Sosyal / Toplumsal Hareketlilik nedir?
Bir toplumdaki birey ve/veya çeşitli sosyal grupların farklı tabakalar arasındaki veya içindeki hareketleridir. Bu hareketler, sahip olunan sosyal konuma ilişkin değişikliklerdir. Konumun değişikliği aynı tabaka içinde yer alıyor ve bireyin sosyal statüsünde herhangi bir değişikliğe yol açmıyorsa yatay bir hareketlilik söz konusudur. Örneğin bir öğretmenin başka bir ildeki okula atanması gibi, o kişinin statüsünde veya sınıfsal konumunda değil sadece mekansal bazda bir değişimin olması, bir yatay hareketlilik durumudur. Bireyin statüsünde değişime yol açan türden hareketlilikler ise dikey hareketlilik olarak adlandırılır. Örneğin maaşlı çalışan bir bireyin ilerde kendi işini kurarak zengin olması dikey bir hareketlilik durumudur. Dikey hareketlilikler, her zaman yukarıya doğru seyretmeyebilir. Kişinin sosyal, ekonomik veya siyasi sebeplerle mevcut statüsünü kaybetmesi durumunda aşağı doğru dikey hareketlilik gerçekleşmiş olur.
Sosyal hareketliliklerin sosyolojik analizinde kullanılan ikinci bir ikili kategori de kuşak içi ve kuşaklar arası hareketlilik kavramlarından oluşmaktadır. Kuşak içi hareketlilik, bireylerin hayatları boyunca iş ve kariyerlerinde elde ettikleri dikey veya yatay yeni konumlarla açıklanırken kuşaklar arası hareketlilik, kişinin içine doğduğu aileden farklı bir sosyal statü elde edip etmediğiyle ilgili bir durumdur.
Kendisinden önce Karl Marx (ö. 1883) ve Vilfredo Pareto (ö. 1923) gibi sosyal bilimcilerin çalışmalarında çeşitli göndermeler yapmış olmasına rağmen, sosyal hareketlilik kavramını sistematik olarak ilk defa Pitirim Sorokin (ö. 1968) incelemiştir. Sorokin'e göre, toplumsal tabakalaşmadaki çeşitliliğe bağlı olarak, sosyal hareketlilik de farklı biçimlerde ortaya çıkar. Buna göre; ekonomik, siyasi ve mesleki olmak üzere üç çeşit hareketlilik vardır. Bireyin ekonomik zenginleşmesine bağlı olarak sınıf değiştirmesi durumunda ekonomik, sonradan edinilen ünvan ve haklarla gelen bir statü değişikliği olması durumunda (örn. kölelerin özgürleştirilmesi) siyasi, mesleki konumlara bağlı olarak gelişen statü değişiklikleri olması durumunda da mesleki hareketlilik söz konusudur. Mesleki hareketlilik kendi içinde meslek içi ve meslekler arası bir tabakalaşma hiyerarşisi içermesi itibarıyla iki farklı hareketlilik durumu arz eder. Buna göre, örneğin bir öğretmenin okul müdürü olması, mesleğinin aynı kalması ancak statüsünün değişmesi itibarıyla meslek içi, bir şirkete yönetici olarak atanması ise hem mesleğinin hem de statüsünün değişmesi itibarıyla meslekler arası hareketliliğe işaret eder.
Sosyal hareketlilik tarih boyunca dünya toplumlarında farklı toplumsal tabakalaşma modellerinin var olmasına bağlı olarak değişkenlik gösteren bir olgu olmuştur. Sanayi öncesi toplumlarda sosyal hareketlilik imkanları oldukça kısıtlıyken sanayi toplumlarında bu olanaklar oldukça artmıştır. Modern öncesi toplumlarda sosyal konumlar daha çok doğumla verilirken, modern toplumlarda meritokratik seçilim denilen ve bireylerin eğitim gibi kişisel özellikleri ve başarıları itibarıyla sosyal konum ve statülerini elde ettiği bir liyakat sistemi mevcuttur. Sosyoloji literatüründe açık, yarı açık ve kapalı olmak üzere üç tip toplumsal tabakalaşmadan bahsedilir. Örneğin Hindistan'da eskiden uygulanan kast sistemi, farklı kast tabakaları arasındaki hareketliliğe izin vermemesi itibarıyla kapalı bir nitelikteydi. Orta Çağ Avrupa'sının hakim sistemi olan feodalite ise oldukça nadir rastlanmasına rağmen sınıflar arası geçişleri bir ölçüde mümkün kılması (bir soylunun aforoz edilerek unvan ve statüsünü kaybetmesi, bir serfin çocuğunun manastıra girerek ruhban sınıfına dahil olması, bir serfin savaşta gösterdiği başarılar sebebiyle şövalye ilan edilmesi gibi) itibarıyla yarı açık bir tabakalaşmaya sahipti. Açık tabakalaşma ise modern topluma özgü bir olgu olup ulus-devlet modelinin düşünsel çatısına eklemlenmiş olan vatandaşlık ve liberal ekonomi gibi ilkelerle mümkün olmaktadır.
Liberalizmin kanunlar önünde eşit olan vatandaşların, siyasi ve ekonomik özgürlüklerle donatılmış bir ortamda kendileri için en akılcı tercihleri yapabileceği şeklinde özetlenebilecek önermesi doğrultusunda, meritokratik seçilimin herkesi hak ettiği konuma ve statüye ulaştıracağı söylemi, açık toplumların en temel niteliği olarak vurgulanmıştır. Nitekim, özellikle Marksist ve feminist ekoller tarafından eğitim ve aile geçmişi, fırsat eşitsizliğine yol açtıkları iddiasıyla eleştirilmektedir. Bu eleştirel yaklaşımların yanı sıra, sosyal hareketlilik olgusunun yeni bir sorunsalı da küreselleşme ile ilgilidir. Küreselleşmeye bağlı olarak yeni iletişim teknolojilerinin ve yeni sektörlerin ortaya çıkması ve sınırları aşan ekonomik, sosyal ve kültürel mekanizmaların yaygın ve etkin kabulü ve kullanımı, sosyal hareketlilik süreçlerini daha çeşitli, ancak daha karmaşık hale getirmektedir.
YAZAR
Melih Çoban