'İğneciler bölük bölük geldiler'
Değerli okuyucu, baştan belirteyim ki, bu yazı ekonomi veya finansal bir analizi veya enformasyonu içermez. Tamamen kişiseldir ve beni sağlığıma kavuşturan doktorlar ile sağlık çalışanlarına teşekkürdür. Kısmen de sağlık sektörü sorunlarının ele alınmasıdır.
Önce Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiiriyle başlayalım.
“İğneciler bölük bölük geldiler
Her yanımı delik delik deldiler
Röntgene bastırıp resmim çektiler
Ak kağıt üstünde tanıyın beni…
Ve çek çek arabası
Ameliyathanenin önünde durdu
Al gözüm seyreyle ameliyat salonunu
Büyük sermayenin en namuslu kasası
Pırıl pırıl bir ameliyat masası
Eter kokusuna bulanmış bir şaşı ışık…
İnsanlar, masalar, camlar, gömlekler
Umacı başlıkları, karmakarışık…
Derken
Can kuşudur havalandı içimden
Gitti, kondu, karşı dama…
Ve bütün yüreğiyle
Dua etmeye başladı
Masada yatan adama.
Ne de olsa 62 yıllık beden
62 yıllık yuva
Amma da üşüyordu can kuşu, sormayın!
Ve kulunuzun naciz bedeni
62 yıldır ilk defa
Bir başkasına sundu yatağı yorganı
Yani ten kafesinde tam üç saat
Bir başkası uyudu
Sonra, nasıl oldu bilinmez
Adam, gözlerini açtı
Damda bekleyen minik kuşun
“Cik” demesiyle eski yuvasına dalması bir oldu
Hiç kimselerin bilmediği bir yerlere kondu
Adam hiç tanımaz mıydı 40 yıllık can kuşunu
O da ona “cik” dedi
Ama, bu hikaye bu kadar güzel bitmedi
İğneciler, yine, bölük bölük geldiler…
Ortada ne var ne yok delip gittiler
Artık bu kadarına dayanamayan adam,
Aldı sazı eline, bakalım ne söyledi
İnsanın ne kolu kalıyor, ne k*çı
Yatak değil, iğneli fıçı!
Eğer biraz daha böyle sürerse
Ne koyun kalacak ne keçi!”
64 YAŞ ŞÜPHEM
➔Şiir, ameliyat masasına yatan ünlü şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’na ait. Ne tesadüf ki eşim Arzu hastanede bana refakatçilik yaparken “Kanadalı Bir Gelinin Türkiye Anıları”nı okuyordu. Kitabın yazarı Hughette Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun gelini. Ustalığa bakın ki, böylesi bir durumu bile durumunu ne güzel anlatmış şair.
➔Ben de 64 yaşında ameliyat oldum. Benim için 64 yaşın önemi şu ki, dedemin öldüğü yaş. 1964’te vefatını net hatırlıyorum. Hastalığının verdiği ruh halinin de etkisiyle olsa gerek torun olarak bana çok düşkündü. Ailem de çoğu yönümü dedeme benzetir. Bundan olsa gerek hafızamda “64 yaşında bana da bir şey olur mu?” şüphesi vardı. Yaşı yarıladık ki bu durum çıktı ortaya. 64’ü henüz devirmedik, eğer bu ameliyatla işi atlatırsak kendimi şanslı hissedeceğim.
SAĞLIĞIMIZA KAVUŞTURANLAR
➔Durum şeker kontrolü için gittiğim Uzman Dr. Nurhan Caneroğlu küçük ölçekli bir kontrol isteyince ortaya çıktı. Pankreastaki tümörün alınması gerektiğini söyledi ve bizi Prof. Dr. Salih Pekmezci’ye yönlendirdi.
➔Prof. Dr. Salih Pekmezci biri orta gelirlilere diğeri üst gelirlilere yönelik, bizim de özel sağlık sigortamızın kabul gördüğü iki hastane seçeneği sundu. Hasta yararı açısından ve ekibine güven açısından orta büyüklükte hastaneyi daha çok önerdi. Kabullendik ve hastaneye yattık.
➔Ameliyat öncesi kolaydı da sonrası epey zorlu geçti. Ancak patoloji sonucu sevindiriciydi. İyileşme sonrası ek bir tedaviye ihtiyaç görülmedi.
➔Ameliyathaneden çıkarken gözlerimi açtığımda Salih Hoca karşımda kravatlıydı. Her zaman her hastasının karşısına takım elbisesi ve kravatıyla çıkan, ses tonu ve tutumu ile güven veren bir hekim. Yürekten teşekkür ediyorum.
➔Ekibinde yer alan Doç. Dr. Osman Şimşek’le Uzungöl’e uzanan bir bağımız çıktı, kendisinin yakın ilgisini gördüm, çok müteşekkirim. Osman Bey’e “Uzungöl’den Ötesi Yaylada Horon Sesi” kitabımı hediye ettim. Kitabın öznesi olan Dursun Ali İnan’la hısımlarmış.
➔Uzman Dr. Kenan Açıkgöz’e ise teşekkürümüzü “Tophane’de Büyük Oyun” kitabımızı vererek yapmaya çalıştık. Nedeni ise kendisinin eski bir takipçimiz olmasındandı.
➔İki hafta boyunca kahrımızı çeken başta başhemşire Alev Hanım ve tüm ekibine gerçekten minnettarım. Verdikleri hizmetin karşılığını maddi olarak da aldıklarını düşünmüyorum.
DOKTOR GÖÇÜ ÖNLENMEDEN ASLA
➔Sağlık çalışanlarının ücretlerinin çok düşük kaldığını, çok da çalıştıklarını ama son yıllarda haksızlığa en çok uğrayan kesimlerin başında geldiklerini biliyorum. Hastanede ise bu durumu yakından izledim ve kanaatim pekişti.
➔Doktorların ve sağlık çalışanlarının haklarını sadece kuru teşekkürle ödeyemeyiz. İktidarın öncelikle sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti durdurmak adına etkin adımlar atması, bunu yapanları ağır şekilde cezalandıracak düzenlemeyi bir an önce çıkarması, can güvenliklerini koruması ve işlerini en iyi şekilde yapabilmeleri için elverişli ortamı sağlaması gerekiyor. ➔Çalışanların maddi hakları mutlaka teslim edilmeli. Diğer sektörlere göre karşılaştırma yapılmalı ve ücrette adalet sağlanmalı.
➔Bunlar yapılmadan yetişmiş ve önemli tecrübeler kazanmış doktorların Türkiye’de kalmalarını sağlamak ve doktor göçünü durdurmak mümkün değil.
➔Bunca eğitim, tecrübe ve ülkenin maddi kaynaklarıyla yetişmiş insan gücü bir anda uçup gidiyor. Sadece Almanya’ya giden doktor sayısı 7.500’ü geçti.
➔Nedir bu doktorlarla uğraşma hali anlamış değilim. Yoksa ülke olarak giderek vasat sağlık hizmetiyle baş başa kalacağız.
SAĞLIK TURİZMİNDE AÇILMA
➔İki haftalık süreçte gördüm ki, hastane butik olunca işler hızlı ilerliyor. Bekleme yok. Ameliyat edilen hastaların azımsanamayacak bir kısmı yabancı ve sadece ameliyat için Türkiye’ye gelmişler. Hatta grup halinde gelenleri var. Çoğunluğu komşu ülkelerden ama Brezilya’dan bile gelen hastayla karşılaştık.
➔Demek, sağlık turizmini canlandırmak için pazarlamadan ulaşıma kadar genel düzeyde belli bir hazırlık yapıldı ki, şimdi bunun sonuçları alınmaya başlandı. Devamını getirebilirsek ve doktor göçünü önlersek Türkiye bu işten pekala ekmek yiyebilir.
➔Söz konusu sağlık sektörüyse elbette hastane ve donanımın önemi büyük. Bu konuda belki büyük hastanelerle fazlasıyla yatırım yapıldı da.
➔Ama sektörün asıl unsuru doktorlar ve sağlık çalışanlarıdır. Onlar sağlık ordusunun komutanı ve askerleri.
➔Nasıl ki iyi bir komuta kademesi ve askerler yoksa savaş kazanılmıyor, tecrübeli doktorlar ile çalışanları olmadan da iyi bir sağlık sektörü olmayacaktır.