Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ergenekon Soruşturması ile ilgili pek çok yazı yazdım. Bunların pek büyük bölümü eleştirel nitelikteydi. Eleştirilerimin büyük bölümünü hâlâ koruyorum. Fakat soruşturmanın "bazı bölümlerinin" ulaştığı noktaya bakınca Ergenekon'un mevcut iktidara sağladığı faydalardan bağımsız olarak Türkiye açısından önemli ve yararlı buluyorum. Bana göre Ergenekon'un iki ayrı yönü var. Bunlardan biri "faydalı" diğeri ise "saçma". Faydalı olan bölüm şu: Türkiye'de yıllardan beri birtakım karanlık odakların faili meçhul cinayetler işlemesinden, gözbebeğimiz Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok gibi aydınlarımızı nedenini hiçbir zaman anlamadığımız biçimde katletmesinden rahatsız olmadık mı? Çeşitli çetelerin ortaya çıkıp, Türkiye'de devlet içinde devlet gibi hareket etmesinden, ekonomik ve siyasi güç kullanmasından, gücünü yasalardan almayan birtakım kişilerin sözde kurum çatısı altında güç ve iktidar sahibi olması içimizi kan ağlatmadı mı? Hep birtakım odakların bastığı düğmelerden söz etmedik mi? Hepimizin aklında pek çok konuda nedenli soru işaretleri oluşmadı mı? Bunları demokrasiye, kendimize düşman saymadık mı? Hoşa gitmeyen hareketler yapanların her an öldürülebileceğini, ortadan kaldırılabileceğini düşünmedik mi? Ergenekon Soruşturması bu açından büyük önem taşıyor. Sanıklar arasında sevdiğimiz, sevmediğimiz, tanıdığımız, tanımadığımız meslektaşlarımız da var. Duygusal olarak onların yanında durmak istiyoruz. Ama bunların hangisinin ne kadar temiz, hangisinin üzerine elzem olmayan işlere bulaşmış ve bu bulaşıklıkla güç elde etmek istemiş olduğunu biliyor muyuz? Ben bilmiyorum. Bunlar arasında temiz olanların yargı tarafından aklanacağına inanmak istiyorum. Ama temiz olmayanların bu mesleği daha fazla kirletmelerini de istemiyorum. Ergenekon Soruşturması'nın bu bölümü bence Türkiye açısından çok faydalı. Ancak soruşturmanın bir başka bölümü var ki, bence deli saçması.

        Türk Ordusu'nun çok önemli isimleri PKK'yı, Hizbullah'ı, DHKPC'yi; kurmak, yönetmekle suçlanıyorlar. İşte burada "Yuh" demek gerekiyor. Daha birkaç ay önce ortaya çıktı ki, İngiltere'de IRA ile yapılan mücadele sırasında bazı İngiliz istihbarat görevlileri IRA'nın merkez komitesi üyeliğine kadar gelmişler. Terör örgütleriyle mücadelede devletler, ordular, istihbarat örgütleri bunu yaparlar. Bu devletin veya devletin kurumlarının terörist olduğunu göstermez. 25 yıllık terör sürecinde elbette PKK veya diğer terör örgütleri ile yakınlaşmalar olmuştur. Bunu suç sayarsanız, terörle mücadeleye zarar verirsiniz. Soruşturmanın bu yönü saçmadır. Yok eğer buna gerçekten inanıyorsanız o zaman üç beş general veya daha düşük rütbeli subayı değil, TSK'nın son 25 yıldaki bütün kadrolarını davaya dahil etmek gerekir ki, bu bile soruşturmanın bu yönündeki saçmalığını gösterir. Generallerle ilgili darbe iddialarına gelince... Belli ki, rahatsızlarmış. Belli ki, darbe konuşmaları yapmışlar. Ama ötesine de geçememişler. Ben bunu "geyik muhabbeti olarak" görüyorum. Türkiye'de bazılarının çok sevdiği türden bir geyik muhabbeti. Bu da yargı süreci sonunda ortaya çıkacaktır. Fakat Ergenekon'un bugün için çok sıkıntı veren bir yönü var. O da Anayasal, yasal muhalefeti bile hükümet karşıtı veya darbe yandaşı gibi gösteren tavrı. Yürüyüş yapmak, bir hükümete karşı olmak, bunu söylemek, bir iktidardan seçim yoluyla kurtulmak için çalışmak suç değildir. Ergenekon Soruşturması'nın geldiği nokta, bunun da bir suç gibi algılanmasına yol açmaktadır. Bu da soruşturmanın üzerindeki ağır bir gölgedir. Bu gölge soruşturmanın doğru yönlerini de karanlığa sokmaktadır.

        Ne zaman adam oluruz?

        En iyi Anayasa'nın bakmaya gerek duyulmayan Anayasa olduğunu anladığımız zaman

        faltayli@htgazete.com.tr

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar