Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ankara’da son derece yakışıksız, bilinçsiz ve hatta şuursuz bir olayla karşı karşıyayız anladığım kadarı ile.

        Başkentimizde, sokaklarda çöplerden kağıt, ambalaj artığı, koli gibi atıkları toplayanlara karşı bir uygulama başlatılmış.

        Bunlar polis tarafından toplanıyor, bu işi yapmaları engelleniyormuş.

        Atık toplayıcılığı Ankara’da fiili olarak yasaklanmış.

        Konu ile ilgili soruya ise Ankara Valiliği “Görüntü kirliliği yarattıkları için engelliyoruz” yanıtını vermiş.

        Tam Türk işi bir yanıt.

        Ankara Valiliği farkında mı bilmiyorum ama bu kağıt toplayıcıları çok ama çok önemli bir iş, bir hizmet yapıyorlar.

        Hem çevreye hem ülke ekonomisine.

        Birkaç yıl önce, Ayşe Kulin’den dinlemiştim.

        O da aynı Ankara Valiliği gibi düşünürmüş bir zamanlar.

        Nişantaşı’nda evinin önünde, mahallesinde ne zaman bu kağıt toplayıcılardan birini görse öfkelenir, kızar, bağırır çağırır, kağıt toplayıcının oradan gitmesini ister, tartışma çıkarırmış.

        Uzun zaman sonra anlamış bu kağıt ve atık toplayıcıların çok önemli bir hizmet yaptığını, aslında son derece çevreci bir eylem içinde olduğunu ve geçmişteki bu düşüncesinden ve tavrından dolayı çok ama çok utanmış.

        Doğruyu görüp anlayınca yanlışından dönmek ve hatta gerekiyorsa utanmak medeni insan tavrıdır.

        Ve gerçekten de bu kağıt toplayıcılar, o el arabaları ile çilekeş bir biçimde sokakları dolaşanlar çok önemli bir iş yapmaktadır.

        Yerel yönetimlerimizin, belediyelerimizin yıllardır bir türlü beceremediği “atık yönetimini” gerçekleştirmektedirler.

        Doğru düzgün yönetilen ülkelerde evsel atıklar, kağıt, plastik, metal, cam gibi dönüştürebilir ve organik gibi dönüştürülemez atıklar ayrılarak toplanır belediyeler tarafından.

        Bu ayrım evde başlar, toplamada devam eder.

        Türkiye’de ise siz atıkları evde ayırsanız bile belediyeler toplarken bunları biraya getirir ve atıkların değerini sıfırlarlar.

        Kağıt toplayıcı diye küçümsediğiniz, görüntü kirliği olarak gördüğünüz o insanlar işte belediyelerin o açığını, eksiğini kapatırlar.

        Atıkları ayrıştırır, dönüştürülebilir atıkları ekonomiye geri kazandırır ve çevre için de oldukça yararlı bir iş yaparlar.

        Onlar sayesinde Türkiye, yönetimlerin tüm sorumsuzluğuna rağmen geri dönüşüm konusunda başarılı ülkelerden biridir.

        Bu yüzden de kağıt toplayıcılarını sokakta her gördüğümde hallerini hatırlarını soruyorum.

        Çok saygı değer bir iş yaptıklarını biliyorum çünkü.

        Ayşe Kulin’den ricam Ankara Valiliği'ni arayıp kendi deneyimini aktarmasıdır.

        Belki Valilik de bu çevre savaşçılarını, görüntü kirliliği olarak görmekten vazgeçer.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Düşünce özgürlüğü ve sosyal medya şirketleri

        Düşünce özgürlüğü ve sosyal medya şirketleri
        0:00 / 0:00

        Twitter, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne ait olup olmadığı belli olmayan bir hesabı askıya almış.

        Bu şirket zaman zaman böyle şeyler yapıyor.

        Siyasetçilerin, yöneticilerin, çeşitli kişilerin hesaplarını askıya alabiliyor, tweetlerini engelleyebiliyor.

        Twitter’in bu tavrı özellikle muhalif kesimlerin hoşuna gidiyor, “Oh iyi olmuş” dedirtiyor.

        İyi de gerçekten “Oh iyi olmuş” denilecek bir durum mu bu!

        Bence değil.

        Hem de hiç değil.

        Bu çok açık bir biçimde fikir özgürlüğüne karşı bir tavır, düşünceyi açıklama hürriyetine indirilmiş bir darbe, net bir sansürcülüktür.

        Bir şirket düşünün ki, neyin konuşulup konuşulmayacağına, neyin söylenip söylenmeyeceğine, neyin ahlaki olup, neyin ahlaki olmadığına kendi kendine karar veriyor ve bunu keyfi biçimde yasaklıyor.

        Trump gibi meczupları, bazen kimi otokratları yasaklaması, engellemesi hoşumuza gidiyor olsa bile bu kararları neye göre aldığı açık ve net olmayan ve hukuki süreçleri gerektirmeyen bir şirket gücü çok da iyi bir şey değil.

        Yarın neyi veya kimi hangi maksatla yasaklayacağını, engelleyeceğini bilemediğimiz bir şirketin kendi çıkarları doğrultusunda toplumu yönlendirme gücünü elinde bulundurmasını normal karşılıyor musunuz?

        Eğer karşılıyorsanız çok yanlış bir yoldasınız demektir.

        Yarın sizin desteklediğiniz fikirleri de yasaklamasının önünde hiçbir engel yok twitter’in.

        Tüm kuralları, tüm yönelimi, tüm liderleri, tüm moral değerlerini twitter’in yönetim kurulunda alınmış kararlara bağlı olacağı bir dünya hayal edin.

        Sizce bu özgür ve demokrat bir ortam olur mu?

        Ucuz bir şarap: Özdemir Erdoğan

        Ucuz bir şarap: Özdemir Erdoğan
        0:00 / 0:00

        Özdemir Erdoğan sevimsiz saçmalamalarına devam ediyor.

        Ve çıtayı giderek aşağı çekiyor. Yıllar önce ölmüş bir sanatçıya yönelik abuk sabuk söylemleri tepki toplayınca şimdi de arsız ve utanmaz bir biçimde meseleyi siyasete çekmeye başladı.

        Müren’le ilgili sözlerinden dolayı kendisini eleştirenlerin Müjdat Gezen ve Metin Akpınar yargılanmamalıdiyenlerle aynı kişiler olduğunu söyleyerek kendini iktidarın kanatları altına sokmaya çalışıyor.

        Müren’i eleştirirken,iktidara yakın Bülent Ersoy’u ise cesaretinden dolayı kutluyor.

        Daha önce de bu şahısla ilgili yazmıştım, kimileri güzel yaşlanır. Kimileri bunun gibi yaşlandıkçaekşi, kekremsi bir tat verir.

        Şarap gibidir.

        Ucuzu kötü yaşlanır, sirke bile olamaz, berbat bir şey olur değerlisi yaşlandıkça tatlanır, güzelleşir, değerlenir.

        Bu zavallı ne yazık ki, hayatının son yıllarında giderek tatsızlaştı.

        90’larda o dönemin popüler pop şarkıcılarına savaş açtı.

        Tarkan’a, Burak Kut’a, Kenan Doğulu’ya saldırırdı o zamanlar.

        Şimdi yanıt veremeyecek ölmüşlere.

        Bu durum geçenlerdebir mecliste gündeme geldi.

        Orada bulunan bir psikolog hanım şöyle bir teşhis koydu uzaktan.

        “Ya Zeki Müren tarafından dışlanmış ve maddi kayba uğramış ve bugün mali sıkıntıda olduğu için onu suçluyor ya da Zeki Müren’den dolayı bir tercihte bulunmuş ve şimdi bundan pişman. Bu denli saldırganlığın arkasında bu iki neden olabilir.”

        Öyle midir, değil midir bilemem.

        Ama Özdemir Erdoğan, sevgili Rasim Öztekin'in ardından söylenenlere bir baksın.

        İyi insanlar nasıl anılıyor.

        Bir de aynaya baksın ve düşünsün.

        Ardından neler söylenecek.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Tembelliğimizin faturasını başkalarına kesmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar