Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu ülke beni çok güldürüp çok eğlendiriyor.

        Artık memlekette olan hiçbir şeyi ciddiye almamaya karar verdim.

        Çünkü alırsanız kafayı yersiniz, almazsanız gülersiniz.

        Ben gülüyorum.

        Şimdi yine “Andımız”ı tartışmaya başladık.

        Hani 2013’e kadar mektebe giden hepimizin her sabah bağıra bağıra okuduğu “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan metni.

        Danıştay, bu metnin okunmasını yasaklayan Milli Eğitim Bakanlığı kararını ortadan kaldıran Danıştay kararını ortadan kaldıran bir karara imza attı.

        Şimdi kıyamet kopuyor.

        MHP, Danıştay’a öfke saçıyor.

        Bunun neresi komik derseniz gelin bakalım.

        Andımız tartışmasının yakın tarihine bir göz atarak başlayalım.

        Andımız’ın okullardan kaldırılmasının tarihi çok eski değil. 2013 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın aldığı bir kararla bu metnin ilköğretim okullarında her sabah okunmasından vazgeçildi.

        2013 yılında bildiğiniz gibi AK Parti iktidardı.

        O zaman da, bu karara CHP ve MHP şiddetle itiraz ettiler.

        Dönemin Başbakanı ise kararı “Andımız olarak bilinen metnin yazarı son derece tartışmalı isim olan Reşit Galip'ti. Reşit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Aynı Reşit Galip, insanları kafa taslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı. Ant uygulamasının cumhuriyetimizle uzaktan yakından ilgisi yoktur” diye savundu.

        REKLAM

        O dönem AK Partililere ve kaldırılmasını savunanlara göre, bu metin Türkçe ezan zulmü ile aynı dönemin ürünüydü. Stalin benzeri bir uygulamaydı.

        AK Partili MEB Andımız’ı yasaklayınca konuyu Danıştay’a götüren Eğitim Sen oldu.

        Danıştay, hiç de beklenmeyen bir şekilde Eğitim Sen’in başvurusunu haklı buldu ve Andımız’ın okunmasını yasaklayan MEB kararını 2018 yılında kaldırdı.

        Danıştay’ın kararına tepki gösterenler ise yine AK Partililerdi.

        Bakan Abdulhamit Gül, Danıştay’ın kendini İdare’nin yerine koyduğunu ifade etti. Bekir Bozdağ ise Anayasa’nın çiğnendiğini iddia etti.

        Başından beri tutarlı bir tavır içinde olan Bahçeli ise Bozdağ’a yüklendi ve “Bozdağ isterse Kürdüm diyebilir” diye tepki gösterdi.

        Milli Eğitim Bakanlığı Danıştay’ın Andımız’ın kaldırılmasını durduran kararına itiraz etti ve Danıştay bu kez beklenen kararı aldı ve Andımız’ın kaldırılmasını haklı buldu.

        MHP bu duruma çok kızdı.

        Milli Eğitim Bakanı ise 2 yıl önce Danıştay’a itiraz dilekçesini yazan iki Bakanlık çalışanını görevden aldı.

        Şimdi ben gülmeyeyim de kim gülsün.

        Andımız’ı kaldıran AK Parti ve bunu savunan da AK Parti’nin en tepesi.

        Andımız’ı geri getiren Danıştay.

        Bunun üzerine Danıştay’ı sert biçimde eleştirenler AK Partililer.

        Andımız'ı geri getiren Danıştay’a itiraz eden AK Partili Milli Eğitim Bakanlığı.

        AK Parti’nin itirazı üzerine Andımız’ı yeniden kaldıran Danıştay.

        Danıştay’a çok sinirlenen AK Partili ittifak halindeki MHP.

        Ve görevden alınanlar ise AK Parti politikası gereği, Danıştay’a itiraz dilekçesi yazmaları emredilen bürokratlar.

        Hadi gel de gülme bu duruma.

        Bu işin içinde nasıl çıkılır diyorsanız.

        Çok basit.

        Andımız’ı kaldıranın CHP olduğu izlenimi yaratılabilir. Ve cehape zihniyeti suçlanabilir.

        Nasılsa geçmişi kimse hatırlamayacaktır.

        Ya da daha da iyisi yapılıp Andımız’ı kaldırtanın mevcut günah keçilerinden Ahmet Davutoğlu olduğu söylenerek bütün suç onun üzerine yıkılabilir.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Yalancının en sevdiği ölsün mü!

        Yalancının en sevdiği ölsün mü!
        0:00 / 0:00

        Benim bu konudaki fikrime gelince.

        Daha önce de yazdım.

        Ben ilk mektepte Andımız’ı büyük bir keyif ve inançla okudum.

        Hiçbir rahatsızlık da duymadım.

        Ama sonrasında şunu gördüm.

        Bu memlekete, bu Cumhuriyet'e ihanet eden kim varsa bu metni okuya okuya büyümüşlerdi.

        Atatürk düşmanları da, bölücüler de, Cumhuriyet karşıtları da, hepsi.

        Göz göre göre yalan söylemişlerdi.

        Bence mesele Andımız’ı okumak, inanmadığımız bir metni tekrarlamak, tutmayacağımız bir andı içmek değildi.

        Mesele o metnin içeriğini müfredata nakşedebilmek, doğrunun peşinde ve çalışkan yurttaşlar yetiştirebilmekti.

        Bunu yapamadıktan sonra her sabah yalan söylemenin anlamı yok.

        Deve desen deve değil, kuş desen kuş değil

        Deve desen deve değil, kuş desen kuş değil
        0:00 / 0:00

        Çözemediğiniz çok büyük bir sorun var ise bununla baş etmenin en iyi yolu o sorunu yokmuş gibi farz edipgörmezden gelmek ve yola devam etmektir.

        Bu sorun korkutucu, hayati tehlike arz edici de olabilir.

        Önemli değil.

        Siz görmezden gelirseniz sorun yok sayılır.

        Bu tez geçerli midir bilmiyorum.

        Ama bunu uygulayan bazı canlılar var.

        En bilineni deve kuşu.

        Deve kuşları hepinizin bildiği üzere çok korktukları zaman, kendilerini korkutan bir şeyle karşılaştıkları zaman kafalarını toprağa gömerler.

        Bu onların düşmanları tarafından yenmelerini engellemez belki ama en azından mutlu ölürler.

        Biz de bu politikayı benimsedik galiba.

        Salgın’da vakalar hızla artarken, Türkiye’nin en büyük kentinde coronaya yakalananların sayısı 4 haftada 3 katına çıkarken, risk haritasında mavi iller hızla azalır, kırmızı iller daha da hızlı bir biçimde artarken Türkiye önlemleri arttırmamaya karar verdi.

        Salgını görmezden gelmeye, ciddiye almamaya.

        Bunun için siyaseti de suçlamaya gerek yok.

        Sıkılan bunalan halkımız da aynı fikri paylaşıyor.

        Halkımızı da suçlamaya gerek yok.

        Pek çok ülkede aynı durum yaşanıyor.

        Dünya salgın yorgunu.

        Bizim dünyadan farkımız ise orada yönetimlerin halka doğruyu söylüyor olmaları.

        Biz niye aşı alamadığımızı bilmiyoruz ve hala aşı olacağımızı zannediyoruz.

        Orada da doğruyu söyleseler bence iyi olacak.

        Türkiye'ye güvenenler ve self teşekkür

        Türkiye'ye güvenenler ve self teşekkür
        0:00 / 0:00

        Koç Grubu daha önce açıkladığı 2 milyar dolarlık yatırıma start verdi.

        Volkswagen’in ağzımıza bir parmak bal çalıp sonra tüydüğü yerde Koç Grubu 2 milyar dolar yatırım yapıyor yine.

        Zaten uzunca bir süredir Türkiye’de gerçek ve büyük yatırım yapan iki grup var.

        Söylemesi ayıptır biri bizim Ciner. Diğeri Koç.

        Kredisini de dışarıdan bulup, bu ülke topraklarında üretim yapmaya çalışan.

        Koç özellikle otomotiv sanayiinde düzenli biçimde büyüyor.

        Bunun yanı sıra beyaz ve kahverengi eşyada bir dünya devine dönüşüyor.

        Ciner ise Türkiye’nin yer altı zenginliklerini çıkarıp, yüzde 100 katma değerli bir üretimle, her yıl milyarlarca dolarlık ihracat gerçekleştiriyor.

        Ciner’in sadece Ankara Kazan’da son birkaç yılda yaptığı yatırım miktarı 2 milyar dolar civarında. Bunun karşılığı olarak da ülkeye soktuğu döviz miktarı yıllık 1 milyar dolar. Ve katma değer oranı yüzde 100.

        Koç’un da otomotiv sanayiinde yaptığı ihracat milyarlarca doları buluyor.

        Ve şimdi Koç elektrikli otomobil teknolojisi kabiliyetini de kazanarak geleceğe yönelik önemli bir adım atıyor.

        Türkiye’ye bu kadar fazla güvenen her iki gruba da, çocuklarımız adına teşekkür ediyorum.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Bazıları kötülüğünü sınırlayabildiği zaman.

        Diğer Yazılar