Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani, dün Ankara’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi. Görüşmede Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç da yer aldı.
Görüşmenin zamanlaması pek çok açıdan önemli. Öncelikle genel tabloda Gazze’den Lübnan’a yayılan ve şimdi de Suriye’ye sıçramak üzere olan çatışmaların ortasında bölgesel yönetimin de endişeleri var. İkincisi, önümüzdeki pazar yapılması beklenen seçimlerde Ankara’nın desteğinin ve bölgesel yönetimle kurduğu iyi ilişkilerin stratejik önemi. Buna Bağdat yönetiminin, özellikle İran’ın etkisiyle petrol akışını durdurmasıyla ortaya çıkan gerginlik de eklenebilir.
Türkiye’nin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Barzani yönetimiyle ilişkileri, geçmişte bazı sıkıntılar yaşansa da şu anda hayli sıcak. Bu noktaya nasıl gelindiğini ele almak önemli. Çünkü Türk dış politikasının, bölgedeki hamleleri çok kritik bir üçgende dışişleri, istihbarat ve savunma merkezli olarak şekilleniyor. Buradaki düşünsel zenginlik ve tecrübe, ne yazık ki iç politik gündemin esareti altında çoğu kez yeterince fark edilmiyor.
İBRAHİM KALIN'IN HİKAYESİ
Prof. Dr. İbrahim Kalın’ın, SETA başkanlığından Kamu Diplomasisi koordinatörlüğüne; önce başbakanlığı, sonrasında cumhurbaşkanlığında Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı olarak aldığı kritik görevlere kadar uzanan bir tecrübesi var. (Özellikle yurtdışındaki akademik çalışmaları ve ilgi alanları, benim açımdan Molla Sadra ve Darkavi başta olmak üzere hayli zengin.)
Kalın, 2023 Mayıs seçimlerinin ardından MİT Başkanı olarak göreve başladı. Bu kritik görevi devraldığı şimdiki Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la, gerek ortak başlıklar ve sorunlar, gerekse de uzun süreli ortak mesainin sonucunda kesintisiz bir tecrübe alışverişleri oldu. Fidan’ın çok kritik ve ağır sorunların yaşandığı dönemlerde üstlendiği MİT Müsteşarlığı, (sonrasında başkanlığı), Türkiye’de istihbarat anlayışında ve stratejisinde köklü ve kuşatıcı bir değişimin gerçekleştiği kurum oldu.
Teşkilatın, Türkiye’nin gücünü ve enerjisini, ülke içindeki uğraşların ve çekişmelerin ötesine taşıdığı, sadece güvenliğin değil, dış politikanın ve operasyonel pek çok hamlenin mutfağı haline geldiği bir dönem kısaca.
ESİR TAKASI OPERASYONU
Bu mutfak, şimdi İbrahim Kalın tarafından, elbette büyük bir tecrübeyi devralarak, aynı zamanda savunma ve dışişleri koordinasyonunu daha da üst düzeye taşıyarak Türkiye adına gelecek üretmeye devam ediyor.
Sadece bir örneği hatırlatıp Neçirvan Barzani ziyaretine ve eşzamanlı/ilgili gündem olan “bölgesel kardeşlik ekseni” başlığına döneceğim.
Geçtiğimiz Ağustos ayının başında dünya basınında pek çok manşette Türkiye’nin adı vardı. MİT, yakın tarihin en büyük takas operasyonuna imza atmıştı. Bu, İkinci Dünya Savaşı sonrası yapılan en büyük takas operasyonuydu ve deyim yerindeyse tüm süreç saat gibi işlemişti.
Türkiye’den yardım isteyen üç ülke ABD, Almanya ve Rusya’nın talepleri, İbrahim Kalın’ın bizzat yürüttüğü yüz yüze ve telefon diplomasisiyle ele alındı. Süreçte çıkan anlaşmazlıklar, yine aynı yaklaşımla ve tarafları sürekli bilgilendirerek kısa sürede çözüldü. Toplam 26 kişinin transfer ve intikali, ardından ilgili ülkelere teslim edilmesiyle MİT tarihe geçen bir operasyonu tamamlamış oldu.
ANKARA-ERBİL-BAĞDAT HATTI
Biz bugün kimi zaman ülkemizde, kimi zaman dünyanın dört bir yanında ortaya çıkan görüşmelere ve bunların etrafında şekillenen gelişmelere, alınan kararlara bakarken böyle bir mutfağın ve koordinasyonun yeterince farkında olmuyoruz. Nitekim bölgesel yönetimle ilişkilerin bu düzeyde devam etmesinin böyle bir arka planı var.
Fidan ve Kalın’ın yanısıra Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in de katkı sağladığı bu süreçler, pergelin sabit ucunu Ankara’da tutan, ama tarihsel ve jeopolitik nedenlerle ilgili olduğu geniş bir coğrafyada oyun kuran bir iradenin yansıması. Ankara-Erbil-Bağdat hattını sürekli canlı ve dengeli tutma gayretimizin sağladığı pek çok ciddi sonuç var. Bölgesel yönetimin Bağdat'la çatışmasını değil, işbirliğini önceliyoruz aynı zamanda.
ERBİL'LE GÜNDEM
Neçirvan Barzani’nin ziyareti, gerek bu üç aktörün, gerekse de en üst düzeyde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devam ettirdiği yapıcı temasların zemininde ele alınmalı.
Ankara-Erbil arasında, petrol akışının Bağdat tarafından durdurulmasından terörle mücadeleye kadar pek çok kritik gündem var. Ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine dair büyük gayret gösteriliyor. Öte yandan Türkiye’nin tüm iyi niyetine rağmen KYB/Süleymaniye hattının terörün kaynağı olmasına karşı sağlanan bir ittifak var. Sıkça ertelendiği için temkinli ifade edelim; ancak eğer yapılabilirse bölgedeki seçimin sonuçları da bizi yakından ilgilendiriyor.
Buraya üç not daha ekleyerek tamamlayayım. İlki, bölgesel yönetim, Ankara’nın Batıyla ilişkilerini ve NATO üyeliğini çok önemsiyor. Aynı zamanda kurduğu ilişkinin kendisi açısından dünyaya açılan bir pencere olduğunun farkında. İkincisi, çatışmaların yayılma ihtimaline karşı Türkiye’nin gücünün ve ağırlığının farkında.
Üçüncüsü doğrudan bizimle ilgili. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin el sıkmasıyla başlayan hamlede, IKBY ve Barzaniler Türkiye açısından önemli. Bunu süreci belirleyen bir aktör tanımı olarak değil, katkı sağlayan bir denge şeklinde görmek daha doğru olabilir.
Bunları konuşmaya devam edeceğiz.