Sporu ve sanatı bitiren sınav haftasındayız!
Sesim; sporcu/sanatçı yolunda ilerleyen evlatları olan anne ve babalara… Sözüm; futbol, tenis, voleybol, basketbol, yüzme, binicilik ve birçok olimpik sporla uğraşan çocuklara… Bıktık şu memleketin sınavlarından… Sınav değil, ‘’Sırat’’ sorgusalı. Hangi yoldan devam edeceksin?!.. Konu bu aslında. Çocuklarıma 12 yaşlarına kadar, yüzme/tenis/kayak/sörf yapmayı öğrettim. Çok keyifli eğlenceli yıllar geçirdik. Sonunda geldik yine bu sınav kapısına. Ana okuluyla başlayan, ilkokul ve liseye kadar devam eden o spor aktiviteleri, sosyal, sanatsal kurslar… Hepsi çöp olmak üzere… Yol ayrımındayız adeta!!! ‘’insan mı/android mi’’ olacağız!!! Çocukların çocukluklarını çalan, onların kişisel gelişimine olağanüstü değerler katan, spor ve sanatı bitiren sınavlar bunlar. Neredeyse tüm sporcular; yıllarca emek verdikleri spor branşlarından vazgeçiyor, bu sınav nedeniyle… Hayata atılan genç bir birey için bu sınavın ne anlam taşıdığına, iyi bakmak lazım. Geçen akşam Fatih Altaylı'yı izliyorum. Konu: Sınav. O ara kızımla telefonda konuşuyoruz. Bizim konumuz da ‘’Sınav’’ İzmir’de annesinin yanında sınava hazırlanıyor bizimki... Bizde sorun yok Allah'tan. Konu sınav olunca odaklandık Fatih’in programına. Benimki konuşmacıları dinledikçe ‘’Bu ne baba ya’’ diye ergen cümleleri çıkartıyor o tazecik yüreğinden. Konuşmacılar sınavda yapılması gerekenleri sıralamaya devam ediyorlar. Bizim de gözümüz, kulağımız televizyonda. Arada kulağımızdaki telefonla parantezler açıyoruz konuşulanlara. Bizimki de gülüyor söylenenlere o ergen ukalalığıyla… Doğan Cücenoğlu’nun 70 yaş üstü egzersizi olan ‘’Nefes alın, oksijen iyi gelir’’ cümlelerine; 18’lik kızım ‘’Oksijen mi?!. Çık bi koş, suya atla yüz’’ diye cevap veriyor ergen tavırlarında ısrar ederek… Prof. Bengi Yaşar ve Prof. Erhan Erkut ise sınav ortamının adil olmadığından bahsediyor. Bizimki onlara da; ‘’Yaa bir rahat bırakın yaa’’ cümlesiyle tepki veriyor. Her konuşmacıya pabuç kadar dil uzatınca, bu kadarı da fazla dedirtecekti ki; Prof. Seçil Özkan’ın cümleleriyle toparladı. Özkan; sınava herkesin eşit bir ortamda gireceğinin altını çizerek, çocukları sınav konularına odaklanmasını tavsiye etti. Bizimki ‘’Tammamm işteee bu kadaarrr. Abartmayın yaaa’’ cümlesinden sonra kapattık telefonu. Benim kafa rahat. Çocuk hazır… Hem sınava, hem hayata. Spor yapan çoğu çocuk böyle düşünüyor ve hissediyor bundan eminim. Sınavın sonunda ‘’en doğru çocukların kazanma şansı hiçbir zaman bu yılki sınav kadar yüksek olmayacak’’ diye düşünüyorum ve buna da dikkatinizi çekmek istiyorum. Çünkü, son üç ayda yaşananlar yaşamın tam bir provası. Çocukları sorunsuz, antibakteriyel ve steril ortamlarda büyütüp, sonra tüm mikropların kol gezdiği yaşamın ortasına attık bugüne kadar. Ezberlerindeki hiçbir şeyi bulamadılar ve bocaladılar iş hayatına/yaşama uyum sağlayıncaya kadar. 2.5 milyon üniversiteye, 1 milyon 300 bini liseye girmek için yarışacak. Bu çocukların arasında, zor anda kortta yüzlerce kez servis atıp maçı koparan, manejde dizginleri sağlam tutarak atlarıyla engelleri aşan, elindeki topla takım arkadaşlarına katkı sağlayarak maçlar kazanan, futbol, tenis, basketbol, voleybol, binicilik, yüzme, atletizm gibi olimpik sporları başarıyla yapan çocuklar var. Önceki cümlemde de değim gibi: Bu kez spor yapan çocuklar daha şanslı. Ve bence ilk defa daha adil bir sınav olacak bu sınav. Hani, büyüklerimizin bir lafı vardı… Ülkesine, ailesine hayırlı evlat olmak… Tam da böyle bir kazanım olacak sanki bu yıl…