Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Yaklaşan kasırgayı unutanlar
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “Dünya yeniden şekilleniyor.” Bu sözü meslek hayatım boyunca kaç kez kullandığımı, yazıp söylediğimi hatırlamıyorum bile.

        Sözün anlamsız ya da gerçekdışı olduğunu iddia etmiyorum. Aksine dünyanın yeniden tertiplenip düzenlendiği dönemler var. Neresinde ne kadar yer alacağınızın ana belirleyicisi ise güç.

        Bütün bunlar, neredeyse ortak kabul haline gelmiş bir tezle birlikte ele alınabilir. Dünyanın en istikrarsız bölgesinde yaşıyoruz. Coğrafyamızın dünyayı yakından ilgilendirdiği; pek çok bakımdan “merkez” sayıldığı malum. Bu merkezin kalbinde Türkiye’nin yer aldığı da.

        SIRADAN KABUL EDEMEYİZ

        Şu halde buradaki hiçbir gelişme bizim açımızdan sıradan kabul edilemez. Başımıza musallat edilen sorunlar öyle olmadığı gibi; onlardan kurtulma çabamız da sıradan ve günü kurtarmak kabilinden olamaz.

        Bu köşede ve ekranda Terörsüz Türkiye olarak anlam kazanan sürecin, devlet aklının erken uyarı sisteminden bağımsız ele alınamayacağını sıkça dile getirdim. Buraya not düşelim. Ne zaman “devlet aklı” denilse, yüzünde alaycı ifadeler belirenlere rastlıyoruz. Bu tiplerle meselenin ne olduğuna dair bir tartışma yürütmek nedense pek mümkün olmuyor.

        Kimi, son derece ağır maliyeti olan bir sorunun çözümünde, yaşadığı ülkenin “aklı”nın rol oynamasına tahammülsüz. Kimi de varlığını yok sayma derdinde.

        YOK SAYMAK VEYA KUTSAMAK

        Ne bunu yok sayanlardan oldum, ne de kutsayanlardan. 40 yıla yaklaşan mesleki tecrübem, en zor ve zayıf zamanlarda bile böyle bir aklın izlerine rastlamanın mümkün olduğunu gösterdi bana. Bunları mafya dizilerinden öğrenmek yerine, gerçeklere bakarak üstelik.

        Gücü kadar zaaflarını tartarak. Toplumsal akılla irtibatını anlamaya çalışarak.

        Hepsini tartışabiliriz. Mesela ülkemizde karar verici diye tanımladığımız isim ya da kurumlarla, karar süreçlerinin olmazsa olmazı sayılan “bilgi-eleştiri-analiz-öngörü” zincirinin ne denli bağı olduğunu.

        Ama şunları yok sayamayız. Geçmişin büyük mirasından, yani tecrübe ve hafızasından gelen refleks ve sezgilerin, beklenmedik hadiseler karşısında koruyucu hamleler yaptığını. Böylece ülkesini yaklaşan tehditlere karşı belli düzeyde hazırlıklı kıldığını. Dahası risk alanları kadar, fırsat pencerelerini de görerek adım attığını.

        YAKLAŞAN KASIRGA

        9 Nisan 2025 tarihli grup konuşmasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, çok önemli bazı değerlendirmeler yaptı.

        Önce şunu söyledi: “İkinci Cihan Harbi sonrasında inşa edilen, soğuk savaşın bitimiyle adeta kökleşen küresel sistem açıkçası temelden çatırdıyor."

        Ardından ise şu sözler geldi:

        "Neoliberal ekonomik ve siyasal düzenin yerine daha korumacı bir yapının yükselmekte olduğunu görüyoruz. Sadece Asya'da, Avrupa'da, Amerika'da değil, hemen her yerde devletler, toplumu ve ekonomiyi güçlendirmeyi amaçlayan politikalar üretiyor. Büyük küçük demeden herkesi etkileyecek şiddetli bir kasırganın geldiğini söylemek, abartılı bir yaklaşım olmayacaktır.”

        Bu değerlendirmenin ardından geçen 7 ayda olup biteni bir de bu gözle değerlendirin. Özellikle de son üç ayı. Peş peşe gelen hadiseleri bir de bu gözle okuyun.

        MELTEMDE BİLE YÖN DEĞİŞTİRMEK

        Hadi geçelim entelektüel hayatımızı, okur-yazarların ilgisizliğini. AK Parti kendi içinde bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu değerlendirmelerini doğru dürüst tartışmadı. Bir ufuk penceresine dönüştüremedi.

        Şimdi oturup “Terörsüz Türkiye, süreç nereye gidiyor, İmralı’ya gidecek heyet” gibi tartışmaları yürütürken; meseleyi neresinden ele alacağını bilemeyenler, günü kurtarma telaşına düşenler, kafasını kaldırıp coğrafyaya bakmayanlar, şiddetli bir kasırganın geleceğini göremez. Gelecek diyen iradeye güç katamaz. Bırakın kasırgayı, meltemde bile yön değiştirir.

        Türkiye’nin kaderini konuşmak her şeyden önce ciddiyet ister. Biraz olsun emek, fedakarlık ve elbette feraset.