Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son olarak kırmızı et ve süt fiyat artışlarında gördüğümüz yüksek artışların tek bir nedeni yok, çok yönlü bir enflasyonist baskıyla karşı karşıyayız. Et ve sütte yaşadığımız hem tarım sektörünün kendi içindeki sorunlarından hem dünyada tırmanışa geçen enflasyondan kaynaklanıyor.

        ➔ Türk Lirası’nın değer kaybı ise faturanın tüketiciye çifte yansımasına yol açarken aynı zamanda arada üreticinin ezilmesine yol açıyor. Son 3 yıl 8 aylık dönem için TÜİK verilerinden hareket edersek, tarımsal girdi maliyetlerindeki artış yüzde 127 olurken, tarım üretici fiyatları yüzde 103 yükseldi. Üretici reel olarak yüzde 11 kayıplı çıktı bu dönemden.

        ➔ Yine aynı dönemde üreticiden yüzde 103 fiyat artışıyla çıkan tarım ürünlerinin tüketiciye ulaşmasındaki fiyat yükselmesi yüzde 155’e vardı.

        YERLİLEŞTİRMEYE GİRDİLERDEN BAŞLAMAK

        ➔ Maalesef yapısal önlemleri alamadık. Üreticinin genel enflasyonun altında kalan bir orandan sattığı ürünü tüketiciye çok daha pahalı ulaştırdık.

        ➔ Üretim dışındaki ticari zincir hem uzun ve maliyetli hem de yüksek gıda kayıplarına yol açıyor. Rekabete çok da açık bir sektör değil.

        Üreticinin girdi maliyetlerini düşüremiyoruz, çünkü ithalata bağlı. Yerlileştirmeye buradan başlamayı da denemiyoruz.

        REKLAM

        ➔ Dolarla yapılan ithalatın maliyeti ancak döviz kuru düşürülürse azaltılabilir. 3 yıl 8 aylık dönemde ise doların TL karşısındaki değeri yüzde 186 arttı, tüketici enflasyonunun 64 puan üzerinde gerçekleşti.

        ➔ Yükselen döviz kurları ithal girdi maliyetini, girdiler fiyatlar genel düzeyini, fiyatlar dönüp döviz kurunu tekrar artırıcı etki yapıyor. İş tam bir sarmala giriyor.

        ➔ Bu döngüyü kırmak için döviz kurunu kontrol etmeyi amaçladık. İlk iş olarak kurla oynaklık yarattığı gerekçesiyle sıcak parayı ülkeden büyük ölçüde yolladık.

        Negatif faizlerden kaçan yurtiçi yerleşiklerin dövize gitmemesi ve kuru artırmaması için de, TL mevduatlara kur garantisi verdik. Kur riskini Hazine’nin sırtına yükledik.

        YÜKSEK BÜYÜME ISRARI

        ➔ 20 Aralık sonrası çalışmaya başlayan bu sistem mart ayında bozuldu. Çünkü Ukrayna savaşı nedeniyle kur sıçradı. Bu nedenle ilk kur korumalı mevduat geri dönüşlerinde yıllık getiriler yüzde 50’nin üzerinde hesaplanıyor. Buradan bütçeye bir yük geleceği açık.

        ➔ Ancak daha önemlisi Hazine’ye ciddi bir yük getirmesine, yapılan müdahaleler nedeniyle resmi rezervleri azaltmasına rağmen, döviz kurunun yükselmesidir.

        ➔ Çünkü yükselen enflasyonda sadece savaşın etkisi yok, yüksek büyümede ısrar ediliyor. Para ve maliye politikaları son derece genişleyici olmaya devam ediyor. Kredi politikaları da öyle.

        ➔ Kredi faizleri mevcut enflasyonun yaklaşık yarısı düzeyinde. Kur korumalı mevduat ile Hazine kredi maliyetlerinin önemli bir bölümünü üstlenmiş durumda.

        ➔ Bütün bunlar yüksek enflasyonu besleyen ve azdıran bir ortam yaratıyor. Zaten tüketici enflasyonu yüzde 50’yi, üretici fiyatları yüzde 100’ü geçti ve bu konuda dünyanın ilk üç sırası içinde bulunuyoruz.

        REKLAM

        BOL VE UCUZ PARA İLE SAVAŞIN ETKİSİ

        ➔ Tam bu sırada dünyadan enflasyon ithal ediyoruz. Fiyatlar dünyada hızla artmaya başladı. ABD’de son 40 yılın, Euro bölgesinde tarihinin, İngiltere’de son 30 yılın en yüksek enflasyonu var.

        ➔ Çünkü Türkiye’de olduğu gibi dünya da, bol ve ucuz paraya boğuldu. Maliye politikaları pandemi sürecinde sonuna kadar gevşetildi, hane halkına trilyonlarca dolarlık aynı veya nakit yardımlar yapıldı.

        ➔ Üstelik pandemiyle küresel tedarik zinciri kırıldı. Lojistik sorunlar ortaya çıktı. Taşıma maliyetleri çok arttı. Enerji fiyatları baş döndürücü hızla yükseldi.

        ➔ Bütün bunlara şimdi Ukrayna savaşı eklendi. Dün başlayan NATO Zirvesi’nden gelen mesajların Ukrayna’ya silah ve mali yardım açıklamalarıyla birleştirilmesinden uzayabilecek bir savaş işareti geliyor.

        ➔ Savaşın uzaması başta enerji olmak üzere emtia ve gıda fiyatlarındaki artışları destekler nitelikte. Henüz savaşın enflasyonu yükseltici etkisini görmedik. İlk rakamlarla mart enflasyonu açıklandığında karşılayacağız. Ancak yılın ilk yarısında küresel enflasyonda hemen herkes yükselme bekliyor.

        YA STAGFLASYON YA RESESYON TERCİHİ

        ➔ Yükselen ve daha da yükselecek enflasyona karşılık, savaş nedeniyle merkez bankalarının eli titrek. Fed çekingen ve küçük bir ilk adım attı. Piyasaların tepkisi üzerine şimdi daha büyük adım atacağını ifade ediyor. Bunun tahvil piyasalarında yansımasını görüyoruz.

        ➔ Eğer merkez bankaları savaş korkusundan kurtulup kararlı bir tutum sergileyemez, parasal sıkılaştırmayı yapamaz, faiz oranlarını yükseltemezlerse dünya enflasyondan kurtulamaz.

        Hiçbir enflasyon kendiliğinden düşmedi ve geçici olmadı. Hep alınan sert önlemlerle geriledi. Bu önlemler de her zaman için büyümeyi durdurucu, yavaşlatıcı, hatta resesyona sokucu oldu.

        ➔ Büyümeyi düşürmemeyi hedefleyen politikalar enflasyonu yükseltici olur ki, bunun adı stagflasyondur. Ya da enflasyonun düşürülmesini hedefleyen politikalar resesyona yol açar.

        ➔ Bu açıdan ülkeler, ekonomiler, yöneticileri ve merkez bankaları bir tercih yapmak durumunda: Ya stagflasyon ya resesyon. İkisi bir arada olmaz. İhtimali daha yüksek olan ise siyasilerin ağır basmasıyla stagflasyon.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar