Ara tür diye bir sorun var mı?
MUHTEREM okuyucularım...
Geçen hafta sizlere modern evrim kuramının ilk ve en önemli dayanaklarından biri olan doğal seçme kuramının tarihçesini özetlemiştim. Darwin’in eserinin yayımlanmasından sonra bilhassa fosillerle ilgilenen bilim dalı olan paleontolojinin (paleo=eski, ontos=varlık, logos=söylem) uzmanlarından şöyle bir soru geldi:
“Darwin ve Wallace’ın evrim mekanizması canlıların çok yavaş bir şekilde değişmesini öngörüyor. Halbuki bizler kayaç tabakalarındaki fosillerde bir türden ondan çok değişik bir diğer türe ani geçişler görüyoruz. Bu kuramla çelişiyor gibi gözüküyor. Bu nasıl açıklanabilir?”
Darwin bu itirazın önemini kabul etmiş ve başlangıçta bunun kuramındaki en zayıf nokta olduğunu söylemiştir. Bu itiraza onun ilk başlarda bulabildiği cevap Lyell’den öğrendiği bir fikirdi: Jeolojik kayıt çökel kayaçlarının çok yavaş ve düzensiz bir şekilde birikmeleri nedeniyle hem çok yavaş hem de çok eksik olarak tutulmuştur. Geçiş türleri veya ara tür denebilecek fosiller bu kaydedilmemiş zamanlarda yaşamış olabilirler.
Fakat 1861 yılında Güney Almanya’da yarı kuş yarı sürüngen bir hayvanın fosilinin bulunması Darwin’i çok rahatlatmıştı. Archaeopteryx lithographica adı verilen bu fosil uzun süre itirazcıları susturdu ama bu sefer bilim dışı çevrelerden aynı itiraz tekrar yükseldi. Gerçi bilim insanları artık bilgisizliğe dayanan bu itirazları ciddiye almamaktadırlar, ama doğa bilimci olmayan kişiler durumu merak etmektedir. Bu haftaki yazımın amacı durumun güncel halini siz okuyucularıma anlatmaktır.
VON LINNÉ’NİN SINIFLAMASI
Daha önceki yazılarımda ilk defa 18. yüzyılda büyük İsveçli botanikçi Carl von Linné’nin bütün canlıları iki isimle belirleyerek bir sınıflama oluşturduğunu anlatmıştım. Mesela insan homo sapiens’tir. Burada homo cinsi, sapiens de türü belirtir. Benzer bir şekilde neandertal insanı homo neanderthalensis’tir. Bu betimlemeyi okuyunca, onun bir insan ama sapiens’ten ayrı bir tür olduğunu hemen anlarız. Von Linné türleri değişmez kabul ettiği için, Darwin’in muarızları, eğer Darwin ve Wallace haklıysa bunlar arasında “geçiş türleri” olması gerektiğini düşünmekteydiler.
EVRİMİN MEKANİZMASI
Halbuki geçen haftaki yazımda da ima ettiğim gibi evrim büyük canlılarda çok yavaş cereyan eden ve çok küçük farklılıklarla ilerleyen bir süreçtir. (Mikroplarda evrim birkaç gün, hatta birkaç saat içinde bile olabiliyor. Bu laboratuvar deneylerinde görülmüştür. Bu nedenle onlara karşı geliştirilen antibiyotikler bazen aniden işe yaramaz hale geliyor.) Dolayısıyla genellikle ani ve büyük değişiklik pek nadir görülür. Burada sizlere bir seri sunulmuştur. Bu seri günümüzde şu hayvanlardan oluşmaktadır: Gelincik (mustela sp.) - adi su samuru (lutra lutra) - dev nehir samuru (petronura brasiliensis) - Galapagos deniz aslanı (zalopus wollebaeki) - Karayip keşiş foku (monachus tropicalis) - Amazon yunusu (inia geoffrensis) ve nihayet çizgili yunus (stenella coeruleoalba).
Bu hayvanların hepsi günümüzde yaşamaktadır. Ama dikkatle bakılırsa bir gelinciğin ayakları perdelenirse bundan bir su samuru, su samurunun boyu büyürse, bundan bir dev nehir samuru, dev nehir samurunun ayakları yüzgece benzemeye başlarsa bundan da bir Galapagos deniz aslanı, Galapagos deniz aslanının kulaklarının gövde içine alınmasıyla bir Karayip keşiş foku, bir fokun yüzgecimsi ayaklarından gerçek yüzgeçlerin oluşması ve tüm vücudun hızlı yüzmeyi mümkün kılacak bir torpil şeklini almasıyla da yunusların oluşabileceği görülmektedir.
Pekiyi bu tür değişiklikler olmakta mıdır? Bunun cevabı evettir ki bunlara, De Vries’i izleyerek mutasyonlar diyoruz. Bir mutasyon ile gerçekleşen değişiklik, Mendell’in kalıtım kurallarını izleyerek yavrulara da geçmekte ve bu yavrular arasında mutasyonları çevreye uygun olanlar Darwin ve Wallace’ın doğal seçme kanununa uyarak seçilip egemen olmaktadırlar.
Arkeopteriks Berlin örneğiMUTASYON HIZLARI
Tabiat içinde tüm canlılar sürekli bir gelişim içindedirler. Türüne ve yerine (yani ortamına) göre bu gelişim çok yavaştır. (Mesela lingulidae ailesinin cins ve türleri Kambriyen’den beri, yani 530 milyon yıldan bu yana hemen hemen hiç değişmemişlerdir). Buna mukabil bakteriler bir kodlarını 1/100 ile 1/1000 ihtimalle değiştirirken (mutasyon) biz ökaryotlar 1/100.000.000 ihtimalle değiştirebiliyoruz. Yani bakteriler bir veya iki gün içinde evrimleşebilirken bizlerin değişmesi yüz binlerce, hatta milyonlarca yıl alabilmektedir.
Pekiyi ani mutasyonlar yok mudur? Vardır, ama örneğin bir bebeğin uğradığı mutasyon, bir insan için zararlıdır. Bu bebeğin çok özel tedbirler alınmadıkça yaşayabilmesi düşünülemez. Ama aynı mutasyonun bir dev su samurunda olması, onun suda diğer su samurlarından çok daha hızlı hareket etmesini sağlar ve onun yavruları aynı onun gibi bacak yerine kuyruğa benzeyen öğelerle doğarak giderek “foklaşabilirler”. Yaşam da işte bu tür tesadüfi mutasyonlarla bazen pek yavaş bazen de sıçramalarla gelişmekte, evrimleşmektedir.
MUTASYONUN NEDENLERİ
Mutasyonun nedenleri çok çeşitlidir. Annenin ve babanın vücut kimyasından, çevredeki ışımanın tür ve şiddetine bağlı olarak sayısız faktör mutasyonlara etki eder. Mesela radyoaktif ışımaya maruz kalan canlılarda mutasyonun hızlandığı gözlenmiştir. Mutasyonların DNA yapısını yani moleküler bir yapıyı değiştirdiğini düşünürsek bunların kendiliğinden olmalarının da mümkün olduğunu görürüz. DNA’yı oluşturan iki sıradan birinin biraz fazla bükülmesi bile bir mutasyona sebebiyet verebilir. Zaten böyle olmasa hayvan ıslahçıları istedikleri ırkları bu kadar hızlı elde edemezler.
Özetle, dünyada bugün yaşayan her canlı bir ara türdür, çünkü evrim sürekli bir olaydır. Mesela, bizlerin ataları ortalama olarak bizler kadar uzun boylu değillerdi. Yüz binlerce yıl önce ayak başparmağımız önde değil, yandaydı; dişilerimizin memeleri bugünküler kadar iri değildi.
“Evrimde ara tür sorunu var” demek, basit bir bilgisizlik ifadesinden başka bir şey değildir.
*************
Dünya seyahatlerinde bilimi anlamak için nerelere gidelim?
AMERICAN MUSEUM OF NATURAL HISTORY
NEW York şehrindeki muhteşem doğa tarihi müzesi, her uygar insanın muhakkak görmesi gereken muazzam bir eğitim ve araştırma kurumudur. Burada evrimin her türlü kanıtından, envai çeşit dinozordan (37 metre uzunluktaki dünyanın en büyük dinozorunun bir iskeleti yeni monte edildi; mutlaka görülmeli), dünyamızın biyolojik çeşitliliğine ve ilkel kültürlere kadar çok çeşitli koleksiyonları görmek, dükkânından çok faydalı kitap ve modeller satın almak mümkün.
* Adres: American Museum of Natural History
Central Park West & 79th St New York 10024 ABD
* Bilet fiyatları görülecek bölümlere göre 20 ile 35 ABD Doları arasında değişmektedir. Eğer çocuğunuz 2 yaşından küçükse müze ona bedavadır.
* Açılış saatleri: Her gün 10.00-17.45 arası. Şükran günü ve Noel’de kapalı.