Uyku, insan yaşam döngüsünün doğal bir parçası olarak tekrarlayan, fiziksel ve zihinsel bir aktivitedir. Uyku bir bilinçsizlik haline değil, aksine farklı bir bilinç düzeyine işaret etmektedir. Uyku sırasında dış uyaranlara yönelik tepkinin azaldığı ve kas aktivitelerinin yavaşladığı bilinmektedir. Ancak istemli tepkilerin büyük bir çoğunluğunun azalmasına rağmen, şiddetli uyaranlara (örn. yükses ses) tepki verilmesi ve uyanılması halen mümkündür. Ayrıca beyin, uyku sırasında aktif olarak faaliyet göstermeye devam etmektedir. Tüm bunlar uyku sırasında tamamen baskılanmış bir bilinç düzeyinden söz etmenin mümkün olmayacağına işaret etmektedir.
İnsan hayatının yaklaşık üçte birinin uykuda geçmesi, uyku ve işlevini farklı disiplinler (örn. evrimsel biyoloji, nöroloji, psikoloji vb.) tarafından araştırılan önemli bir konu haline getirmiştir. En genel haliyle, uyku insanın günlük hayat işleyişini devam ettirebilmesi için gerekli bir yaşam aktivitesi olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, uyku sırasında öğrenilen bilginin daha iyi işlemlendiği ve büyüme hormonu gibi vücut fizyolojisi için faydalı hormonların salgılandığı bilinmektedir. Bu anlamda uykunun hafıza, fiziksel sağlık ve psikolojik iyilik hali ile yakından ilişkili olduğu ifade edilmektedir.
Uyku sırasındaki bilinç düzeyi uykunun farklı aşamaları ve türlerine göre iki farklı uyku türü döngüsel olarak tekrarlamaktadır: REM (Rapid Eye Movement) ve NREM (REM Olmayan-Non-REM) uykusu. NREM uykusunun genel olarak 4 aşamadan oluşur. İlk aşama uykuya geçiş aşamasıdır. İkinci aşama uyku ve uyanıklık arasında bir bilinç düzeyine işaret eden hafif uyku aşamasıdır. Dış uyaranlara verilen tepki görece azalmasına rağmen, kişi bu aşamada kolayca uyandırılabilir. Üçüncü aşama daha derin bir uyku aşamasına geçişi işaret eder. Bu aşamada solunum sabitleşir, dış uyaranlarla ilişki azalır ve vücut ısısı düşmeye başlar. Bir diğer deyişle, kişi artık derin uykuya geçmeye fizyolojik olarak hazırdır. Son aşama ise derin uykunun yaşandığı kısımdır. Derin uyku sırasında kişiyi uyandırmak oldukça güçtür. Kişinin kasları gevşemiştir, solunum ve kalp atışı yavaşlamıştır. Derin uyku, fizyolojik olarak vücut üzerinde onarıcı bir etkiye sahiptir. Derin uyku sırasında büyüme hormonu gibi vücuda faydalı pek çok hormonun salgılandığı ve bağışıklık sisteminin güçlendiği bilinmektedir.
REM uykusu ismini, bu uyku tipi sırasında gözlerin kapalı olmasına rağmen hızla hareket etmesi sebebiyle "hızlı göz hareketlerinin" İngilizce kısaltmasından almıştır. NREM ve REM uykusunun her bir döngüsel hareketinin yaklaşık 90 dakika sürdüğü tahmin edilmektedir. Bu döngü sırasıyla 1, 2, 3, 4, 3, 2 aşamaları ve REM uykusu şeklindedir. Kişi 1. aşamaya geçtiğinde uyanır. Uykuya daldıktan sonra girilen ilk REM uykusu en kısa olandır. Uyku süresinin uzamasıyla beraber sabaha karşı NREM süresi kısalırken REM süresinin de giderek uzadığı bilinmektedir. Bu nedenle de daha çok sabaha karşı gördüğümüz rüyaları hatırlarız.
REM uykusu beynin en aktif olarak çalıştığı uyku tipidir. REM uykusu sırasında kişinin kalp atışları hızlanır, solunumu artar ve beyin dalgaları daha aktif hale gelmeye başlar. Uyanıklığı andıran tüm bu fizyolojik işaretlere rağmen kişi halen oldukça derin bir uykudadır. Bu özelliğinden dolayı REM uykusuna "paradoksal uyku" da denilmektedir. NREM uykusu sırasında "karabasan" şeklinde rüyalar görülse de rüyaların uyku evresi REM uykusudur.
REM uykusu sırasında görülen rüyaların işleyişi ve içeriğine dair pek çok hipotez vardır. Ancak neden rüya gördüğümüz sorusunun cevabı halen bulunamamıştır. Bazı bilim insanları, REM uykusu sırasında görülen rüya içeriklerinin tamamen rastlantısal olduğunu, diğerleri ise söz konusu içeriklerin geçmişte ya da bugün yaşanmakta olan olaylarla ilişkili olabileceğini ileri sürmektedir. Geçerliliği kabul edilen bir hipoteze göre, REM uykusu sırasında rastgele pek çok sinir hücresinin beyin kabuğunda aynı anda uyarıldığı ve beynin daha gelişmiş kısımlarının sinir hücrelerinin yarattığı karmaşık uyaranları anlamlı bir bütün haline getirmektedir. Bir diğer hipotez ise REM uykusu sırasında beyin işlevsel olmayan bilgi ağlarını rüyalar üzerinden aktive ederek sinir ağlarında bir değişim ve onarım sürecinin gerçekleştiğini ileri sürmektedir. Görüldüğü üzere, REM işleyişi ve rüyaların oluşumuna dair bilimsel veriler halen kısmen tartışmalıdır. Ancak, özellikle REM uykusunun korku, kaygı ve depresif belirtiler ile belleğimiz üzerinde olumlu etkileri olabileceği ileri sürülmektedir.
Özetle, fiziksel, nörolojik ve zihinsel pek çok mekanizmanın eş zamanlı etkilerinin görüldüğü uyku ve rüyalara ilişkin alanyazında halen tam olarak açıklanamamış bazı noktalar bulunmaktadır. Bu sebeple, uyku ve rüyaların işlev ve işleyişlerinin farklı disiplinler tarafından ortak olarak incelenmesi insanın fiziksel ve psikososyal iyiliğini arttırmada önemli bir adım olacaktır.
YAZAR
Yağmur Ar