Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MUHTEREM okuyucularım...

        Bu hafta sizlere daha önce de bahsettiğim büyük zoolog (hayvanbilimci) Georges Cuvier’nin buluşlarını anlatacağım. Bir bilim insanı, yaşam süresince bir önemli buluş yaparsa önemli bir iş yapmış olur. Cuvier, sadece pek çok buluş yapmakla kalmamış, üç bilim dalı kurmuştur: Karşılaştırmalı anatomi, omurgalı paleontolojisi (eski varlıklar bilimi) ve biyostratigrafi (fosillere dayanarak jeolojik katmanların yaş ilişkilerini inceleyen bilim).

        NAPOLYON, BARON YAPTI

        Jean Léopold Nicolas Frédéric Cuvier (1769-1832; annesi kendisinden önce bebek yaşta ölen ağabeyi Georges’un adıyla onu çağırdığı için ömrü boyu Cuvier bu ismi kullanmıştır) güneydoğu Fransa’da Jura Dağları’nın kuzeyinde Montbéliard şehrinde fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Üstün yetenekleri erken keşfedilen Cuvier, doğduğu yer o zaman Württemberg Dükalığı’na bağlı olduğundan bir bursla Stuttgart’taki Karlsschule’ye gönderildi, orada hocası Carl Friedrich Kielmeyer’in (1765-1844) etkisiyle biyolojiye, bilhassa anatomiye merak saldı.

        1795’te Paris’te o zaman adı artık Muséum National d’Histoire Naturelle olan meşhur araştırma kurumuna atandı. 1832’deki ölümüne kadar burada, kısa bir zaman sonra da Fransa’nın en prestijli eğitim kurumu Collège de France’ta araştırıcı ve öğretmen olarak görev yaptı, Fransız Bilimler Akademisi’nde de genel sekreter olarak 1803’ten ölümüne kadar görev aldı. Bu arada Fransa’daki Protestan ilahiyat fakülteleri büyük üstadı ve içişleri bakanlıkları görevlerinde bulundu, Napolyon tarafından baron olarak asilliğe yükseltildi. 1932 yılında koleradan öldü.

        ‘TOYNAĞINIZ VARSA KESİCİ DİŞİNİZ OLAMAZ’

        Cuvier’nin en önemli kılavuzu, Aristo’nun yazdığı biyolojik ders kitaplarıydı. Bunlarda Aristo her canlının mükemmel bir bütün oluşturduğunu, bunun bir amaca hizmet etmek için yaratılmış bir makineye benzediğini yazmıştır. Cuvier, her canlının bir amacı olduğunu, bu amacın hayvanın hayatta kalmasını sağlayacak bir organlararası eşgüdümü gerektirdiğini söylemiştir. Mesela kesici ön dişleri ve öğütücü molarları olan bir hayvan bir ot yiyendir. O zaman onun tırnakları toynak şeklini alır. Bunun nedeni, hayvanın hızlı koşarak et yiyicilerden kaçmasını kolaylaştırmaktır.

        Buna mukabil et yiyicilerin köpek dişleri parçalamak için oluşmuştur ve buna uygun olarak toynak yerine avını tutmaya yarayan pençeleri vardır. Bir et yiyicinin bağırsağı, bir ot yiyiciye nazaran daha kısadır, zira otu sindirmek daha zordur. Mideleri de yedikleri yiyeceklere göre şekillenmiştir. Yırtıcı kuşların et parçalamaya yarayan kıvrık gagaları, avlarını tutmaya yarayan pençeleri ve avı çok uzaklardan görebilen keskin gözleri vardır.

        Cuvier bu kurala “organların deneştirilmesi” adını vermiştir. Her organ her hayvanda olamaz. Toynağınız varsa, kesici ve parçalayıcı köpek dişiniz olamaz, ot eğitecek molarınız varsa pençeniz olamaz ve buna benzer daha pek çok kural... Cuvier değişik hayvanların iskeletlerini ve organlarını birbirleriyle karşılaştırarak her hayvanın bir fonksiyonel morfolojisini çıkarmıştır. Her hayvanın şekli, yani morfolojisi, bir veya birkaç görevi, yani fonksiyonu yerine getirmek için gelişmiştir. Her hayvanın organlarının mükemmel birer uyum içinde olduğunu düşünen Cuvier, bu nedenle meslektaşı Lamarck’ın değişim kuramına şiddetle karşı çıkmış, türlerin sabit olmaları gerektiğini iddia etmiştir.

        KARŞILAŞTIRMALI ANATOMİ

        18. yüzyılda Fransa’da dünyamızın tarihçesi hakkındaki en önemli kuram, Kont de Buffon’un dünyanın güneşten kopan bir parça olduğu görüşüydü. Bu sıcak kütle zamanla kutuplardan ekvatora doğru soğumuş, yaşam da önce kutuplarda oluşarak ekvatora doğru yayılmıştı. Sibirya’da kadavraları bulunan mamutlar kutuplardan ekvatora göç ederken ölen Asya fillerinin kalıntılarıydı.

        Cuvier arkadaşı Geoffroy Saint-Hilaire ile birlikte bu görüşü kontrol etmeye karar verdi. Kontrol yöntemi karşılaştırmalı anatomiydi. Mamutlar gerçekten Asya filleri miydi? Cuvier ile Geoffroy, Avrupa doğa tarihi müzelerinde bulunan mamut, Asya ve Afrika fillerine ait kafataslarını inceleyerek bu hayvanların her birinin ayrı türlere ait olduğunu tespit etti. Buffon’un teorisi doğru olamazdı. Bugün Afrika ve Asya türleri mevcut iken mamutlar artık görülmüyordu. Onlara ne olmuştu? Cuvier bu hayvanların geçmişte olan bir felaket sonucu soylarının tükendiğini iddia etti. Bu büyük ölçüde soy tükeniminin ilk bilimsel ispatıydı.

        1795-1796 yıllarında yapılan bu araştırmalardan sonra Cuvier’nin yakın arkadaşı, Sevr porselen fabrikası müdürü ve büyük mineralog Alexandre Brongniart, Cuvier’ye hemen Paris dışında Montmartre’da fabrikanın kullandığı alçıtaşı ocaklarında pek çok fosil kemiğinin olduğunu haber verdi. Bu kemikler toplanıp incelenince bunların artık soyları tükenmiş pek çok hayvana ait olduğu görüldü. Cuvier organ deneştirmesi ve fonksiyonel morfoloji yöntemleriyle bugün artık ortada hiç örneği kalmamış bu hayvanların iskeletlerini baştan kurarak bütün dünyayı hayretler içinde bıraktı. 1812’de yayımlanan ve içinde bugün artık yaşamayan dev memelilerin, uçan veya yüzen sürüngenlerin iskeletlerinin baştan kurularak yaşam tarzlarının anlatıldığı dört ciltlik büyük eseri gerçek bir sansasyon olmuştu.

        Cuvier ilk kez insandan önce yaşamış hayvanların ve bunların içinde dolaştığı dünyaların varlığını ispat etmişti. Canlılar âlemi sabit değildi; sürekli değişim halindeydi. Cuvier bu değişimin dünyayı kasıp kavuran büyük afetlerle olduğu kanısındaydı. Ortadan kalkan hayvan türlerinin yerine yenilerinin nasıl oluştuğu sorusunu ise cevapsız bırakıyordu.

        ***********

        GEZEGENİMİZİN TARİHÇESİ

        Cuvier ve arkadaşı Brongniart 1811’de Paris ve çevresinin jeolojik tarihçesini yayımladılar. Cuvier, her kayaç katmanında kendine has fosillerin olduğuna dikkat ederek, dünya çapında aynı yaşta olan kayaçların tespit edilebilmesinin ancak içerdikleri fosillere bakarak yapılabileceğini söylemiştir. Bu suretle bütün dünyada bir bağıl kronolojinin kurulması yani gezegenimizin bir tarihçesinin çıkarılması ilk defa mümkün olmuştur. Cuvier aynı fosilleri içeren çökel katmanlarının aynı yaşta olacakları kanısındaydı. Bu bugün de jeologların kullandıkları bir varsayımdır. Ama daha 1823’te Cuvier’nin yakın arkadaşı büyük Alman coğrafyacısı Alexander von Humboldt (1769-1859) Cuvier’ye itiraz etti. Humboldt’un itirazının temelinde Cuvier’nin kuramının dünyanın yüzeyinin coğrafi şartlarını dikkate almaması yatıyordu. Humboldt bugün kutuplardaki ve ekvatordaki hayvan topluluklarının aynı anda yaşamakta olmalarına rağmen ortak tek bir tür içermediklerine dikkat çekti. Dolayısıyla Cuvier’nin fosillere dayanan kayaç deneştirmesi ancak benzer iklim kuşakları içerisinde geçerli olabilirdi. Humboldt bu iddiasıyla geçmiş dünyanın da günümüzdeki dünyaya benzemesi gerektiği düşüncesini ortaya atmış oluyordu. Tabii bu fikir yeni değildi; benzer şeyleri İskoçyalı James Hutton da söylemişti, ama bu fikirlerin katmanlar bilimi anlamına gelen stratigrafiye ve hele Cuvier’nin kurduğu fosile, yani yaşam izlerine dayalı biyostratigrafiye olan etkisini daha önce kimse dile getirmemişti.

        ***********

        HAYVAN TÜRÜ ORTADAN KALKTI AMA YENİSİ NASIL GELDİ?

        Cuvier’nin çağ açan çalışmalarıyla dünya üzerinde yaşamın sürekli değiştiği artık reddedilemez bir kesinlik kazanmıştı. Şimdi soru bu değişimin nasıl olduğuydu. Cuvier, her hayvanın mükemmel bir uyum içinde çevresiyle barışık yaşadığını iddia ederek, bu değişimin yavaş bir evrimle olduğu fikrine karşı çıkıyordu. Ona göre bu ancak geçmişte olmuş büyük, evrensel afetlerin dünyadaki hayvan topluluğunun çok önemli bir kısmını ortadan kaldırması ve onların yerine yenilerin gelmesiyle olabilecek bir şeydi. “Nasıl bir afet?” sorusuna Cuvier ömrü boyu sadece iki defa cevap vermişti: Belki de arkadaşı büyük matematikçi ve astronom Pierre-Simon de Laplace’ın (1749-1827) dediği gibi, dünyaya çok yakın geçen bir kometin çekim gücü, dünyanın dengesini altüst edebilir. Belki geçmişte böyle şeyler olmuştur. Eminim burada pek çok okuyucum, 65 milyon yıl önce dünyaya çarpan bir göktaşının dinozorları ortadan kaldırdığını hatırlayacaklardır. Peki, Cuvier haklı mıydı? Hayvan türlerinin ortadan kalkmasını anlatabiliyordu, ama yeni hayvanların nasıl oluştuğu sorusuna cevap veremiyor “Bir yerlerden gelmiş olmalılar” diye geçiştiriyordu. Bu sorunun cevabı ancak jeoloji bilimi belli bir yere geldikten sonra Darwin ve onu izleyenler tarafından verilebilmiştir.

        ***********

        DÜNYA SEYAHATLERİNDE BİLİMİ ANLAMAK İÇİN NERELERE GİDELİM?

        KRALİYET MÜZELERİ GREENWİCH (ROYAL MUSEUMS GREENWİCH)

        LONDRA’nın güneydoğusuna düşen, Charing Cross istasyonundan sadece 13 kilometre uzaklıktaki bu müze topluluğu içinde Kraliyet Gözlemevi ve Ulusal Denizcilik Müzesi, bilim âşıklarının muhakkak görmeleri gereken iki müzedir. Bugün uluslararası kabul görmüş olan sıfır meridyeninin geçtiği yer olan Greenwich aynı zamanda Greenwich Ortalama Zamanı’nın (GMT) da standardıdır. Bu müzelerde sadece İngiliz donanmasının tarihini değil, keşifler tarihinin önemli öğelerini ve astronomi tarihinin en etkili safhalarının izlerini görmek mümkündür.

        Ulusal Denizcilik Müzesi

        Adres: Park Row, London SE10 9NF, İngiltere

        Açık olduğu saatler: Her gün 10.00-17.00 arası

        Telefon: +44 20 8858 4422

        Giriş ücretsizdir.

        Kraliyet Rasathanesi

        Adres: Blackheath Ave, London SE10 8XJ, İngiltere

        Açık olduğu saatler:

        Her gün 10.00-17.00 arası

        Telefon: +44 20 8858 4422

        Giriş ücretsizdir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar