Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Güvenlik Nedir?

         

        Sosyal bilimler alanının farklı disiplinlerinde insan olmanın tamamlayıcı parçalarından "hayatta kalma ve sürdürebilme" ile ilişkilendirilen temel bir kavram olan güvenlik, kimi zaman bir ihtiyaç, kimi zaman bir dürtü veya içgüdü, kimi zaman politik kavrayış olarak ele alınmaktadır. Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramında en öncelikli ihtiyaçlarımızın ikinci sırasında yer alan güvenlik olgusu, eski Yunancada asphaleia, Latincede ise "securitas" kavramlarıyla tanımlanmıştır. Kavram epistemolojik kökleri itibarıyla günümüz dillerine de referans olacak şekilde, se (olmaksızın) ve cure (endişe) kelimelerinin birleşmesiyle "endişesizlik, tehditlerden uzak olma" manasına gelmektedir. 

        Güvenliğin çerçevesi bireysel, ulusal, uluslararası düzlemde şekillenmektedir. "Bireysel güvenlik" kavramı sadece somut olarak güvende olmayı değil, aynı zamanda kendisini güvende hissetmeyi de kapsamaktadır. İlkin insanın doğal ve sosyal çevresinden kaynaklanan yaşamsal tehditlerden uzak olmasını veya tehlikelere karşı korunabilme kapasitesini tanımlayan güvenlik kavramı, çağımızda sadece insanın biyolojik varlığını değil, sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik varlığını da içermektedir. Bu çerçevede kişinin temel insan haklarının, özel mülkiyet haklarının, toplumsal kimliğinin vs. hukuken korunması da güvenlik olgusuyla ilintilidir.

        "Ulusal güvenlik" kavramı, ulusal sınırlar içinde yaşayan insanların (vatandaşlar) ve resmi merkezi otoritenin (devlet) adi suçlara, teröre, yerel iç çatışmalara, ayaklanmalara, ekonomik krizlere, siyasal istikrarsızlıklara vb. karşı korunmasını anlatmaktadır. Özü itibarıyla muğlak ve göreceli bir kavram olan "ulusal güvenlik", devletin varlığı ve bağımsızlığını, ulusal çıkarları, toplumsal refahı korumak ve bunlara yönelik riskleri bertaraf etmek biçiminde tanımlansa da, çoğu zaman belirli rejimlerin, iktidarların, ideolojilerin devamlılığını sağlayarak sürmekte olan düzeni meşrulaştıran bir araç olarak kullanılmaktadır. Siyaset bilimi literatüründe realist paradigmanın en temel dayanaklarından birisi olan güvenlik-düzen ilişkisi Thomas Hobbes'un 1651'de yayımlanan Leviathan adlı eserinde de vurgulanmıştır. Hobbes'a göre "herkesin herkesle savaş halinde olduğu" (bellum omnium contra omnes) anarşik bir dünyada düzenin sağlanması mutlak ve öncelikli bir gereksinimdir. Devletin (civitas) birinci amacı ise güvenliktir. Devlet hem kendisine hem de vatandaşlarına yönelik tehlikeleri bertaraf etmekle yükümlüdür.

        "Uluslararası güvenlik" kavramı ise bir yandan ulus-devletlerin egemenliklerini, bağımsızlıklarını ve hukuki sınırlarını olası tehlikelere karşı koruma eylemini anlatırken, diğer yandan da küresel sistemden yansıyabilecek istikrarsızlık yaratıcı ve düzen bozucu revizyon eğilimlerinin bertaraf edilmesi anlamını taşımaktadır. Bu bağlamda uluslararası güvenlik ve barış genellikle birlikte kullanılan kavramlardır. 20. yüzyıl boyunca on milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine yol açan küresel savaşların ardından uluslararası sistemde güvenliğin ve barışın sürdürülmesini sağlamak adına birçok tedbir alınmıştır. Savaşların galiplerinin inisiyatifiyle 1920'de Milletler Cemiyeti'nin, 1928'de savaşı meşru bir araç olarak yasaklayan Briand Kellog Paktı'nın ve en son 1945'te Birleşmiş Milletler'in kurulması gibi çok taraflı barış kurumları NATO, Varşova Paktı gibi savunma ittifakı anlayışına sahip örgütler de kurumsallaştırılmıştır. Savunma odaklı uluslararası güvenliği tamamlayıcı kavramlar arasında "kolektif güvenlik, güç dengesi, caydırıcılık, ittifak sistemleri ve uluslararası hukuk" vb. sayılabilir. 

        Küreselleşme süreci, güvenlik kavramının geleneksel çerçevesine "küresel güvenlik" başlığını eklerken, güvenlik olgusunun derinleşmesi ve genişlemesi gündeme gelmiştir. Bu şekilde güvenliğin askeri boyutunda terörizm, organize suç, düşük yoğunluklu çatışmalar öne çıkarken, askeri olmayan düzlemde ise siyasi ve ekonomik krizler, kültürel ve sosyolojik kırılmalar, afetler, çevre ve iklim koşulları, doğal hayatın korunması gibi konular ağırlık kazanmıştır.

        Soğuk Savaş sonrasında realizmin egemenliğindeki güvenlik algısının zemin kaybettiği, buna karşın tehditlerinin farklılaştığını savunarak, askeri güvenlikten ziyade tüm insanlığı tehdit eden göç, küresel ısınma, etnik ayrımcılık gibi sorunlara dikkat çeken eleştirel teorisyenlerin ön plana çıktığı gözlenmiştir. Güvenlik çalışmalarında özel bir öneme sahip olan Kopenhag Okulu ise güvenliği bir söz edimi olarak ele almış ve güvenlikleştirmenin (securitization) toplumsal bir inşa sürecinin aracı olduğunu öne sürmüştür. Bu görüşün savunucularına göre toplum, ekonomiden tarihe, kimlik meselelerinden temel haklara kadar her türlü konunun güvenlikleştirilmesi yoluyla bir tehdidin varlığına ikna edilmekte ve devlet merkezinin aldığı acil ve olağanüstü önlem kararları meşrulaştırılmaktadır.

        YAZAR

        Deniz Ülke Arıboğan

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa