National Geographic dergisinde COVİD 19 salgını ile ilgili kısa bir araştırma yayınlandı.
Başlığı “COVİD 19’dan aldığımız dersler”.
Ülkenizin corona virüsüne karşı aldığı önlemlerin etkisini nasıl ölçeceğimizi anlatıyor ve mücadeleden örnekler veriyor.
Araştırmaya hazırlayan Imperial College London ve birkaç diğer araştırma grubu.
Virüsle mücadelenin başarıya ulaşmış olmasında ölçüt şu:
1 kişi üç veya daha fazla kişiye virüs bulaştırıyorsa salgın büyüyor demektir.
1 kişi 1 kişiye bulaştırıyorsa salgın durağan hale gelmiş demektir.
1 kişi kimseye bulaştırmıyorsa salgın inişe geçti demektir.
Almanya ile İsveç’i karşılaştırmış mesela.
İki ülkenin de ilk vakalarını Ocak sonunda bildirdiğini, ikisinin de güçlü sağlık sistemlerine sahip zengin ülkeler olduklarını vurgulamış.
Buna karşın İsveç’in Almanya’nın üç katı bir ölüm oranına sahip olduğunu ve salgının İsveç’te hala yayılırken, Almanya’nın normalleşmeyi gündeme almaya başladığını belirtmiş.
Sosyal kapanmaların virüsü nasıl yavaşlattığını gösterip, seyahat yasaklarının ise pek bir işe yaramadığını sayılarla açıklamış.
Asıl önemli olanın hızlı yanıt ve hızlı önlem olduğu ortaya çıkıyor incelemeden.
Başlıktaki mesele de işte tam burada gündeme geliyor.
Gerek ölüm oranları, gerek hızlı önlem konusunda Türkiye’nin son derece önemli bir başarısı var.
Ancak incelemede Türkiye’nin bu başarısından tek satır bile söz edilmiyor.
Saklandığı iddia edilen ölümlerin tamamını ekleseniz bile Türkiye yine de başarılı sayılabilecek bir tabloya sahip.
Sağlık sistemi kilitlenmedi hastaneler kapasitelerinin üzerinde bir hasta akımına maruz kalmadı, yoğun bakım üniteleri felce uğramadı.
Bunlar ayan beyan ortada olmasına rağmen “Sözde” bilimsel bir çalışmada bundan tek satır bile bahsedilmemiş olması Türkiye’nin başarısına değil bu çalışmanın saygınlığına gölge düşürür.
Ve muhtemeldir ki, bu inceleme sırasında Imperial College London araştırma görevlileri Türkiye’den yollanan maskeleri takıyorlardı!