Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nihal Bengisu Karaca Teoman mahallesinin yankı odasına bomba atma cesaretini gösterdi
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Teoman bir şarkı yazdı ve Necip Fazıl Kısakürek’e adadı.

        Şarkı epey ilginç, aktüel referanslara yer veriyor, adeta gazete köşesi gibi. Herhalde ilk kez bu kadar ‘toplumsal’ı öne çıkaran bir şarkı yazdı Teoman. Ve herhalde ilk kez bir Rock şarkıcısı, Necip Fazıl gibi şiiri ustura gibi kullanabilmiş, İslamcı kesimin sesini gürleştirmek için defalarca sahneye sürülmüş bir tarihsel aktöre şarkı adadı.

        Tartışılması doğaldı.

        Ama sanatçıyı defalarca açıklama yapmaya zorlayan ortam, havada uçuşan hakaretler, sanatçının alkolle ilişkisinden girip başka yerlerden çıkan yorumlar hiç doğal değil.

        İSMAİL CEM’İN NFK’YI SAVUNMAK ZORUNDA KALMASINI HATIRLADIM

        Tartışılmasını şu nedenle anlarım: NFK iktidara geldiğinden beri temerküz ettirdiği gücü korumak için NFK’nın şiir kitaplarını yaprak yaprak koparıp onları kılıcının ucuna geçiren bir çevrenin esinlendiği ve kullandığı bir şair aynı zamanda.

        Meydanlarda okunmak için yazılmış gibi duran dağdağalı şiirlerini lisede, üniversite ilk sınıfta falan ben de okur ve heyecanlandırdım. Çok uzun bir süredir öyle hissetmiyorum, gündemimde olan bir şair değil. Zaten tiyatro oyunlarını daha çok beğenirdim. “Bir Adam Yaratmak"ı izlediğimde henüz ortaokul öğrencisiydim ve iliklerime kadar titremiştim. Ahmet Mekin sevgimi Necip Fazıl’a borçluyum diyeyim.

        Hatırlıyorum da oyunu drama dizisi olarak TRT’de göstermek isteyen İsmail Cem’e de nasıl itiraz edilmişti. Dönemin CHP’li bir yetkilisi o sırada TRT müdürü olan İsmail Cem’e “Necip Fazıl’ın ne işi var TRT’de, her tarafı irtica bu adamın” diye çıkışmış, İsmail Cem Necip Fazıl’ı savunmak durumunda kalmıştı ama “Bir Adam Yaratmak” da TRT’de gösterilmişti. Tıpkı Teoman’ın Necip Fazıl’a adanan şarkısının 29 Eylül’de herkes ve her kesim tarafından dinleneceği gibi.

        “BÜYÜK ADAM” OLMAK “İYİ ADAM” OLMAK DEĞİLDİR

        Velhasılı, beğenin ya da beğenmeyin, karakteri ile siyasetle ilişkisi üzerine ortaya çıkan detaylara mesafe alın ya da almayın bunlar NFK’nın "büyük şair" olarak anıldığı ve sevildiği gerçeğini değiştirmiyor. En asgari ihtimalle "büyük adam" o.

        Bir kişi bir kere “büyük şair” ya da “büyük adam” olduğunda; o kişinin algısı kişiliğinin detayları ile değil tarihte ve toplumda kapladığı alan ile temeyyüz edecektir. Kitlelere mâl olmuş bir mücadele ile mühürlenmiştir artık ve sizin sevdiğiniz ya da sevmediğiniz o tarihi kişilik kitlelere ulaşmak isteyenler için her zaman doğru bir isim olacaktır.

        O halde linççi taifeye soralım.

        Necip Fazıl bu ülkenin sağ, muhafazakar mütedeyyin ve İslamcı kesimlerinde sevgi ve ta’zimle, hürmetle anılan bir şair midir? Evet.

        O halde seküler kesimden bir Rock şarkıcısının kendi mahallesinin ‘ötekisine’ seslenmek için doğru bir isim midir? Evet.

        Peki NFK, bir Rock şarkıcısının kendi mahallesine dönüp “acısıyla tatlısıyla dirseğiyle kirpiğiyle ‘öteki’ saydığınız bu insanlar var ve olacaklar, kötü haber şu ki üsttenciliği elden bırakmadığınız için sizden hiç hazzetmiyorlar. Bunun nedenlerini anlamaya çalışın ve geçinmenin bir yolunu bulun. Değilse kendi yurdunuzda parya olacaksınız ki zaten şimdiden böyle hissediyorsunuz” mesajını verme amacı için uygun bir isim midir? Yine, evet.

        ÜTÜLÜ PANTOLONUYLA STÜDYOYA MI KOŞMUŞ, YAĞDANLIK MI YAPMIŞ?

        Teoman, Habertürk TV’ye verdiği özel mesajda diyor ki, “12 Eylül’ü ile başka şeyleri bu ülke beni çok üzdü. Siyasetten hep uzak durdum o yüzden. Sadece toplumsal barışa katkı sunmak ve gençlere öğüt vermek istedim. Üzüntüde ve sevinçte birlikte olmanın yolunu bulmamız gerekiyor. Yaşı ileri olanlar zor değişiyor. Ama gençler belki kendilerinde olan bir şeyleri değiştirme konusunda daha şanslı olabilirler”

        Bilmem kaçıncı açıklamasında böyle diyor adam.

        Sahiden derdi ne siyaset ne de güce yaranma emeli var. Güce kudrete yaranma peşinde olan TV’ye uykulu bir ses kaydı göndermez, Quebec’te bile olsa atlar gelir ütülü pantolonu ile stüdyoda yerini alır ve "Sayın Cumhurbaşkanım"lı cümleler kurarak kendisini linç edenlerin zihninde yaktığı ampülden, yaşadıkları ‘aydınlanma’dan falan bahseder.

        Teoman hiçbirini yapmıyor.

        Ne üçünce kez açıklama yaptıranlara karşı bir kızgınlık ya da kırgınlık belirtisi var kelimelerinde, ne de onları topluma şikayet etme gayreti -ki etse yeridir- ne de epey dikkatini çektiği kesimden -fırsat bu fırsat- müşteri kazanma gayretiyle yarenlik etme gevezeliği. Hiçbiri yok adamda.

        Ama canım dikkat, sahiden dikkat vermeye kimin vakti var değil mi? İnceliklere kimin kalbinde yer var?

        “17” şarkısını Erdal Eren’e adadığını hatırlatıp şimdi bu ‘savruluş’u kınayanlar mı ararsınız,

        “Kupa Kızı Sinek Valesi” şarkısını anarak meğer kumarbaz sevgili oralara gidiyormuş diyenleri mi?

        Teoman’ın atanma peşinde olduğunu iddia edenleri mi?

        Bu ucuzluklara girişmeden sitem eden eleştiriler de var. “Ya bugünün paryaları ne olacak Teoman? Onları da görecek misin? Dünün paryasına tercüman olmak için de sen geç kalmadın mı ayrıca?” diye sormuş Ertuğrul Özkök.

        Dün başörtülü kızlara hakszılık yapılmış olabilir doğrudur ama bugün senin arkadaşlarının konserleri iptal edilirken Cihangir’in göbeğinden bu şarkı hoş değil diyor özetle ve bu ‘dünün mazlumları, bugünün muktedirleri’ ile empati denemesinin artık demode olduğunu söylüyor. Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü şiirinin -nedense- Kurtuluş Savaşı'nı anlatmadığını da eklemiş.

        Küçük bir parantez: NFK’nın Sakarya Türküsü şiirinde Kurtuluş Savaşı baştan sona vardır, şiirin ruhuna havasının her yerine sinmiştir ve o yüksek tonlamalı güçlü edebi sitemin ve on vagon dolusu intizarın nedeni de zaten, “Kurtuluş Savaşı'nda ölüme koşan halktı, rejimin sahipleri aldı o halkı kendi imtiyazlı sınıfına parya yaptı” argümanıdır.

        Öte yanda…

        Ben ‘öteki’nin halinden anlamayan ‘öteki’ olur temasını demode bulmuyorum. Bu kadar karşı çıkan olması da zaten mesajın içerdiği hakikat payından kaynaklanıyor.

        Çünkü belki de ilk kez bu tema çok derinden hissediliyor muhalifler ve muhalefet tarafından.

        Sebebi çok basit. 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçim süreci ve seçim sonuçları.

        Yaşananlar dün gibi henüz.

        Kılıçdaroğlu’nun "helalleşme" çıkışı Kemalist ve Sol çevrelerde karşılık bulmadı, taraftar toplamadı, hakaretamiz analizlere bile konu oldu mesela. Hepimiz bunu gördük. Aynı Kılıçdaroğlu ‘başörtüsü’ dediğinde kendi taraftarından ağır linç yedi. “Strateji hatası” olarak ileri sürülen eleştirilerin asıl sebebi, hepimiz biliyoruz ki aslında ‘içerik’le ilgiliydi.

        Halk da gördü Teoman da.

        Teoman ‘yine de’ muhalefet kurmaylarının vaadleri nedeniyle muhalefeti desteklemiş olabilir, ama ‘sosyoloji’, ekonomik sorunlar, hiper enflasyon gibi olumsuzluklara rağmen ‘kendisini’ ‘kendisinden olanı’ seçtiğinde herkes gibi oturup muhasebe etmiştir.

        Öyle ya, halkın çoğunluğu, düpedüz “Hatalar var, yanlışlar var, kötülükler var ama iyi şeyler de yaptı ve her şeyden önemlisi o ‘bizim’ insanımız, ‘bizden’…demedi mi?

        Çevrenin anlayışını, merkezin siyaseti üzerinde dominant kılmayı başaran Erdoğan’ın çoğunluk tarafından ‘devrimci’ olarak görüldüğü bu son seçimde artık kesin ve kaçınılmaz biçimde anlaşılmadı mı?

        O zaman bu yüzleşme çağrısına demode diyemeyiz. Bir toplulukta bu kadar ‘biz’ duygusu varsa, iyileşmeye direnen bir travma da var demektir.

        Teoman’ın iğneyi kendi mahallesine batıran bir şarkı yazmasının nedeni bana kalırsa bu.

        Travmayı besleye besleye kendinize yaşam alanı bırakmadınız, hem de durumu kavrayabilecek iken, hem de kendinize ‘aydın’ diyorken, eğitimli bir sınıf iken, meseleye çok daha önce uyanabilecek iken bunu yaptınız ve durum daha da kötüye gidebilir diyor.

        Haksız mı?

        Kendi mahallesini de en az karşı mahalle olarak gördüğü yeri eleştirdiği kadar eleştirebilenler çoğalmadıkça, demokratik vicdan olgunlaşmayacak. Yapılan bütün sorgulamaların meşruiyyeti tartışmalı olacak ve genç nesil bir önceki nesil gibi yankı odalarında kısılıp kalacak.

        Ben Teoman’ın cesaretini takdir ettim. En azından kendi dinleyicilerinden oluşan yankı odasının kapısını aralayıp ışığı açtığı için. Bir nevi hani derler ya, bombayı bıraktığı için. İntihar etme pahasına. Çünkü Göktürklerde bale mi vardı? cümlesini yadırgamayacak o kalabalık toplulukların Teoman’ın müziğine müşteri falan olacağı yok. Kendisi de bunu gayet iyi biliyor.

        TEOMAN 29 EYLÜL’DE ÇIKARACAĞI ŞARKISINI ŞÖYLE ANLATTI:

        Bir gecede birden aydınlandı geçen yıl "Bir Başkadır" dizisi yayınlandığında

        Neftflix’te televizyonda...

        Nuri Bilge’nin Kış Uykusu'nda aydınlanmamış mıydı?

        Hayır, aydınlanmamıştı; filmi zerre anlamamıştı...

        Ama zevkten bayılmıştı...

        11 dakika alkışlanmıştı NBC'nin filmi Cannes’da...

        8 değil, 9 değil, 10 değil, tamı tamına 11 dakika...

        Önemli olan buydu tabii aydının dünyasında..

        Nuri’nin onunla ta…k geçtiğinin farkına varmamış mıydı filmde

        Hayır, varmamıştı, ince söylenince anlamıyordu bazı şeyleri...

        O yüzden kalın kalın kap kalın söylenince anladı anca "Bir Başkadır" da

        Peki, aydın niye beklemişti aydınlanmak için Bir Başkadır’ı

        15 yaşında anlaması gerekeni, niye anlamıştı 45 yaşında...

        Biraz geç değil miydi, 45 yaş geç değil miydi?

        Aa, yoksa zannettiği kadar zeki biri olmayabilir miydi?

        Yoksa zannettiği kadar zeki biri olmayabilir miydi?

        KENDİ VATANINDA PARYA

        Yaşamak bir orman gibiyi söylemiyor şimdi aydın

        Onun hislerini anlatan başka biri var.

        Aa, şimdiye kadar nasıl anlamamış nasıl bir şey diye olmak öteki

        A vah vah, yoksa zannettiği kadar zeki ve kültürlü olmayabilir miydi.

        Aaa, bakın aydın ve hislerini kim anlatıyor en iyi şimdi

        Necip Fazıl Kısakürek diye biri, hani sağ cenahın o ÜNLÜ şair ismi,

        Aydın duymuş muydu daha evvel bu ismi

        Hayır, duymamıştı, hiç okumamıştı vardı yapacak daha önemli işleri

        Ah be şimdi geç kaldı, halbuki onu anlatıyordu Necip Fazıl’ın dizeleri

        KENDİ VATANINDA PARYA

        Teoman der ki, hiçbir şey için geç değil

        Otur, düşün, kendini, insanı, dünyayı anla

        Sen sen ol, kimseye üsten üstten bakma

        Zaten saçma bişey kendi vatandaşınla kavga

        Toplumu değiştirmek de kalmadı ayrıca sana

        Bak sevgi ve mantık böceği oldu, teoman bile bu yaştan sonra

        Türkiye’ye söylüyor, biraz sakin olsun herkes, efendi olsun, kibar olsun

        Geçmişi boş ver, sünger çek, önünde geleceğin

        Kırma kimseyi, böbürlenme yapma afra tafra

        Yoksa devran değişir, doğduğun, doyduğun

        Olursun bir gün sen de parya, kendi öz vatanında,