Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ertuğrul Özkök beni çok neşelendiriyor son zamanlarda.

        Yazıları ile değil, tavrıyla.

        Milli Piyango’ya yönelik suçlamalar oluyor, güvensizlikler oluşuyor, Ertuğrul Özkök hemen Milli Piyango’nun CEO’su ile konuşuyor.

        “Size yönelik suçlamalar var ne diyorsunuz” diye soruyor.

        CEO da ne kadar dürüst olduklarını anlatıyor.

        Turkcell BİP’e yönelik yönelik güvensizlikler ve suçlamalar oluyor, Ertuğrul Bey hemen Turkcell BİP’in başındaki kişi ile konuşuyor.

        O da Ertuğrul Bey’e “BİP’in ne kadar güvenli olduğunu” anlatıyor.

        İyi de Ertuğrul Bey, ne bekliyorsunuz?

        Milli Piyango CEO’sunun “Vallahi birtakım haltlar dönüyor ama ben de anlamadım. Çıkmayan ikramiyeler, alınmayan paralar var. Hep aynı yerlere çıkan ikramiyeler beni de işkillendiriyor. Zaten olasılıkları o kadar düşürdük ki, asıl beni şaşırtan bazılarına özellikle kazı kazan tipi oyunlarda hala ikramiye çıkıyor olması. Şu anda Türkiye’nin kumar tekeli olduk ve oyun çeşitliliği ile tüm Türkiye’yi kumarbaz yapma niyetindeyiz” demesini mi?

        Ya da BİP’in başındaki zatı muhteremin “Vallahi Ertuğrul Bey, ben de emir kuluyum. Burası kamu yönetiminde bir şirket. Verilerin güvenliği konusunda yüzde yüz garanti vermem mümkün değil. Yarın birileri bunu talep ederse ben nasıl hayır derim. Fatih Altaylı’nın yazdığı içerik üzerinden veri üretme lisansı için başvurumuz doğru ama çok da kötü niyetle kullanmayacağımıza şimdilik söz veriyorum” demesini mi?

        Yapmayın Ertuğrul Bey, yılların gazetecisisiniz.

        Bizi salak yerine koymayın.

        Kendinizi de çamaşır makinesine hatta herkesin girip çamaşırını yıkayabildiği bir laundromat’açevirmeyin.

        Ne olur, lütfen!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Bosphorus Sippenhaftung

        Bosphorus Sippenhaftung
        0:00 / 0:00

        Başlıktaki ikinci kelimeyi anlamamış olmanız muhtemel.

        Zaten uzunca bir zamandır kullanılmayan bir kelime, bir tanım.

        Modern zamanlarda pek yeri yok.

        Aslında “Cermanik” bir kökenden geliyor.

        Ortaçağda Alman ve birtakım Anglo Sakson yönetimlerin sahip olduğu bir hukuki anlayış.

        Modern hukuktaki “suçun bireyselliği” ilkesinin tam tersini savunan ve suçu kitleselleştiren bir hukuk anlayışı.

        Sippenhaft anlayışına ya da Sippenhaftung’a göre bir suçlunun suçundan, o suçu işleyen kişinin ailesi, bağlı olduğu aile, grup, klan, inanç sistemi de suçludur.

        Bu nedenle bir suçlu var ise suç sadece ona ait değildir.

        Çevresi de suçlanabilir.

        Buna “kin punishment” ya da “kollektif cezalandırma” da denir.

        Bu hukuk anlayışına göre bir suçtan ötürü sadece suçu işleyen kişi değil, aile bireyleri de sorumlu tutulur ve onlar da cezalandırılır.

        Bu hukuk anlayışı Roma hukukunun yaygınlaşmasından önce Ortaçağ’da Avrupa’da, daha uzunca bir süre İngiliz topraklarında ve adalarda ve Almanya’da uygulandı.

        Uzakdoğu’da, Çin ve Kore’de daha da uzun süre egemen oldu.

        Geleneksel Arap hukuk yaklaşımı içinde yer buldu.

        Yirminci yüzyılda ise Almanya ve Rusya’da bir toplumsal baskı aracı olarak yer yer uygulandı.

        Buna göre eğer oğlunuz suç işlediyse anne baba da sorumluydu.

        REKLAM

        Baba suç işlediyse evlat da suçu paylaşmak zorunda idi.

        Birkaç kasap ya da başka bir iş kolu mensupları devlete isyan ettiyse kasaplar ya da o iş kolunun tümü, varsa loncası sorumluydu.

        Eğer bir gay suç işlediyse tüm gayler suçluydu.

        Eğer bir inancın mensubu suçlu ise o inancı kabul eden herkes suçluydu.

        Bugün hala varlığını sürdüren “kan parası” yaklaşımı da Sippenhaft ya da kolektif cezalandırma hukukunun bir parçasıydı.

        Aile veya yakınlar suçtan ancak bir bedel ödeyerek kurtulabilirdi.

        Şimdi bazılarınız diyecek ki, “İyi de bu şimdi nereden çıktı?”

        Yemin ederim ben çıkarmadım.

        Sadece ucunu gördüm.

        Muhtemelen Ayşe Buğra da görmüştür.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Dostlarımıza güvenebildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar