Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yürümeyi genelde seviyorum.

        Spora karşıyım ama yürümeye değil.

        Yürümek keyifli bir uğraş.

        Hava iyiyse, fazlaca yağmur yoksa, çok işim yoksa bulduğum her fırsatta yürüyorum.

        Pazar günleri özellikle yürümeye gayret ediyorum.

        Dün de evden bu maksatla çıktım.

        Altımda bir eşofman, ayağımda yürüyüş için aldığım ayakkabılarım, üzerimde Hande’nin aldığı pamuklu kapüşonlu eşofman üstü.

        Gözümde havalı güneş gözlükleri.

        Çıktım yola.

        Niyetim Taksim’e, Taksim’den Tünel’e, Tünel’den Karaköy ve Eminönü’ne gitmek.

        Sonra da aynı yoldan geri dönüp, Balıkpazarı’nda manava ve ciğerciye uğramak, oradan da eve dönmek.

        Toplamı 9-10 kilometre. Çıktım evden tempolu bir biçimde Taksim’e doğru.

        Taksim’e geldim.

        O da ne, sabah sabah TOMA’lar, bariyerler.

        Taksim’e çıkmak yasak.

        “Niye?’” diye sordum beni Taksim’e sokmamakta ısrarlı görünen polis memuruna.

        “Kadınlar Günü yürüyüşü varmış güvenlik önlemi” dedi.

        Herhalde dedim kadınlara kimse bir kötülük yapmasın diye yolu kesmişler, kadınlar rahat rahat yürüsün.

        Ne ince düşünceli yöneticilerimiz var dedim kendi kendime.

        Mecburen Tarlabaşı’ndan gidip, sonra İstiklal Caddesi’ne çıkarım dedim.

        Ne mümkün, İstiklal’e çıkan ara sokakların tümü bariyerlerle kapatılmış.

        Yer gök polis.

        “Amma değer veriyorlar kadınlara. Korumanın bu kadarı olur yani” diye sevindim.

        Yürü Allah Allah yürü. Mecburen Tepebaşı yoluyla Şişhane. Oradan aşağıya. Karaköy’e indim.

        Oralar bile polis kaynıyor.

        Yemin ederim mültecilerin akın ettiği Yunan sınırında bu kadar Yunan polisi yoktur. Bu kadar sıkı güvenlik de yoktur.

        Öyle bir güvenlik önlemi.

        Dünya Çalışan Kadınlar Günü’nde kadınlarımızı korumak için yapılan bunca hazırlığa sevinerek döndüm eve bir iki saat sonra.

        Sonra da gece Habertürk’e gitmek için yine evden çıktım.

        Taksiler Taksim’e gitmiyor.

        Yine yürüdüm.

        Ortalık meydan muharebesi yeri.

        Helikopterler uçuyor, her yer karışmış.

        Meğer onca önlem kadınlar rahat rahat yürüsün diye değil, yürüyemesin diye alınmış.

        Kadınlar da yürümek isteyince kıyamet kopmuş.

        Aralarında epey bir kadın polisin de olduğu polislerimiz, kadınları hayli bir hırpalamışlar.

        Anlamadığım şudur.

        Yahu bırakın yürüsünler.

        Ne olacak yürüyecekler de!

        Böyle yaptığınız her seferinde işler daha kötü olmuyor mu?

        Yoksa asıl niyetiniz işlerin daha kötü olması mı?

        Kadınları yollarda dövün.

        Sonra Cennet anaların ayağının altındadır falan.

        Hiç inandırıcı değilsiniz bilin.

        O dövdüğünüz, yürütmediğiniz kadınlar da ana biliyor musunuz!

        Siz Taksim’i ayaklarının altına sermiyorsunuz ama inandığınız Allah’ın Cenneti ayaklarının altına sereceğini söylüyorsunuz.

        Hiç kimseyi kandırmayın!

        *

        Havalimanı

        Hafta sonunda Yeni Atatürk Havalimanı’nda hizmet veren elektrikli yakıt ikmal araçları ile ilgili izlenimlerimi yazdım.

        Biz havalimanındayken, havalimanını işleten İGA’nın CEO’su Kadri Samsunlu orada olduğumuzu duymuş, kahveye davet etti.

        Samsunlu 3. pistin yaz başında hizmete gireceğini, bununla beraber uçakların yerdeki taksi süresinin çok kısalacağını anlattı.

        Yolcu sayısında hedeflerin tutturulduğu, Corona nedeniyle görülen düşüş olmasa hedeflerin çok üzerine çıkılmasının mümkün olabileceğini söyledi.

        Asıl konumuz ise denediğimiz elektrikli araçlardı.

        Samsunlu, bu elektrikli ikmal araçlarından çok memnun olduklarını söyledi.

        Ben de yerdeki tüm hizmet araçlarının elektrikli olmasının mümkün olup olmadığını sordum.

        Samsunlu, “Yerdeki araçların büyük bölümü bize değil TGS’ye ait. Aslında onlar da tüm bu araçları elektrikliye dönüştürüp büyük tasarruf sağlayabilirler ve dünyaya da örnek olabilirler” dedi.

        Kendilerinin de mümkün olan tüm araçlarını elektrikliye döndürebileceklerini hatta bu konuda hemen bir çalışma başlatabileceklerini söyledi.

        METRO PLANSIZLIĞI

        Şehirden havalimanına gelecek metro hattının bir planlama hatası nedeniyle havalimanına 300 metre kala sona erdiğini biliyorsunuzdur.

        Samsunlu’yla bunu da konuştuk.

        “Maalesef öyle” dedi.

        Bu saatten sonra terminalin altına bir tünelle gelmek, binanın statik hesapları nedeniyle mümkün olmuyormuş.

        “Ancak aradaki bağlantıyı elektrikli ve belki de otonom araçlarla sağlamak mümkün olabilir” dedi.

        Özellikle aktarmalı yolcuların uzun yürüyüş mesafelerinden şikayetçi olduğunu ilettim.

        “Biliyoruz. Terminalin içinde çalışacak özel ‘buggy’ler aldık. Bize özel olarak imal ettirmeyi de planladık. Bu yolcuları gerekli hallerde uçaklarından uçaklarına taşıyacağız” dedi.

        Havalimanına yönelik başlangıçtaki eleştirilerin kendilerini motive ettiğini de anlattı Samsunlu.

        Bir ara daha detaylı konuşmak üzere sözleştik.

        *

        Burhan Kuzu

        Her ahval ve şeraitte hükümeti destekleyen medya, gazetecilerin tutuklanması ile ilgili “Açık bir suç işlediler. Tabii ki tutuklanacaklar” diye bağırıyor.

        Anlamadıkları şu.

        Yargılanmasınlar diyen yok.

        En azından ben demiyorum.

        Ama tutuksuz yargılanmalarının önünde bir engel yok.

        Tutuksuz yargılanabilirler.

        Ben ise çok bir suç işlediği sabit bir başkasına Adalet’in kılıcının niye dokunmadığını ya da en azından teraziye niye oturtulmadığını merak ediyorum.

        O kişinin adı Burhan Kuzu.

        Görevini kötüye kullanarak bir uyuşturucu kaçakçısının ve cinayete azmettirme zanlısının serbest bırakılmasını sağladığı, yargıya baskı yaptığı, yargıyı etkilediği yargı mensuplarının verdiği ifadelerle sabit olan bu vatandaşımızın soruşturması hakkında niye şu ana kadar somut bir ilerleme yok?

        Burhan Kuzu yargılansın diyorum.

        Tutuklu yargılansın demiyorum!

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Liderlerin büyüklüğünü gösteren en önemli faktörün zaman olduğunu anladığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar