Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

Corona nedeniyle ülkenin sorunları katlanarak artarken, bütün dünya benzer sorunlarla boğuşurken Türkiye’nin üç adet gündemi var.

1. Çoklu Baro

2. Ayasofya’nın ibadete açılması

3. Eşcinseller

Tam anlamıyla yararsız, ülkeye sıfır fayda sağlayacak, zararı müthiş olacak gündemler.

Hadi bunlara sırayla bakalım bir kez daha.

POŞULU AVUKAT İSTER MİSİNİZ?

Avukatlık Kanunu’nda yapılacak değişiklik ile çoklu baronun da içlerinde olduğu bir dizi düzenleme yapılıyor.

Bunlardan en tehlikeli olanı tüm avukatların üzerinde fikir birliği içinde oldukları çoklu baro dönemine geçilecek olması.

Bunu herkes söylüyor.

Ancak biliyorsunuz Türkiye’de bir mesele eleştirilirken, o meselenin içeriğine kimse bakmaz, kimse okumaz.

Yine durum bu.

Yasa taslağını kimse okumuyor, kimse içeriğine bakmıyor.

Yeni getirilmek istenen yasada çoklu baro kadar olmasa da çok tehlikeli, çok yakışıksız bir başka madde daha var.

Ve bu maddenin yazılış biçimi bile bu yasanın ne kadar çalakalem, ne kadar düşünülmeden hazırlandığının göstergesi.

Yeni düzenlemenin 7. Maddesi daha önce 49. Madde ile düzenlenen avukatların kılık kıyafeti ile ilgili maddeye bir yeni tanım getiriyor.

Özetle diyor ki: “Avukatlara cübbe giymek dışında başka bir zorunluluk getirilemez.”

Yani eskiden “Avukatlık mesleğine yakışır kılık kıyafet” tanımlaması çıkarılıyor.

Sorarsanız diyeceklerdir ki, “Başörtülü, türbanlı avukatlara kısıtlama getirilmesin diye böyle bir düzenleme yapıyoruz.”

İyi de, başörtülü ve türbanlı avukatlara zaten bir engel yok. Danıştay bu konuda net karar verdi. Bunu daha da sağlama bağlamak istiyorsanız, oraya türban da giyebilir dersiniz olur biter.

Ama böyle yazıp hiçbir kısıtlama getirmezseniz başınıza iş alırsınız.

Mahkemeyi protesto için şortla, donla gelip üzerine bir cübbe ile yasal zorunluluğu tamamlayan, yazın cübbesine uygun bikini ile gelen desem belki abartılı örnekler olabilir ama asıl tehlike bambaşka yerlere gider.

Mesela uç bir örnek vermek gerekirse “Baro 3”ü kuran PKK’lı avukatlar duruşma salonuna başlarında poşu ile girebilirler.

Ya da baro üyelerinin üniforması olarak şal şepiki mahkeme salonunda taşımak isteyebilirler.

Bazı cemaatlerin avukatları sarık ve cübbe ile mahkeme salonuna dalabilirler.

Parti veya siyasi görüş amblemli kıyafetler mahkeme salonlarında arzı endam edebilir.

Bu maddeyi yazan her kim ise bu olasılıkları hiç mi düşünmez merak ederim doğrusu.

TEK İMZA YETER

Ayasofya’nın ibadete açılması konusunda şimdi herkes Danıştay’ın kararını açıklamasını bekliyor.

Danıştay 1934 tarihli kararnameyi iptal edecek mi, etmeyecek mi?

Ben size söyleyeyim, etmeyecek!

Daha önce de defalarca etmedi.

Muhtemeldir ki, başvuruyu yapanın bu başvuruyu yapmaya hakkı olmadığını söyleyecek.

Geçmişte bundan çok daha ileri bir karar olmasına rağmen.

Siyasi otorite de “Vallahi suçlu yargı, bizim suçumuz yok. Biz açarız” diyecek.

Oysa herkes biliyor ki, 1934 tarihli kararname, bugün bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile değiştirilip Ayasofya ibadete açılabilir.

Tek imza ile.

Mesele o imzayı atmak ülkenin hayrına mıdır, zararına mıdır onu net bir şekilde söyleyebilmekte.

OSMANLI’DA SEKS

Her şey bitti şimdi bir de LGBTİ ile uğraşıyor devletimiz.

Diyanet görevi gereği uğraşabilir, itirazım da olmaz ama devlet vatandaşlarının cinsel tercihi ile uğraşmaz, uğraşamaz.

Vatandaşın hangi organını hangi amaçla kullandığı hükümetlerin ilgi alanında değildir, olmamalıdır.

Bakın ben size bir şey söyleyeyim.

Ağzınızdan düşürmediğiniz ve muhtemelen sizleri tanısa büyük bölümünüzü odunla dövecek olan ecdadım dediğiniz, Osmanlı var ya...

O Osmanlı, hiç kimsenin cinsel tercihi ile uğraşmadı.

Hiçbir vezir ya da sadrazam çıkıp, Mahir Ünal gibi milletin yönelimini kürsülerden eleştirmedi

Tam aksine ecdadınız bu konularda büyük bir olgunluk ile davrandı, bu konuda Batı’dan çok daha özgür bir anlayışa sahipti.

Ah, keşke Halil İnalcık hoca hayatta olaydı da kendisini bir Teke Tek’e çağırıp Osmanlı’nın bu konudaki yaklaşımını anlattırabilseydim.

Ağzınız açık kalır demeyeceğim, feleğiniz şaşardı.

Son katıldığı Teke Tek’te hocanın bazı anlatımları olmadı da değil.

Ama biliniz ki, bu coğrafya yakın zamana kadar bu konuda en özgürlükçü yerlerden biriydi.

Buradaki eşcinsel karşıtlığı zaten büyük oranda Batı’dan, kiliseden ithaldir.

Çok yeni mevzudur.

Çok merak ediyorsanız, Murat Bardakçı’nın “Osmanlı’da Seks” adlı kitabını bulur okursunuz.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar