Gönüllü olarak veya zorunlu nedenlerden dolayı ülke içi veya uluslararası sınırı aşarak, yaşadığı yerden anlamlı bir uzaklıktaki başka bir yere nispeten sürekli kalmak amacıyla hareket eden kişi olarak tanımlanır. Her ne kadar göçmen teriminin uluslararası hukukta kabul edilmiş evrensel ve ortak bir tanımı bulunmasa da "kapsayıcı" ve "artıkçı" olmak üzere iki temel yaklaşımın göçmen tanımını farklı şekillerde ele aldığı görülmektedir. Kapsayıcı yaklaşıma göre göçmen, yasal statü veya göç etme nedeninden bağımsız olarak (gönüllü veya zorunlu), süregelen yaşadığı yeri değiştiren kişi olarak tanımlanabilir. Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü, göçmeni geçici veya kalıcı olarak ülke içi veya uluslararası sınırları geçerek farklı nedenlerden dolayı yaşadığı yerden ayrılan kişi olarak tanımlamaktadır. Göçmenliği şemsiye bir terim olarak nitelendiren "kapsayıcı" yaklaşım, göçe neden olan etkilerden ve göçün zorunlu veya gönüllü gerçekleşmiş olması durumundan bağımsız, tüm insan hareketliliklerini genel olarak göçmen sınıflandırmasında kabul eder. Dolaysıyla bu yaklaşım, göçmen işçilerden, uluslararası öğrencilere, sığınmacı ve mültecilerden aile birleşimi ile gelen kişilere kadar geniş bir grubu genel anlamda göçmen olarak tanımlamaktadır. Kapsayıcı yaklaşım, uluslararası göç istatistiklerinde göçmen rakamlarını sığınmacı ve mülteci hareketlerini de içerecek şekilde kullanır. Burada vurgulanması gereken her mültecinin göçmen olduğu, ancak her göçmenin mülteci olmadığıdır.
"Artıkçı (residualist)" yaklaşıma göre ise savaş ve zulüm hariç, yaşadığı yeri değiştiren herkes göçmendir. Bu yaklaşım, sığınmacı ve mültecileri göçmen tanımının dışında tutmaktadır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği de göçmenleri kendilerine yönelik doğrudan bir ölüm veya zulüm tehdidinin var olması nedeniyle göç eden değil, diğer nedenlerden dolayı ve genellikle kendi niyet ve özgür iradeleriyle aldıkları kararlar kapsamında göç eden kişiler olarak tanımlamaktadır. Göçmen ifadesi, örneğin maddi ve sosyal koşullarını iyileştirmek için gönüllü bir şekilde bir başka bölge veya ülkeye giden işçileri, daha iyi eğitim almak için başka bir ülkede bulunan uluslararası öğrencileri, aile birleşimi ile başka bir ülkeye göç eden kişileri kapsamaktadır. Savaştan veya zulümden dolayı hayati tehlikesi bulunan birinin bulunduğu ülkeyi terk ederek bir başka ülkeye gitmesi ise göçmen kategorisinde değil, mülteci olarak nitelendirilmektedir.
Göç kavramının tanımlanmasında yer değiştirme faaliyetine ilişkin kalış süresinin ne kadar olması gerektiği sorunsalı, göçmen tanımını da ilgilendirmektedir. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı kısa-süreli kalış veya geçici olma durumunu genel olarak 3 ile 12 ay arasında bir süre ile tanımlarken, 12 aydan uzun kalışlar için uzun süreli veya kalıcı göçmenlik durumunu belirtmektedir. Turistik seyahatler, kısa süreli aile, iş ve arkadaş ziyaretleri, sağlık hizmeti veya dini amaçlı kısa ziyaretler göçmenlik tanımının dışındadır. Bu noktada belirtmek gerekir ki her ülke kendi mevzuatında göçmenliği veya göçmen statüsünü farklı şekillerde tanımlayabilir.
Göçmen terimi, uluslararası göç hareketliliğinin kanun ve düzenlemelere uygun olarak gerçekleşmesine bağlı olarak "düzenli göçmen" ve "düzensiz göçmen" olarak da sınıflandırılmaktadır. Düzenli göçmenler, bulundukları ülkeden bir başka ülkeye sınırlardan giriş, çıkış ve o ülkelerde kalışı düzenleyen kanun ve düzenlemelere uygun olarak seyahat eden veya o ülkeye yerleşen kişiler olarak tanımlanır. Düzensiz göçmen veya "belgesiz göçmenler" olarak ifade edilen kişilerse menşe/kaynak, geçiş veya hedef ülkenin göç düzenlemeleri uyarınca gerekli izin veya belgelere sahip olmadan bir ülkeye giriş yapan veya o ülkede kalan, yerleşen göçmenler olarak tanımlanır. Örneğin bir ülkeye geçerli bir seyahat belgesi veya uygun vizesi olmadan giren kişi düzensiz göçmen olarak ifade edilir. Diğer taraftan, bir ülkeye düzenli yollardan giriş yapan ve düzenli göçmen olarak nitelendirilen biri, o ülkede kalış süresini ihlal ettiğinde veya kalışını düzenleyen örneğin oturum izni süresinin bitmesi ve yenilenmemesi durumunda da düzensiz göçmen konumuna düşebilir. Devletlerin kendi yasal düzenlemelerine göre sınıflandırdığı düzenli ve düzensiz göçmen ayrımına ilişkin uluslararası hukukta açık ve genel kabul gören ortak bir tanım yoktur, ancak genel uygulama uluslararası göç hareketliliğinde göçmenlerin seyahat ve kalışlarının yasa ve düzenlemelere uygun gerçekleşmesi ile ilişkilendirilmektedir. Bu noktada belirtilmesi gereken bir diğer husus da gerek insan hakları kapsamında gerekse de kişilerin değil eylemlerin yasadışı olabileceği durumundan hareketle, düzensiz göçmenleri "yasa dışı göçmenler" olarak tanımlamaktan sakınılması gerekliliğidir. Bu yaklaşım, üzerinde geçerli belgeleri olmadan bir ülkeye yasadışı yollardan giriş yapmak zorunda kalmış ancak sığınma talebinde bulunmak isteyen kişilerin yasadışılıkla etiketlenmesi ve temel insan haklarının kullanımını engelleyici tehlikeli durumlarla karşı karşıya kalmalarına sebebiyet verebilir. Son olarak, kişilerin göçmen, mülteci, sığınmacı gibi statüler üzerinden kimliklerinin ve kişiliklerinin ifade edilemeyeceğini ve yalnızca bu hukuki statüleri üzerinden yapılan sınıflama ve tanımlamaların, kişileri yaşadıkları toplumdan daha da ayrıştırabileceği riskine dikkat edilmelidir.
YAZAR
Ayselin Yıldız