Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör İsrail, Suriye'yi bölmek istiyor
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Terörsüz Türkiye sürecinde TBMM’de kurulan komisyondan bir heyetin İmralı’ya giderek Öcalan’ı dinlemesi pek çok tartışmanın konusu oldu. Bu görüşmeye giden üç milletvekilinin kendi partilerini belli düzeyde bilgilendirdiğini öngörmek herhalde yanlış olmaz.

        Önümüzdeki hafta perşembe günü komisyon yeniden toplanarak bu dinlemeyi ve ortaya çıkan notları ele alacak. Kuşkusuz saatler süren görüşmenin tamamını değil, ama temel vurgularını ve mesajlarını öğrenme imkanımız da olacak.

        TOPLUM NEREYE NASIL BAKAR?

        İmralı’ya üç parti temsilcisinin giderek yaptığı dinlemenin, toplumsal düzeydeki karşılığının ne olduğu tartışmaların merkezini oluşturuyor. Buradaki asıl cevabın, söz konusu temasın somut sonuçlara kapı açıp açmayacağıyla ilgili olduğunu düşünüyorum.

        Dolayısıyla karşımıza çıkan iki başlık var. İlki bu dinlemenin hangi başlıklar altında ve kimlere mesajlar getirdiğinin kamuoyuna aktarılması. İkincisi, bu başlıklar altında ortaya çıkan gelişmelerde İmralı’nın rolünün/katkısının aynı şekilde paylaşılması.

        Toplumun böyle bir dinleme için İmralı’ya gidilmesine tepki göstermek için yeterince hafızası ve gerekçesi var. Şu halde hedefin ne olduğunu ve Türkiye’nin lehine hangi sonuçları üreteceğini duymak ve bilmek sonuna kadar hakkı.

        İMRALI’NIN SÜREÇTEKİ TAVRI

        Şurası da açık. 27 Şubat 2025 tarihinde ortaya çıkan metnin ardından İmralı, ortaya koyduğu çerçevenin aleyhinde bir tutum sergilemedi. Ardından ilan edilen silah bırakma ve örgütün fesih kararı da bu çağrının ilk somut sonuçlarıydı. Yine sürecin devamında ortaya çıkan “silah yakma” adımı da aynı çerçevede değerlendirilebilir.

        Örgütün Türkiye sınırlarından çekilme kararı, sonrasında Zap konusunda izlenen benzeri tavır da aynı çizgide adımlar olarak görülebilir.

        DÜĞÜM SDG VE SURİYE KONUSUNDA

        Sürecin bu boyutunun yanısıra örgütün kendisini feshetme noktasındaki adımları da ilgili güvenlik aktörleri tarafından yakından takip ediliyor. Sahiciliği konusunda örgüt, devleti ikna etmek zorunda. Sürecin ana ekseni değişmedi şu ana kadar.

        Ancak işin gelip düğümlendiği nokta kuşkusuz Suriye sahasındaki gelişmeler. Zaten Öcalan’ın bir heyet tarafından dinlenmesinin belki de ana nedeni, Suriye tarafında SDG’nin gösterdiği çelişkili tavırların bir an önce giderilmesi. Buradan 27 Şubat çağrısının aynı zamanda SDG’yi de kapsadığını vurgulayan kuvvetli bir mesaj çıkacağı yönünde ortak bir beklenti var.

        İSRAİL UYARISI

        Bu tabloya şunu da ekleyelim. Öcalan, İsrail’in izlediği politikalar konusunda sürekli uyarılarda bulunuyor. Kuvvetle muhtemel bu görüşmede de aynı noktaya dikkat çekmiş olabilir.

        ABD’nin Suriye sahasında Şam ve SDG arasında kurmaya çalıştığı dengeyle, Türkiye’nin talepleri arasında belli ortak noktalar ve bazı belirsizlikler var. Ancak İsrail’in bu konudaki tavrı ve politikaları kelimenin tam anlamıyla kışkırtıcı. Aynı zamanda da Suriye’yi bölmeye yönelik.

        Bu durum öyle gizli saklı filan değil. İsrail basınına şöyle bir gözatsanız her gün bu yönde yapılmış haberler ve analizler görebilirsiniz.

        İSRAİL’İN HEDEFİ TÜRKİYE

        Bir örnek aktarayım. Jerusalem Post’un 21 Kasım’da yayınladığı Suzan Quitaz imzalı analizde başlık çok net: “Suriye’deki bölünme nedeniyle İsrail Kürtlerle ittifakını derinleştirmeli.”

        Devamında ise şu cümle geliyor.Türkiye ve Katar, Suriye'nin içişlerine müdahale etmeye devam ettiği sürece, Kürtler, Dürziler ve Aleviler başta olmak üzere azınlıklara yönelik tehdit devam edecektir.”

        İsrail, Türkiye’nin Suriye’deki gücünden ve nüfuzundan inanılmaz düzeyde rahatsız. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı hedef alan çok sayıda haber ve makaleye her gün rastlamanız mümkün.

        Aynı analizden şu cümleleri de aktaralım: “Suriye'deki Kürt liderliği federalizmde ısrarcı olmalı; Kürt haklarını güvence altına almanın tek yolu budur. Esad sonrası Suriye'deki siyasi kararlar Türk hükümetinin elinde.“

        SURİYE’DEKİ TÜRKİYE

        Tel Aviv’in ağzındaki baklanın özeti bu sözlerde. Suriye bölünmeli, bu bölünme Türkiye’yi tehdit edecek boyutlar üretmeli. Böylece etkinliği kırılmalı.

        Terörsüz Türkiye’nin hedefleri üzerinde konuşurken, bu dinamikleri yok sayarak ilerlemek mümkün değil. Meseleyi geçmişin alışkanlıkları üzerinden “yeni bir demokrasi paketi” gibi göstermek ne denli süslü bir saptırma ise; bölgesel ve küresel ölçekteki arayış ve muhtemel çatışma alanlarını görmemek de o denli yanlış.

        “Aman süreci zehirlemeyelim” diye başlayan konuşmaların, giderek ağzını açan herkese tepki gösterir bir tona ve parmak sallamaya dönüşmesi de ayrı bir garabet.