Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün akşam Habertürk’te Türk bilim dünyası adına üzücü bir tartışmaya tanık oldum.

        Bir yanda Prof. Mutlu Demiray, diğer yanda 4 profesör.

        Prof. Demiray, katıldığı Teke Tek programında kanser tedavisinde kullandığı “Çok yüksek doz” C vitamininin, Covid 19 tedavisinde de olumlu sonuçlar verdiğinden söz edip, bu konudaki araştırmalardan söz etmiş, orada da konu tartışılmıştı.

        Söylemlerinin dikkat çekiciliğinden ötürü Erdoğan Aktaş da Mutlu Demiray’ı davet etmiş. Prof. Demiray orada da “medikal doz” denilen yani gıda takviyesi olarak kullanılan C vitaminlerinden katbekat daha fazla C vitamininin damardan kullanımının Covid 19’daki etkilerinden söz etti ve kanser tedavisinde kullandıklarını anlattı.

        Yüksek doz dediği damardan verilen ve minimum 15 gram olan dozlar.

        Yani kesinlikle hekim kontrolünde ve tavsiyesi ile yapılması gereken işlemler.

        Demiray 180 grama kadar olan dozların da kullanılabileceğinden söz etti.

        Karşısındaki doktorlar ise Demiray’a tüm güçleriyle karşı çıktılar.

        Açıkçası karşı çıkış biçimlerini çok “Ortodoks” buldum.

        Bilimsellikten uzak diyemeyeceğim çünkü dünyanın her yerinde bilimde böyle bilimsellikten uzak, kişisel hırslara ya da mesleki alışkanlıklara dayalı, yenilikçiliği dışlayan “tutucu” tartışmalar olabiliyor.

        Demiray bir yenilik arıyor, bir öneri getiriyor.

        Doğru olabilir, doğru olmayabilir.

        Araştırmaya muhtaçtır.

        Ama buna kökten karşı çıkmak anlamsızdır.

        Bilimsel değildir.

        “Yeterince araştırma yok” diyorlar.

        Tabii ki yok.

        COVİD yepyeni bir şey.

        Bu yazıdan önce okuduğum makalede de bugün mucize diye uygulanan bir antiviral ilaçla ilgili hiçbir tutarlı araştırma olmadığı, kontrol grupları olmadan yapılan bu araştırmalara güvenilemeyeceği söyleniyordu.

        Herkes hızla işe yarar bir şeyler bulmaya, varolan bir şeylerin farklı kullanımlarla salgına çare olup olmayacağını araştırmaya çalışıyor.

        Demiray’ınki de öyle.

        “Yarayabilir” diyor.

        Çin’de uygulandığını, Sağlık Bakanlığı’nın protokolünde yer aldığını söylüyor.

        Deniyor.

        Açıkçası Demiray’a karşı çıkışın biçimi beni çok üzdü.

        Ben bilgili ve bilinçli profesörlerin Demiray’a mesela şu iki basit soruyu sormasını beklerdim:

        1. C vitamininin yüksek dozlarda böbreklere zarar verdiği, böbrek yetmezliği hastalarında ise kullanılamadığını biliyoruz. Bu durumda zaten çoklu organ yetmezliğine neden olan ileri derece COVİD hastalarında C vitamini böbreklere büyük hasar yapmaz mı?

        2. C vitamininin kandaki ferritin düzeyini yükselten bir vitamin olduğu biliniyor. COVİD’de ise virüsün hemoglobini parçalayarak hem ve globin diye ayırdığını ve ayrılan hem’in yani demirin akciğerlerde biriktiğini ve bağışıklık sisteminin bu hem’i temizlemek için çok uğraştığını bunun da stokin fırtınasının nedenlerinden biri olduğu öne sürülüyor. Bu durumda ferritini arttıran C vitamininin bu dozda verilmesi doğru olur mu?

        Çünkü bana göre bilimsel tartışma “Olmaz öyle” diye yapılmaz.

        Teze karşı anti tezler üreterek ve sonuçları gözlemleyerek yapılır.

        Yazı Boyutu

        Maskeleri YSK mı dağıtsa

        Maske satışı yasaklanınca maske bulunmaz oldu.

        İyi niyetle, karaborsa olmasın, fiyatlar fahiş hale gelmesin, fırsatçılar kazanmasın diye getirilen yasak maskeyi iyiden iyiye bulunmaz hale getirdi.

        Cep telefonuna gelen mesajlarla maske alabileceğiniz söyleniyor.

        Telefonu olmayan ne yapsın, telefonu kendi adına kayıtlı olmayan ne yapsın?

        Örnek mi?

        Annem telefonla, fatura ile uğraşmasın diye telefonu benim adıma kayıtlı mesela.

        O nasıl o 5 maskeyi alacak?

        Aynı şehirde otursak ben alıp götüreyim.

        Ama aynı şehirde de değiliz mesela.

        Hadi bu özel durum önemsemeyelim.

        Sıra ile geliyor mesajlar.

        Ne yapacak insanlar?

        Sırası gelen kadar acil ihtiyaçlarını da erteleyecekler mi?

        Ayrıca zaten büyük risk altındaki eczanelere bir de ekstra risk değil mi bu iş!

        Sürekli 5’er 5’er maske dağıtmak.

        Ne olurdu bu maskeler belediyeler aracılığıyla dağıtılsa.

        CHP’li belediyelerin aracılığı ile dağıtıp bu belediyelerin iyi bir iş yapmış gibi görünmesini mi istemiyorsunuz!

        Onun da kolayı var. Verin Yüksek Seçim Kurulu'na maskeleri.

        Seçmen kartlarını gayet iyi dağıttıklarına göre maskeleri de dağıtırlar herhalde.

        Kötü seçimlerin faturası olur

        Amerika coronadan ölüm sayılarında dünya şampiyonluğuna doğru ilerlerken Beyaz Saray ABD’deki kısıtlamaları kaldırmaya ve ülkeyi normale döndürmeye hazırlanıyor.

        Yani “Ölen ölsün ama ekonomi batmasın” demeye.

        Trump’ın bunu yapmaya hazırlandığını 1 haftadır görüyordum.

        Taktik çok belliydi.

        Önce saygın üniversitelerin saygın(!) bilim insanları peş peşe makaleler yazdılar.

        “Coronayı abartıyoruz” başlığı atılabilecek makaleler.

        O kadar da korkmaya gerek olmadığını iddia eden, bunu sayılar ve istatistiklerle kanıtlayan, ölüm oranlarının toplum geneline oranla çok düşük olduğunu anlatan makaleler.

        Harvard, Princeton, Stanford antetli kağıtlarla yayınlanan makaleler.

        Ardından benzer söylemlerle öne çıkan halk sağlığı uzmanları.

        Hızlı bir biçimde toplumu coronanın önemsizliğine inandırmaya çalıştılar.

        Ve şimdi ABD kültürlü, bilgili, sorumluluk sahibi, yüksek ahlaklı Başkan’ının öncülüğünde coronaya karşı önlemleri azaltmaya, tedricen kaldırmaya hazırlanıyor.

        Bunun dünyadaki mücadeleyi de zayıflatacağı aşikar.

        Görülen o ki, ABD böyle birini başkan seçmenin bedelini canıyla ödeyecek.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Kötü seçimlerin faturasını sadece kötü seçimleri yapanlar ödediği zaman.

        Diğer Yazılar