Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

Yüreğimiz yandı… Ülkemiz büyük bir felaketle karşı karşıya… 30 bin kişinin yaşamını yitirdiği 1939’daki Erzincan depreminden bu yana Türkiye’nin yaşadığı en büyük deprem; kara kışta, geçim darlığında, dondurucu soğukta, insanlarımız evlerinde uyurken, sabaha karşı vurdu 10 ilimizi…

Bütün dünyanın Yüzyılın Felaketi olarak gördüğü büyük bir felaket yaşadık. Geniş bir alanda ve yıkıcı etkisi çok yüksek oldu. Depremin hemen ardından 4’üncü derece alarm verildi ve bütün dünyaya yardım çağrısı yapıldı. Birçok ülke çağrıya anında olumlu karşılık verdi.

Ulusça dayanışma, el ele verme ve seferberlik içinde olmamız gereken günlerden geçiyoruz…

Kenetlenme ve yaraları sarma zamanı…

İLK DEPREM SABAHA KARŞI VURDU

Ülkemizin Doğu, Güneydoğu, Akdeniz, İç Anadolu ve Karadeniz bölgeleri, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi merkezli, Kandilli’ye göre 7.4 büyüklüğündeki depremle sallandı.

ABD Jeoloji Araştırma Dairesi, “7.8 büyüklüğündeki sarsıntı, yerel saatle 04.17’de Gaziantep şehri yakınlarında 17.9 km (11 mil) derinlikte meydana geldi" açıklaması yaptı. BBC de depremin büyüklüğünü 7.8 olarak duyurdu. Daha sonra Kandilli de depremin büyüklüğünü 7.7 olarak revize etti.

Gün ağarınca yıkımın ve kayıpların boyutu daha net ortaya çıktı. Tablo giderek ağırlaştı ve ağırlaşıyor...

Depremi, Diyarbakır’da yaşayan babamın sabaha karşı saat 04.43’te gelen telefonuyla öğrendim. Ardından aile bireyleriyle konuştum. Çok şükür iyilerdi ancak büyük yıkım olduğunu ağlayarak anlattılar.

Ankara’dan ve birçok ilden hissedilmişti deprem…

SON 100 YILIN EN BÜYÜK AFETİ

ABD Gazetesi New York Times 1939'dan bugüne en büyük depremin yaşandığına dikkat çekti.

İngiliz BBC depremi, "Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde meydana gelen depremde çok sayıda kişi öldü" başlığıyla okuyucularına duyurdu.

İlk depremin ardından, 3’ünün büyüklüğü 6’nın üzerinde onlarca artçı sarsıntı meydana geldi. Pazarcık depreminin ardından öğle saatlerinde, bu kez Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğünde ikinci deprem meydana geldi. Bu depremde hasara uğramış, yara almış olan binaların önemli bir bölümü yıkıldı.

Bazı insanlar evlerini korumak ya da soğuktan korunmak için hasarlı evlerine girmişlerdi. İkinci depremde enkaz altında kaldılar. Bazı bölgelerde depo ve marketlerde yağma gibi istenmeyen olaylar yaşandı.

HAVALİMANI-YOL ÇÖKTÜ, HİPOTERMİ ETKİLEDİ

Çok büyük bir alanda yaşanan depremin ivmesi de yüksek olduğu için yıkıcı etkisi büyük oldu.

Konuştuğum yakınlarım, ilk depremin çok uzun sürdüğünü ve kısa süreli duraklamadan sonra ikinci kez yüksek sarsıntının meydana geldiğini anlattı. Uzmanlar, deprem dalgasındaki yüksek hız değişiminin, ivmenin yüksek olmasından kaynaklandığını söylüyor.

Kış şartları, yollardaki tahribat ve vatandaşların araçlarıyla dışarı çıkmaları-araçlarında kalmak istemeleri de kurtarma faaliyetlerini olumsuz etkilerken kayıpların da yüksek olmasına da yol açtı.

Kar yağışı, soğuk hava koşulları, hipotermiye ve kurtarma faaliyetlerinde olumsuzluklara yol açtı.

Hatay Havalimanı pisti zarar gördü, buraya uçaklar inemedi. Hatay-Reyhanlı yolu da çöktüğü için karayolu ulaşımı aksadı.

Bu ve benzeri nedenlerle bazı bölgelere kurtarma faaliyetlerinin başlatılmasında aksamalar yaşandı. Vatandaşlar kendi imkânları ile kurtarma faaliyetlerini yürütmeye çalıştı. Birçok bölgeye Adana Havalimanı’ndan karayolu ile gidilmeye çalışıldı. Adana’da da yıkımlar olduğu için burası tam manasıyla bölge koordinasyon merkezi olarak çalıştırılamadı.

Ağır olumsuz kış şartlarında kurtarma faaliyetlerinde güçlük yaşanacağı için enkaz altındaki yurttaşlarımız için hipotermi riski de yüksek…

PANİK YAŞANDI

İletişimde yaşanan aksaklıklar nedeniyle fısıltı gazetesi ve olumsuz propaganda devreye girdi. Bazı bölgelerde vatandaşlar, “Gece 8.5 büyüklüğünde bir deprem daha olacak” paylaşımları nedeniyle panik yaşadı. Araçlarıyla kendilerini sokağa atan vatandaşlar, yollarda trafiğin kilitlenmesine yol açtı. Akaryakıt istasyonlarında yakıt tükendi. Bu hem yeterli stok olmaması hem de depremde yakıt depolarının hasar görmüş olma ihtimalinden kaynaklandı.

Çok büyük bir afet olduğu kesin ancak koordinasyon, bilgilendirme ve vatandaşı yönlendirmede sıkıntılar yaşandı.

Türkiye’nin dört bir yanında vatandaşlar seferber oldu. Kurulan kan merkezlerinde bağış kampanyaları başlatıldı. AFAD, nakdi yardım kampanyası açtı. Aynı zamanda insani yardım malzemeleri ve konserve gıda bağışı toplanmaya başlandı. TSK, belediyeler, bütün devlet kurumları ve vatandaşlar seferber oldu…

TOPLANMA ALANLARI

Yerel imkânların yetmediği durumlarda uluslararası çağrı yapılması gerekiyor. Bu nedenle planlamalar dahilinde AFAD dördüncü derece yardım çağrısı yaptı.

Hasar görmüş binaların yeni sarsıntılarla yıkılması ihtimaline karşılık vatandaşlara, “Evlerinize girmeyin” çağrısı yapıldı. Hasar görmemiş kamu binaları, adliyeler, spor salonları, camiler hatta AVM’lerin vatandaşların sığınması için kullanılabileceği duyuruldu. Birçok yerde sahra mutfakları, sıcak yemek merkezleri kuruldu.

Toplanma bölgeleri genellikle açık alanlardan; park, bahçe, meydan, pazar yeri, okul bahçesi gibi yerlerden oluştuğu için soğuk kış şartlarında vatandaşın ihtiyacını karşılamadı. Daha çok kapalı sığınma ve konaklama alanına ihtiyaç duyuldu. Bu nedenle aracı olanlar, araçlarında kalmayı tercih etti.

İhtiyaç maddelerinden önce arama-kurtarma faaliyetleri için organize olmak gerekiyordu ancak 200 kilometrelik fay hattının kırılmasıyla çok büyük coğrafyayı etkileyen deprem alanının genişliği ve çok fazla binanın yıkılması nedeniyle her bölgeye yardım ulaştırılamadı.

ESKİ DE YENİ DE YIKILDI

Birçok bölge ile konuştuğumda, yıkılan yapılar arasında eski olan da yeni olan da var. Malatya’da tarihi bir cami yıkıldı. Diyarbakır’da ise altında banka şubesi olan binanın büyük çatırtıyla birlikte bir anda yıkılması, altındaki kolonların kesildiği şüphesini doğurdu.

Hala yer açmak için kolon kesilebiliyorsa, gerisini siz düşünün…

Bazı bölgelerde 50 yıllık binalar hasar dahi görmezken, bazı bölgelerde 1999 deprem yönetmeliğine göre yapılmış, 3 yıllık binaların yıkılması yeterli denetimle ilgili şüpheler doğurdu.

ARTIK YAPMALIYIZ

Deprem kuşağında yer alan ve tektonik hareketler nedeniyle riskleri giderek artan bir coğrafyada yaşıyoruz.

“Deprem değil, yapı öldürür” gerçeğini bir kez daha çok büyük bedeller ödeyerek; canlarımızı yitirerek, yıkıcı şekilde görmüş olduk. Altyapımızın o kadar güçlü olmadığını gördük. Hastaneler de yeni yapılmış binalar da çöktü.

Afet öncesi ve sonrası hazırlıkların, merkezi ve il bazlı yapıldığını, ayrıca yeterli olmadığını gördük. Bölgesel afet planı yapılmadığını gördük.

Ülkemiz yaralı ve mahzun… Yüreğimiz yanıyor…

İnsan hayatının her şeyden önemli ve her şeyden öncelikli olduğunu görmek için daha fazla afet yaşamaya gerek yok…

Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar dilerim. Zor günlerden geçiyoruz. Allah ülkemize bir daha böyle afetler yaşatmasın… Başımız sağ olsun...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar