Klasik koşullanma Rus fizyolog Ivan Petroviç Pavlov (ö. 1936) ve Amerikalı psikolog Edwin Burket Twitmyer (ö. 1943) tarafından bağımsız olarak aynı zamanda sistematik olarak çalışılmış bir öğrenme türüdür. Bu öğrenme türünde koşulsuz olarak davranışsal ve/veya fizyolojik tepkiyi tetikleyen bir uyaranla nötr bir uyaranın bitişik deneyimlenmesi sonucunda nötr uyarana karşı da tepki geliştirilir. Buna klasik bir örnek Pavlov'un laboratuvarında zil sesiyle et sesini bitişik deneyimleyen köpeklerin zil sesine karşı salya salgılama tepkileri geliştirmeleridir. Bu örnekte et, koşulsuz uyarıcı olarak adlandırılır çünkü ilgilenilen tepkinin (salya salgılamak) oluşması için herhangi bir koşulun yerine getirilmesi gerekmemektedir. Benzer şekilde, ilgilenilen tepkinin de doğası koşulsuz olduğu için bu tepkiye koşulsuz tepki denir. Bahsi geçen örnekteki zil sesinin bir tepki tetikleyebilmesi için ön koşul, bu uyaranın koşulsuz uyarıcı ile bitişik biçimde verilmesidir; bu yüzden verilen örnekteki zil sesi koşullu uyaran olarak kabul edilir. Koşullu uyaranın zamanda bitişik olarak koşulsuz uyaranla sunulması sonucunda da koşullu uyarana da bir tepki geliştirilir. Bu tepkiye de koşullu tepki denir.
Klasik koşullanmada oluşan tepkilerin genellikle refleksif tepkiler olduğu kanısı 1960'lı yıllarda yapılan deneylerle yıkılmıştır. Deney, güvercinlerine koşullu uyaran olarak küçük bir düğmede yanan ışık ve koşulsuz uyaran olarak yem verildiğinde güvercinler yemek almadan önce koşullu tepki olarak ışığı gagalamayı öğrenmişlerdir. Daha sonra yapılan deneylerde doğası gereği tepkisel olmayan birçok davranışın daha klasik koşullanma bağlamında öğrenilebildiği gözlemlenmiştir.
Daha karmaşık ve tercih/kaçınma gibi yorumlanabilecek koşullu tepkilere aynı zamanda koşullu duygusal tepkiler de denmektedir. Her ne kadar koşullu ve koşulsuz uyaranların bitişikliği klasik koşullanmanın öğrenilmesi için gerekli ve yeterli olarak görülse de bu algıyı kıran deneyler yapılmıştır. Örneğin canlı için görece yeni olan bir yiyeceğin tüketilmesinden saatler sonra bile mide bulantısı olması yemeğe karşı koşullu tepkinin (yemekten kaçınılması) oluşmasına sebep olur. Bu örnek klasik koşullanmanın gerçekleşmesi için bazı koşullarda zamansal bitişikliğin gerekmediğini göstermektedir.
Klasik koşullanma literatüründeki en yaygın sorulardan bir tanesi de koşullu tepkinin doğasını neyin belirlediğidir. Pavlov'a göre, klasik koşullanma sonrasında koşullu uyaran adeta bir taşıyıcı koşulsuz uyarana dönüşmektedir. Bu düşünce koşullu tepkinin koşulsuz tepkiye benzerlik gösterdiği durumlarla uyum göstermektedir. Son 50 yılda yapılan çalışmalar ise bu düşüncenin bütün bulguları açıklamadığını göstermiştir. Örneğin ışığın yemi sinyallediği durumlarda daha önceden de bahsedildiği gibi güvercinler ışık düğmesini gagalamaktadır. Ancak koşullu uyaran olarak ışık yerine ses kullanıldığında güvercinler sesin geldiği hoparlörü gagalamak yerine koşullu tepki olarak kafesin içindeki hareketliliklerini arttırmışlardır. Erkek bıldırcınlarda yapılan cinsel koşullama deneylerinde de koşullu uyaran olan nesneye gösterilen koşullu tepkilerin hem nesnenin sunulması ve dişi bıldırcının kafese girmesi arasındaki zaman hem de nesnenin doğasına göre değiştiği gözlemlenmiştir. Yakın zamanlarda koşullu uyarana geliştirilen koşullu tepkilerin tetiklenen davranışsal sistem tarafından belirlendiği düşünülmektedir. Bu düşünceye paralel olarak, eski düşüncenin aksine, klasik koşullanmanın her koşullu uyaran-koşulsuz uyaran eşleştirmesiyle çalışmadığı da günümüzde yaygın olarak bilinmektedir. Örneğin tat koşullu uyaranı ve mide bulantısı koşulsuz uyaranı arasındaki bağlantı kolayca kazanılırken, tat ve fiziksel acı arasındaki bağlantının kazanılması neredeyse imkansızdır. Bu anlayışa göre, klasik koşullanmanın ana işlevlerinden biri canlıların etraflarındaki uyaranlarla baş etmelerini daha etkili hale getirmektir.
Klasik koşullanmanın günlük hayattaki rolü yadsınamayacak kadar yaygındır. Örneğin fiziksel çekiciliği yüksek erkek ve kadın modellerin reklamlarda kullanılması tanıtılan ürünün tercih edilmesi için firmaların başvurduğu yöntemlerden birisidir. İnsanların birçok nesneye verdiği değer aslında klasik koşullanmanın bir ürünüdür. Klasik koşullanma her ne kadar bizlerin doğal yaşama daha iyi uyum sağlamasını kolaylaştırsa da travma sonrası stres bozukluğu ve madde bağımlılığı gibi belli davranış bozukluklarının klasik koşullanma ile yakından bağlantısı vardır. Örneğin madde ile ilgili uyarıcılara (maddenin içinde bulunduğu şişe, maddenin alındığı ortam gibi) koşullanma nedeniyle madde yoksunluğuna bağlı belirtilerin ortaya çıktığını ve bu nedenle kişinin madde kullanmaya devam ettiğini gösteren pek çok bilimsel bulgu vardır.
YAZAR
Çağrı Temuçin Ünal