Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir muhafazakar gazeteci dostum mesaj atmış.

        “Abi ne dediysen çıkıyor, bu kriz daha da derinleşir mi, bir de onu söyle” diye soruyor.

        Fikrimi söyleyeyim.

        Bu bir ekonomik kriz olsaydı, bir şey söylemek çok daha kolay olurdu.

        Ancak bu sadece ekonomik bir kriz değil.

        Bu sarsıntının nedeni, Türkiye’nin “Taşınması”

        Türkiye daha önce uzun yıllar oturduğu mahalleden bir başka yere taşınıyor.

        Taşınmak kolay iş değildir.

        Hatta oldukça stresli bir iştir.

        Mahalle değiştirmek daha da streslidir.

        Ve tabii taşınırken, mahalledeki bakkala, kasaba, manava borcunuz var ise onlar da yakanızı kolay bırakmazlar.

        Yıllardır kullandığınız veresiye defterini önünüze koymanın yanı sıra, gider ayak alıveriş yapmanıza da izin vermezler.

        ***

        Ani fren

        Ekonomiden sorumlu Bakan Berat Albayrak’ın konuşmasında söylediklerini iş dünyası hararetle alkışladıktan sonra bizim diyecek bir lafımız olamaz.

        Ben sadece iyi bir otomobil sürücüsü olarak şunu söyleyebilirim:

        Bir otomobilin lastiği patladığı anda ani fren yapmak çok doğru bir iş değildir. Ayağınızı gazdan çekersiniz ve yavaş yavaş hızın düşmesini beklersiniz. Aniden fren yapmak ya otomobili devirmenize ya da yoldan çıkmanıza neden olur.

        Mevcut durumdan nasıl çıkılacağı ile ilgili elbette benim de fikirlerim var ama bizim fikrimizin bir önemi olmadığı için boşuna yazmaya gerek yok.

        ***

        Kasacıya biraz bilgi

        Ecevit’e Başbakanlık merdivenleri önünde kasa fırlatan adam konuşmuş:

        “O günkü durum ile bugünkü durum aynı değil. Bugün Türkiye’ye yönelik bir dış saldırı söz konusu”

        Bu arkadaşımıza bazı şeyler hatırlatmak isterim.

        O gün de Türkiye’de işbaşındaki hükümete yönelik bir saldırı söz konusuydu.

        O gün de ABD Irak’a yönelik bir operasyon yapmak istiyor ve bunun için Türkiye’den destek talep ediyordu.

        Bülent Ecevit ise ABD’nin Ortadoğu’ya burnunu sokmasına karşıydı ve Saddam’ın dış müdahale ile devrilmesine izin vermek istemiyordu.

        Bu yüzden de Ecevit’e karşı müthiş bir saldırı vardı.

        Rahmetliyi ölmeden öldü diyecek şekilde hastaneye kapattıklarını unutmasın o “kasacı” arkadaş.

        Aynı olmayan şeyler ise ekonomik verilerdi.

        O gün Türkiye’nin toplam dış borcu bugünkünün 4’te biri civarındaydı.

        O gün dış borcun yüzde 70’e yakını kamuya, kalanı özel sektöre aitti.

        Ecevit hükümeti döneminde 129 milyar dolar olan dış borç bugün 440 milyar dolar civarında.

        Özel sektörün payı ise yüzde 60’a yakın fakat onun da ciddi bir bölümünde Hazine garantisi var.

        Hane halklarına ait borçlanma ise o günkünün çok ama çok üzerinde.

        ***

        Çin, Rusya, Türkiye

        Anlaşılan o ki, bundan sonra kader birliği edeceğimiz “Dostlarımız” Rusya ve Çin olacak.

        Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki Avrasyacı grubun sözcüleri bunu yıllar önce söylediği zaman epey bir tepki toplamışlardı.

        Şimdi onların hayali gerçek oluyor gibi.

        Bu iki ülke ile ticaretimiz ise ne yazık ki çok dengesiz.

        Rusya ile enerji nedeniyle çok büyük bir ticaret hacmimiz var ama aldığımız ile sattığımız arasında büyük fark var. 2017’de Rusya’dan 18,2 milyar dolarlık ithalat yapmışız. Bu ülkeye ihracatımız ise 3,4 milyar dolar olmuş.

        Çin’den ise ithalatımız yaklaşık 23 milyar dolar olurken, bu ülkeye ihracatımız 2,9 milyar dolar olmuş.

        Bu iki ülke ile aramızdaki en önemli fark ise her iki ülkenin de dış ticarette müthiş bir fazlaya sahip olması.

        Çin geçen yıl dış ticarette yaklaşık yarım trilyon dolarlık fazla verirken, Rusya’nın da 60 milyar dolara yakın bir dış ticaret fazlasına sahip olması.

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Çözümlerin panikle değil akılla bulunduğunu anladığımız zaman

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar