Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Empresyonizm / İzlenimcilik Nedir?

        Sanat eserinin oluşum sürecini sanatkarın dış dünyadan aldığı izlenimlerle; anlam, etki ve değerini ise oluşturduğu izlenimle yorumlayan, kuru akılcılığa, 19. yüzyılda pozitif bilimlerin katılığına, materyalizme ve realizme tepki olarak doğmuş bir sanat akımıdır. En özlü biçimiyle "sanatkarın görme duyusu ile iç dünyası arasındaki ilişkiye dayanan bir akımdır." diye de tanımlanabilir.

        19. yüzyılın sonunda Fransa'da doğmuş ve bütün Avrupa'ya yayılmış olan akım, adını Fransız ressam Claude Monet'nin (ö. 1926) "İmpression" (İzlenim) isimli bir tablosundan alır.

        Empresyonizm, resim menşeli bir akımdır ve en büyük etkisi bilhassa resim sanatında olmuştur. Edebiyatta, özellikle şiir ve tiyatroda da etkili olmuştur.

        Empresyonistlere göre, dış dünya sürekli bir değişkenlik ve dönüşüm içindedir. Bizim de dış dünyaya bakışımız sürekli değişmekte ve yenilenmektedir. Dış dünyanın ışık ve renk ortamları bu sürekli değişim ve dönüşümün hazırlayıcıları veya oluşturucularıdır. Bunlar, iç dünyamız tarafından farklı farklı algılanmaktadır. Bu yüzden dış dünyanın bu varlıklarının görünümlerinin bizim iç dünyamızdaki karşılığı esastır. Önemli olan, bizim onları nasıl gördüğümüz ve algıladığımızdır. Sanat da zaten bunu tespit ve ifade etmelidir. Bu ise saf ve yalın duyarlılığa özlemle mümkündür.

        Andre Gide (ö. 1951), Dünya Nimetleri isimli eserinde, Descartes'ın (ö. 1650) meşhur "Düşünüyorum. Öyleyse varım." önermesine karşılık, "Hissediyorum. Öyleyse varım." anlayışını ileri sürerek, empresyonistlerin temel düşüncelerinden birisi olan, sanatın temel görevi dış dünyayı olduğu gibi almak ve akılla kavramak değil, onların bizim duyularımızla algılanıp duygularımızda uyandırdığı etkiyi ifade etmektir, anlayışını temellendirir.

        Empresyonist sanatkar, dış dünyanın ne'liği değil, nasıl'lığı üzerinde durur. Bunun için ayrıntılar atılır, keskin çizgiler yumuşatılır. Böylece empresyonist bir eserde, gördüğümüz ve bildiğimizden farklı bir dünya ile karşılaşırız. Empresyonizme göre sanatın amacı dünyayı tasvir etmek değil, yorumlamaktır. Tasvir göze ve dışa, yorum iç dünyaya yöneliktir. Eserde kalıcı ve statik olan yerine "değişken ve dinamik olan" anlatılmalıdır.

        Empresyonist ressamlar, kişisel izlenimlerine göre nesneleri resmetmişler, sanatta objektivizm (nesnellik) yerine subjektivizmi (öznelliği) öne çıkarmışlardır.

        Onların iddiası ve amacı sürekli olanı ve statiği değil, "an"ı yakalayabilmek ve resmedebilmektir. Bu yüzden de empresyonist ressamlar aynı varlığın ya da objenin, farklı "an"larının resimlerini yapmışlar, aynı objeyi anlatan "resim dizileri" resmetmişlerdir. Resmettikleri obje yahut görüntüler de deniz, dalgalar, bulutlar, karlı manzaralar, güneşin doğuşu veya batışı gibi değişken anlarda değişik görünümlere daha çok imkan tanıyan yahut renk ve ışık değişkenliklerini üzerlerinde taşıyan varlık yahut manzaralardır.

        Empresyonist şairler, şekil ve kafiyeye önem vermezler. Sanatın realistlerin dediği gibi sosyal bir görev üstlenmesine de karşı çıkarlar.

        Empresyonizmin sembolizme yakın bir söyleminin oluşu, çoğu kez edebiyatçılarda bu iki akımın izini birlikte sürmemizi mümkün kılar. Türk edebiyatında da durum böyledir. Aynen Ahmet Haşim'de (ö. 1933) olduğu gibi. Ahmet Haşim'in şiirlerinde sembolizmden gelen etkiler kadar empresyonizmden gelen renk ve ışık oyunlarına dayalı hassasiyetler de görmek mülkündür. O da empresyonistler gibi günün değişik saatlerini Göl Saatleri isimli şiir kitabında anlatmaya çalışmıştır. Haşim'den başka, Ahmet Muhip Dıranas (ö. 1980), Ahmet Hamdi Tanpınar (ö. 1962) gibi şairlerde de empresyonist yansımaları görmek mümkündür.

        YAZAR

        M. Fatih Andı

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa