AK Parti’nin kuruluşunun 23. yılında Ankara’da gerçekleşen programda kuşkusuz en önemli bölüm Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yapacağı konuşmaydı.
Organizasyona ve konuşma dışındaki diğer alanlara dair sadece üç not. Program akışı neredeyse tam saatinde gerçekleşti. Bu önemli bir ayrıntı. İkincisi salona giriş çıkışta bazı programlarda rastladığımız abartılı güvenlik uygulamaları rahatlatılmıştı. İşimizi gerçekten rahatça yapabildik. Üçüncüsü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması dışında akılda kalacak etkileyici bir slogan ya da sunum yoktu.
Açıkçası biraz tasarruf sürecinin de etkisiyle olsa gerek, izleyiciye sunulan görseller 23 yıllık bir hafızayı aktaracak düzeyde değildi.
Gelelim konuşmaya. Biraz da okuma kolaylığı sağlasın diye Cumhurbaşkanının konuşmasından altını çizdiğim noktaları aktarmak istiyorum.
Bir: Partinin kuruluş dönemine ve dolayısıyla kuruluş felsefesine, hemen öncesindeki Pınarhisar Cezaevi günlerine, partinin nasıl dalga dalga büyüyen bir gönül hareketi olduğuna dair atıflar son derece güçlüydü. Ayrıca geçmişten bugüne emeği olan herkese teşekkür etti Erdoğan. Hayatta olmayanları da rahmetle andı.
İki: 23 yıl boyunca ortaya çıkan ve her biri adeta varoluş meselesi haline gelen badirelere uzunca dikkat çekti Cumhurbaşkanı. Sinsi senaryolar, darbe çığırtkanlıkları, cumhurbaşkanı seçtirmemek için üretilen 367 garabeti, cumhuriyet mitingleri, Gezi olayları, 17-25 Aralık ve nihayet 15 Temmuz hain darbe girişimleri. Şöyle tamamladı bu bölümü. “Bunların hiçbirine eyvallah etmedik.”
Üç: Özellikle 2001’den sonra doğan gençlere seslenerek, eğitimden sağlığa, yurt kapasitelerinden sosyal güvenlik sistemine, ulaşımdan devasa altyapı projelerine, tarımdan hayvancılığa kadar yapılanları rakamlarla anlattı. Savunma sanayiindeki hamleler de bu bölümde yerini aldı. Cumhurbaşkanının siyaset tarzında ve üslubunda şöyle bir özellik var. Yapılan hizmetleri, ısrarla ve bıkmadan tekrar tekrar kitlelerle paylaşıyor. Bu sefer özellikle gençlere hitap ederek bunu yaptı.
Dört: Erdoğan, ekonomik kalkınmayla demokrasinin bağına işaret ederek, sivil siyasetin alanını genişlettiklerine, hak ve özgürlükler alanında sessiz bir devrime imza attıklarına dikkat çekti. Bu bölümde en dikkat çekici olan uzun zamandır kullanılmayan “muhafazakar demokrat” tanımının “kimliğimiz” olarak ifade edilmesiydi. Kanaatimce bu tanımın yeni dönemde tekrar ortaya çıkması, beklenen “zihniyet değişimi” ya da “yenilenme” sürecinde önemli bir role işaret ediyor.
Beş: Erdoğan, çokça tartışılan değişim konusuna da net bir cevap verdi. Tam ifadesiyle aktaralım: “Önümüzdeki aylarda başlatacağımız Büyük Kongre sürecimizi sadece bir 'vitrin yenilenmesi' olarak değil, milletimizin bizden beklediği kapsamlı değişimin ana zemini olarak görüyoruz.” Bu sözlerin anlamı, tabanda ve toplumun geniş kesimlerindeki değişim talebine yönelik asıl hamlenin büyük kongre sonrası gerçekleşeceği. Bir de bunu yaparken “yeni dönemin ruhunu ıskalamadan” hareket edeceğini ifade etti.
Altı: Değişime giden yolda verilen bir başka mesaj; öncelikle cesaretle yapılan samimi bir özeleştiri. Ardından partinin her kademesine verilen, yorulan ya da kendisini bitkin hisseden varsa kenara çekilip soluklansın çağrısı. Hemen ardından, bürokrasiye ve kritik görevlere dair şu sözler: “Hangi görevde olursa olsun hiçbir arkadaşım, koltuğuna yaslanıp rehavete kapılma lüksüne sahip değildir. Heyecanını kaybedenler, millete hizmetin önünde engel olmamalıdır.”
Yedi: Yeni dönemin siyasetinde, Türkiye için hayal kuran ve üretip çalışan herkese AK Parti çatısı altında yer olduğunun altını çizdi Cumhurbaşkanı. Safları genişletmekten ve millete hizmete talip olan herkese kapılarının sonuna kadar açık olduğundan söz etti. Salondaki katılımların ötesinde anlamlar taşıyan bu mesaj da konuşmanın en kritik bölümlerinden biriydi. Geleceğe dair anlamı ise, AK Parti’nin ittifak alanını genişleteceği yönünde okunabilir.
Sekiz: Muhalefete dair değerlendirmelerinde iki nokta dikkat çekiciydi. İlki kendi hükümetleri döneminde ortaya çıkan özgürlüklerin artık bazı kesimler için “öcü olmaktan çıktığını” söyledi. İkincisi, muhalefet tarafından gelen normalleşme ve benzeri adımların verdikleri mücadeleden bağımsız okunmaması gerektiğini belirtti. Şu cümlelerin de altını çizelim: “Bizim temennimiz, CHP'nin milletin değerleriyle barışması, milli iradeye teslim olması, demokrasiyi içselleştirmesi, yani normalleşmesidir."
Dokuz: Cumhurbaşkanının ekonomiye dair vurguları, hem mevcut programa, hem de uygulayıcı aktörlere duyduğu güvenle ortaya konuldu. Enflasyondaki düşüşe dikkat çekerek “Kısa süre içinde, dar gelirlimiz ve emeklilerimiz başta olmak üzere her kesimi rahatlatacak seviyelere ulaşacağız” değerlendirmesini yaptı.
On: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının son bölümündeki “ırkçılık” uyarısının da altını kuvvetle çizmek gerekiyor. Birileri tarafından oluşturulmak istenen zehirli atmosfere dikkat çekerek “Biz gençlerimizin, çocuklarımızın zehirlenmesine, vatan topraklarımızın İslam ve Müslüman karşıtı lümpen ırkçılık illetiyle işgal edilmesine göz yumacak bir parti, böyle bir iktidar değiliz” değerlendirmesini yaptı.