Dağıtım politikaları, çeşitli kaynakların (yatırım, hizmet, mal, para vb.) siyasi aktörler tarafından bireylere, gruplara ya da coğrafi bölgelere aktarımı ile ilgilidir. Bu konudaki araştırmaların önemli bir kısmı kaynakların kamu otoriteleri tarafından (örn. merkezi yönetim veya belediyeler) dağıtımına odaklansa da siyasi partiler ve adaylar da dağıtım politikaları uygulayabilirler. Siyasi aktörlerin temel amacının seçimlerde başarı elde etmek olduğunu kabul edersek, kaynakların dağıtımıyla ilgili kararlar da bu yönde uygulanan siyasi stratejilerin bir parçası olarak görülür.
Dağıtım politikaları kavramını birçok değişik kaynak aktarım biçimini kapsayan bir şemsiye kavram olarak ele almak uygun olacaktır. Farklı dağıtım politikaları biçimlerinin yaygın olarak kabul gören bir sınıflandırmasında iki temel ayrıma odaklanılmaktadır. İlk ayrım, kaynak aktarımından faydalanma kriterlerinin resmileştirilmiş ve kamuya açık olup olmadığı ve kaynakların fiili dağıtımının bu kriterlerle şekillenip şekillenmediğine dairdir. Bu koşullara uyan kaynak aktarımı uygulamaları programlı dağıtım olarak sınıflandırılmaktadır. Bu koşulların ihlal edildiği kaynak aktarımları ise programlı olmayan dağıtım olup bu dağıtımlarda ya resmi ve kamuya açık faydalanma kriterleri yoktur ya da olan kriterler de uygulanmamaktadır.
İkinci bir ayrım ise programlı olmayan dağıtımları ilgilendirir ve kaynak aktarımının faydalanıcıların belirli bir şekilde davranmasına bağlı olup olmadığına dairdir. Bazı durumlarda siyasi aktörler kaynakları siyasi destek beklentisiyle sadece belirli birey ve grupları hedefleyerek dağıtırlar ancak bu kaynakların dağıtımı faydalanıcıların desteğine bağlı değildir. Bu tür programlı olmayan dağıtımlar için partizan ayrımcılıktan söz edebiliriz. Öte yandan, kaynakların dağıtımı bu dağıtımdan faydalanan kişilerin siyasi aktöre destek sağlaması (oy verme, kampanyada çalışma, mitinge katılım vb.) koşuluna bağlıysa bu ilişki klientalizm olarak sınıflandırılmaktadır. Klientalist ilişkilerde kaynakların partili üyelere aktarılması patronaj, sıradan seçmenlere aktarılması ise oy satın alma olarak nitelendirilebilir.
Demokratik hesap verebilirlik ve siyasi eşitlik ile en uyumlu dağıtım politikaları programlı dağıtım uygulamalarıdır. Programlı olmayan dağıtımlarda kaynakların nasıl değerlendirileceğine kamusal bir tartışma olmadan karar verilir ve kamuoyunun bu dağıtımın ne kadar adil gerçekleştirildiğine dair bilgilere erişimi kısıtlıdır. Klientalist ilişkilerde ise dağıtımdan faydalanan kişilerin siyasi karar alma hakları fiilen kısıtlandığından toplumdaki siyasi eşitlik ilkesi zarar görür.
YAZAR
Selim Erdem Aytaç