Belli bir girdi setinin tasarlanan faydalı bir çıktıya dönüştürüldüğü üretim faaliyetlerini ve bileşenlerini içeren sistemlerdir. Bu tanım hem imalat, hem de hizmet sektörü için geçerlidir.
Temelde bütün üretim sistemleri bir dönüşüm sürecini tarif eder. Süreç boyunca müşteri için katma değer yaratmak için çeşitli kaynaklar belli adımlar takip edilerek dönüştürülür. Bu kaynaklar insan, makine, yöntem, ham madde ve sermaye olmak üzere beş ana kategoride tanımlanabilir.
Terimin tarihsel süreçteki gelişiminde, zikredilen kaynakların üretim faaliyetini gerçekleştirmek için nasıl organize edilmesi gerektiği sorusuna odaklanılmıştır. Üretim sürecinin bir ürünü oluşturan alt parçalara göre tanımlanması, üretim adımlarının mikro ölçekte analiz edilmesi, iş gücü uzmanlaşması ve iş bölümü gibi temel prensipler Frederick W. Taylor (ö. 1915) öncülüğünde "Bilimsel Yönetim (Scientific Management)" olarak adlandırılan üretim modelini doğurmuştur. Yine otomotiv imalatında üretim kaynaklarını alışılmış yaklaşımın tersine montaj hattı ve akış tipi üretim fikirleri ile yeniden organize eden Henry Ford (ö. 1947), kitlesel üretimde ikinci köşe taşı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrası teknolojik ilerleme ile birlikle gelişen üretim ve işlemler (operasyon) yönetimi alanı, İstatistiksel Kalite Kontrol (Statistical Quality Control) teknikleri ile birleşmiş, Toplam Kalite Yönetimi (Total Quality Management) bir üretim modeli olarak ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşım ile kitlesel üretim sürecindeki ıskarta ürün miktarını ve israfı minimum düzeye inmiştir. Daha geniş bir israf tanımı yapan Yalın Üretim (Lean Production) modeli, değer odaklılık, sürekli akış (continuous flow), çekme temelli üretim sistemi (pull-system) ve sürekli iyileştirme fikirlerine dayalı yeni bir üretim felsefesi ortaya koymuştur. 90'lı yıllar ile birlikte elektronik ve yazılım alanındaki gelişmeler esnek imalat sistemlerinin (flexible manufacturing systems) doğuşuna zemin hazırlamıştır. Bu sayede ana üretim faaliyetini destekleyici birimlerin ve tedarikçilerin daha sıkı entegrasyonu mümkün olmuştur. Günümüzde üretim, maliyet etkin kişileştirme imkanı sunan seri uyarlama (mass customization) yaklaşımı ile yeni bir boyut kazanmıştır.
Genel olarak, üretim sistemlerini dört grupta toplamak mümkündür. Proje temelli sistemler, özgün olarak tasarlanan ve tekil olarak üretilen ürünler için kullanılır. Bu ürünler genellikle fiziki büyüklükleri, karmaşık ve özgün yapıları ve talebin kısıtlı olması gibi nedenlerle tekil olarak işlenmek zorundadır. Köprüler, binalar, gemiler, uydular bu tür üretim sistemleri gerektiren ürünlere örnek olarak verilebilir. Bu üretim sistemini diğerlerinden ayıran en önemli fark, ürünün değil, kullanılan kaynakların (insan, makine, ham madde vb.) ürünün etrafında hareket ettirilmesidir.
Parti üretim sistemleri, daha çok belli sayıdaki aynı türden ürünün gruplandığı ve genel maksatlı makine ve donanım kullanılarak toplu şekilde işlendiği üretim süreçlerini tarif eder. Parti işleme, makine ve insan gibi kurulum maliyeti olan üretim kaynaklarının etkin kullanılmasına imkan sağlarken, yüksek yarı mamul stoklarına neden olmaktadır. Makine parçası imalatı, işlenmiş gıda üretimi ve yolcu taşımacılığı bu tür sistemler ile yapılır.
Sürekli üretim sistemleri, ürünün bir akış hattında birbirini takip eden sıralı belli işlemler ile üretildiği üretim sistemleridir. Bu yaklaşımda çıktı miktarı çok yüksek olduğu için her işleme özel makine ve donanım tasarlanır. Böylece seri üretim yapılabilir ve ölçek ekonomisi ilkesi gereği birim maliyetler düşük tutulabilir. Elektronik ürünler, beyaz eşya, otomobil bu tür üretim sistemlerinde üretilir.
Esnek üretim sistemleri ise elektronik ve yazılım alanındaki gelişmelere paralel olarak ortaya çıkmış olup, üretim araçlarının tümüne ilişkin kararların bütünleşik şekilde yönetilebildiği sistemleri tarif etmektedir. Bu yaklaşım, parti üretimin esnekliğini ve sürekli üretimin maliyet/fiyat avantajını birleştirmektedir. Özellikle seri uyarlama gerektiren ürünlerde bu tür sistemler etkili şekilde kullanılmaktadır.
Belli bir ürün veya hizmet için hangi üretim sistemin uygun olduğu, ürünün karakterine, talebin büyüklüğüne, mevcut iş gücüne, teknolojiye ve sermayeye bağlı olarak belirlenmelidir. Bu karar hedef pazarın tespiti, makine, donanım ve iş gücünün seçilmesi, kalite standartlarının belirlenmesi gibi bir dizi alt başlıkta ele alınması gereken stratejik bir karardır.
YAZAR
Ali Osman Kışakçı