Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çok açık ki, Covid-19 salgını, dünyanın son yıllarda karşılaştığı en büyük sorun.

        Zengin fakir, gelişmiş az gelişmiş ayrımı yapmaksızın tüm dünyayı etkiliyor.

        Şu ana kadar 78 milyona yakın kişi Covid-19’a yakalandı.

        Bunlardan 54,5 milyonu iyileşti.

        1 milyon 709 bini hayatını kaybetti.

        21 milyon kişi şu anda bu hastalıkla boğuşuyor.

        Bunlardan 106 bini ağır hasta.

        Ve şu anda dünyada en yüksek harcama kalemi sağlık harcamaları.

        Dünya epey bir zamandır böylesine ortak bir sorunla karşı karşıya kalmadı.

        İyi de, dünyanın ortak sorunlarını çözmek için kurulmuş en büyük teşkilat olan Birleşmiş Milletler nerede?

        Ortada sınır mınır tanımayan, bir yerden bir yere hızla ulaşabilen felaket bir virüs var.

        Ülkeler kendi başlarına ne yaparlarsa yapsınlar, bu virüsü ortadan kaldırmaları mümkün değil.

        Almanya kapanma kararı aldı, İngiltere çok sert tedbirlerle kapanacak.

        Büyük ihtimalle de bu tedbirler sonrası hastalığın yayılımı azalacak bu ülkelerde.

        Sıfıra bile inse çözüm olmayacak çünkü kapılarını açtıkları anda, virüs yeniden ülkeye girecek ve her şey sil baştan başlayacak.

        Çünkü belli ki tüm dünyada ortak tedbirler, eşgügüdümlü önlemler anlamak gerekiyor.

        Belki bir ortak kapanma, bu kapanma sırasında bir dayanışma, yardımlaşma gerek.

        REKLAM

        Bu konuların ele alınıp tartışılabileceği ve karara bağlanabileceği, bu ortak kararlara uymayan ülkelere yaptırım ve izolasyon uygulanmasının kararlaştırılabileceği tek yer Birleşmiş Milletler.

        Bu Birleşmiş Milletler’in çatısı altında bir de Güvenlik Konseyi var.

        Hani bizim Cumhurbaşkanı’nın “Dünya 5’ten büyüktür” diye eleştirdiği Güvenlik Konseyi.

        Bu konsey ne halta yarar!

        Dünya için şu anda bu Covid-19’dan daha büyük bir güvenlik tehdidi var mı?

        Öyle tek ülkeye yönelik bir tehdit falan da değil, tam da BM’nin ve Güvenlik Konseyi’nin kuruluş amacına uygun bir evrensel ortak tehdit.

        Önlemlerin birlikte alınmasından, aşıların eşit ve adil paylaşımına kadar pek çok meselenin burada ele alınıp, dünyaya yönelik bu tehdidin savuşturulmasında bu Konsey’in devreye girmesi gerekmiyor muydu bugüne kadar!

        Dünyaya tek tehdit askeri olan mıdır?

        Bu Birleşmiş Milletler’e ve Güvenlik Konseyi’ne göre Kıbrıs’ta iki devlet olması dünya için Covid-19’dan daha büyük bir tehdit midir mesela!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Çok tehlikeli bir mantık

        Çok tehlikeli bir mantık
        0:00 / 0:00

        İslamcı medyanın yazarlarından biri ilginç ve tehlikeli bir yazı kaleme almış.

        Hafta sonunda okuyunca gözlerime inanamadım.

        Bir dönem FETÖ’ye yakın olmakla suçlanan bu beyefendi diyor ki, “FETÖ 2013 17 Aralık’a kadar suç işlemedi ki!”

        Bunu diyeceğine “Yahu 2014’e hatta darbe girişimine kadar hanginiz FETÖ’cü değildiniz?” dese “Adam haklı, dağılın” diyeceğim de “2013’e kadar suç işlemedi ki!” demek siyasal İslamcıların FETÖ meselesinden zerre ders almadıklarının kanıtı.

        Benim bu sözlerden ve bu sözlerin ağızdan çıkmasına neden olan mantıktan anladığım şu.

        “Hükümetle uyum içinde ol, yaptığın hiçbir şey suç sayılmaz.”

        Çünkü "2013’ten önce FETÖ suç işlemedi" demek, devlet içinde yasa dışı örgütlenmeyi, kamu kurumlarını ele geçirip buralarda yasalara aykırı bir biçimde atama ve kadrolaşma yapmayı, Silahlı Kuvvetler içinde kendine ait ayrı bir hiyerarşi kurmayı, KPSS, ÖYS ve askeri okul sınavlarında soru çalarak yandaşlarına avantaj sağlamayı, asker ve sivil bürokratlara komplo kurarak devlet düzenini bozmayı, MİT ve Genelkurmay Başkanlarına dış destekli saldırılar yaparak bu kurumları yıpratmayı suç olarak görmemek demektir.

        2013’te ortaya çıkan 17-25 Aralık komplosunun tüm bunların bir sonucu olduğunu anlamamış olmak demektir.

        Daha da beteri hükümete yönelik bir hareket yapmadıkça tüm bunları rahatça yapmayı normal ve mazur görmek demektir.

        Bu kafa çok tehlikelidir.

        Bu mantıktan yarın METÖ’ler, ITÖ’ler ve daha neler neler çıkar.

        Ve siz o zaman da bir tarafınızdan bir tarih uydurup, “Ama o güne kadar suç işlememişti” demeye dersiniz.

        Tabii bu hala var iseniz!

        Aşı hala çare

        Aşı hala çare
        0:00 / 0:00

        Herkesin konuştuğu mesele virüsün geçirdiği mutasyon.

        İlk bulgular ortaya çıkardı ki, virüsün bulaşıcılığını arttıran bu mutasyon virüsün öldürücü etkisini arttırmamış.

        Sadece ACE2 hücrelerine daha kolay tutunuyor. Ancak hücreyi ele geçirme hızını da etkilememiş.

        Yüzde 70 oranında daha bulaşıcı.

        Bunun pratik sonucu da bir hasta eskiden 2 kişiye hastalık bulaştırıyordu ise bugün 3,4 kişi bulaştıracak. Mikrobiyoloji uzmanları bunu söylüyor.

        Daha önemli olan ise şu.

        Bu mutasyon şu anda elimizde olan aşıların virüs üzerindeki etkinliğini azaltmıyor.

        Aşı virüsü yine tanıyor ve hatta belki de bu mutasyondan ötürü aşının virüsü yok etme hızı yani etkinliği artabilir.

        Bir anlamda virüsün tipi, boyu kilosu değişmemiş. Kıyafeti bile aynı. Sadece elinde bir parmak daha çıkmış veya gömleğinin düğmesi açılmış göğsü görünüyor.

        Yani aşı hala en iyi çare.

        Daha gelmemiş

        Daha gelmemiş
        0:00 / 0:00

        Dün Bilim Kurulu Üyesi Prof. Ateş Kara’dan öğrendiğimiz kadarı ile Bakan Fahrettin Koca’nın 11 Aralık’ta gelecek dediği aşılar henüz yurda giriş yapmamış.

        Kara bu durumu “Aşı 3. Faz çalışmalarında etkili görünmez ise bizim bu aşıları iade etme hakkımız var. Bu yüzden 3. Faz sonuçları netleşmeden boşu boşuna yollamış olmak istemiyor olabilirler” diye yorumladı.

        Ateş Hoca’nın bu sözlerinden birkaç saat sonra bizim 23 Aralık’ta yayınlanmasını beklediğimiz Sinovac’ın Coronavac aşısı ile ilgili Brezilya’daki Faz 3 çalışmalarından ilk bilgiler geldi.

        “Aşı etkili.”

        Ve yine okurlardan gelen soruyu Ateş Kara’ya sordum bir kez daha.

        Türkiye’de aşı para ile satılmayacak.

        “Acil kullanım onayı” ile ülkeye giriş yapacak olan tüm aşılar önce risk gruplarına, sonra da sırası geldikçe tüm vatandaşlara “ücretsiz” olarak yapılacak.

        Bunun dışında aşı üreten firmalar, kendileri de aşı getirebilirler.

        Ancak onların bu aşıları ithal edebilmeleri için TİTCK’den yani İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’ndan onay almaları gerekecek.

        Yani uzun bir prosedür var.

        Onlar da gelebilir ama en erken bir yıl sonra.

        Vurulmayız, oluruz

        Vurulmayız, oluruz
        0:00 / 0:00

        Bu “Aşı vurulmak” lafı nereden çıktı çok merak ediyorum.

        Bu çirkin fiili kim soktu birdenbire dilimize.

        Biz çocukluktan beri hep “Aşı olmak” dedik.

        Aşının yanına uygun gördüğümüz fiil güzel Türkçemizde “olmak”tı.

        Bu vurulmak zırvalığı nereden çıktı, kim çıkardı çok merak ediyorum.

        En azından kendi gazetemden rica ediyorum.

        Şu “Aşı vurulmak” çirkinliğini biz kullanmayalım.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Siyaset al biri vur öbürüne olmadığı zaman.

        Diğer Yazılar