain’in olmamasının nedeni Katar’ın FIFA ve UEFA ile yakın bağları.
UEFA’nın yayıncısı Katarlı, 2022 Dünya Kupası Katar’da yapılacak.
Bu da Katar’ı UEFA ve FIFA’ya bağımlı hale getiriyor ama 2022’ye kadar.
Sonrasında Fransa’dan da PSG, Monaco ve belki Bordeaux bu işin içine girebilir.
En önemli eksik ise bir Alman takımının burada olmaması.
Bayern Münih ve Dortmund olmadan hatta en az 3 Alman takımı bu işin içinde olmadan olmaz.
Almanya’nın ve futbolunun ekonomik büyüklüğü bu işin içinde olmadan organizasyon eksik kalacaktır.
UEFA ise bu oluşuma karşı yıllardır kullandığı tehdidi kullanmaya devam ediyor ve “Milli liglerinizde oynayamazsınız, futbolcularınız milli takıma giremez” diyor yani lisans verme yetkisi tehdidini kullanıyor.
Bu tartışmalar spora yabancı değil.
Euroleague kurulurken basketbolda da benzer tartışmalar yaşandı. Sonunda Euroleague kazandı, ki orada buradaki gibi büyük paralar da söz konusu değil.
UEFA direnebildiği kadar direnecektir ama bu kez pabuç pahalı.
Şampiyonlar Ligi’nde en yüksek katkılı ülkelerin takımları şampiyon olduğu zaman yaklaşık 100-120 milyon avro düzeyinde bir gelir elde ederken, kurulmaya çalışılan Avrupa Süper Ligi’nde sadece ayak bastı parası olarak yıllık 200 milyon avrodan söz ediliyor.
Yani Şampiyonlar Ligi gelirinin iki katı sadece girerken cebe koyulacak.
Çıkılan yolun futbolu götüreceği yer belli.
Kulüpler başarılı olursa bu yeni lig futbolun NBA’i olacak.
Hem kulüpler hem de sporcular için.
Muhtemelen 12 ile başlayan sayı aynen NBA’de olduğu gibi zamanla artacak belki 20’ye belki 30’a çıkacak belki NBA gibi iki gruplu hale gelecektir. Futbol ekonomisi büyük, taraftarı para harcamaya meyilli ülkelerin takımlarının bu oluşumda yer alma şansı daha yüksek olacaktır.
Nasıl ki, FIBA ve IOC, NBA oyuncularının Olimpiyat ve Dünya şampiyonalarında forma giymesine sonunda izin vermek zorunda kaldı ise FIFA ve UEFA da bir yerde pes edecektir.
Çünkü her işte olduğu gibi, futbolda da zarar eden bir sistemin uzun süreli kalıcı olması mümkün değildir.
Hele hele bu zararın nedeni sistemin kötü yönetilmesi ise yeni bir sistem mutlaka kurulur.