Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

Prens Philip 100 yaşında hayatını kaybetti.

Alman asıllı İngiliz Kraliyet ailesinin Yunan asıllı damadıydı.

Görüntüsünün aksine son derece sempatik biri olduğunu anlatmıştı Celal Şengör yıllar önce.

Ölümü haberi üzerine Şengör’ü aradım.

“Prens Philip ile zaman geçirmiş biri olarak bir şeyler yazar mısın?” dedim.

“Tabii yazarım ama bir şartla” dedi.

Şartı şuydu:

“Şunu vurgula lütfen. Ben hiçbir resmi sıfat ve görevi olmayan bir jeoloji profesörü olarak kendisiyle tanıştım. 1980’de, daha öğrenciyken de Çin’de Deng Xiao Ping’e Çin’in ihtilalden beri düzenlediği ilk uluslararası sempozyumun en genç davetlisi olduğum için takdim edilmiştim. Fransız Cumhurbaşkanı Chirac’ın önünde de Fransız Bilimler Akademisi’nin yerbilimleri büyük ödülünü almıştım. Dünyada saygı görmek için sanırım yaptığın iyi şeyleri adam gibi yapmış olmak yetiyor. Ne bir politik partiye, ne bir resmi makama, ne bir dini grup üyeliğine, ne de herhangi bir özel bir karta ihtiyaç var. Gençler bunu bilhassa iyi öğrensinler” dedi.

Tamam dedim. O da şu mektubu gönderdi:

“Sevgili Fatihciğim,

His Royal Highness Prince Philip, the Duke of Edinburgh’un (Kraliyet Zât-ı Âlisi Prens Philip, Edinburgh Dükü: 1921-2021) vefatı beni yirmidokuz yıl önceye, 20 Mayıs 1992 tarihine götürdü.

O gün ben ve Oya Prens Philip ile tam bir gün geçirmiş, sohbet etme imkânını bulmuştuk. Bu fırsatı yaratan Edinburgh Üniversitesi Jeoloji Enstitüsü’nün binasına yeni bir kanat eklenmesi ve yeni bir petrol jeolojisi kürsüsünün ihdası nedeniyle üniversitenin sadece altı konuşmacılı mini bir sempozyum düzenlemiş olmasıydı. Konuşmacıların tümü Birleşik Krallık dışındandı. Üniversite beni de altı konuşmacıdan biri olarak davet etmişti. Bizlere sempozyum süresinde üniversitenin şansölyesi olan Prensin bizlerle olacağı, daha sonra verilecek bir çay partisinde de kendisiyle özel sohbet imkânı bulacağımız söylendi.

Sabahleyin sempozyumun başlamasıyla beraber Prens Philip geldi, bizleri selâmladı, sempozyumu resmen açtı ve en önde, âdeta sandalyeden bozma, tahta kolluklu bir ‘koltuğa’ oturdu ve bütün gün tüm konuşmaları dikkatle dinledi, aralarda bizlerle de kısa konuşmalar yaptı.

Biz enstitü binasına girerken etrafta hiçbir emniyet tedbiri, polis falan görmediğimiz gibi, sempozyum süresince de etrafta bir tane olsun polis görmedik. Saat 17:00 olunca enstitü binasındaki kabul salonuna geçerek çaylarımızı aldık ve her birimiz, eşlerimizle birlikte, ayrı ayrı, Prens Hazretlerine takdim edildik, Prens ile tatlı bir sohbet yaptık.

Fakat beni en çok etkileyen Prensin açık açık kendi devletinin geçmişteki kusurlarını vurgulaması, Britanya İmparatorluğunun Orta Doğuda ‘pek de iyi bir miras bırakmadığını’ söylemesi olmuştu.

Daha sonra konu eğitim ve bilime geldi ve ben kendisine İstanbul Teknik Üniversitesi’nin tarihini anlattım. Prens, İTÜ’nün dünyanın en eski genel teknik üniversitesi olduğunu ve gerek Paris’teki École Polytechnique’in ve gerekse de İngiltere’deki mühendislik enstitülerinin hepsinin bizden sonra kurulmuş olduklarını duyunca hayret etti. Asım o zaman henüz iki yaşında olduğu için Oya’yla da annelik ve Asım hakkında biraz konuştular.

Çay partisi akabinde Prens kendisini getirmiş olan otomobiline binerek hiçbir eskort, koruma vs olmadan kendisini uğurlamaya çıkmış olan bizleri selâmlayarak üniversiteden ayrıldı.

Prens Philip benim ve Oya’nın üzerinde son derece olumlu bir izlenim bırakmıştır. Tatlı bir gülümsemesi olan, alçakgönüllü, samimî, beyefendi, ancak düşüncelerini cesurca söylemekten de geri durmayan bir insanla karşı karşıya olduğumuzu görmüştük. Prens ulaşılamaz görülen yüce mevkiinin yarattığı beklentinin tersine karşısındakini derhal rahatlatacak bir tutuma sahipti.

Kendisini hayranlıkla anıyoruz. Dünyamız iyi ve önemli, örnek bir insanı kaybetmiştir. Majesteleri Kraliçe II. Elizabeth ve tüm ailesine buradan Oya ve ben başsağlığı temennilerimizi iletmek isteriz. Keşke bugün dünyamızı yönetenler bir nebze olsun Prens Philip’in özelliklerine sahip olsalardı.

Sevgilerle, arkadaşım

Celal”

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar