Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Önceki akşam Ankara’da önemli bir görüşme gerçekleşti. CHP'nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş bir araya geldi. Ne konuşulduğundan daha çok birlikte verilen fotoğraf karesinin anlam yüklü olduğunu düşünüyorum.

        Görüşme öncesi taraflardan kısa açıklamalar geldi. Kılıçdaroğlu, "Bizim partili arkadaşlarımız, yabancı birisi değil. Türkiye'nin dünya kadar sorunu var, onları konuşuruz yani." derken; Mansur Yavaş "Özel bir gündemimiz yok, sadece Sayın Genel Başkanımızla uzun süredir görüşmemiştik. Ben bayramda kendisini aradım. Görüşemediğimizi söyledim." diye konuştu.

        Bu görüşmenin anlam haritasına gelmeden, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu konudaki değerlendirmesini aktaralım. Yavaş’ın kendisini bilgilendirdiğini ifade ettikten sonra şunları söyledi: "Yemeğin haber değerinin olması, demek ki bu konularda bizim de biraz normalleşmeye ihtiyacımızın olduğunu gösteriyor. Bunları normalleşmeye dair, parti içi normal bir şeye dair kıymetli, önemli ve desteklediğim adımlar olarak nitelendiriyorum."

        "MÜSAİT OLUR MUYUZ BİLMİYORUM"

        Kılıçdaroğlu-Yavaş görüşmesini, Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı açıklamalardan bağımsız okumak mümkün değil. Uzun bir açıklama, ama üç nokta çok dikkat çekici:

        Birincisi, "Bence gerçekten merak edilmesi gereken bizim buluşacağımız yemek değil de vatandaşlarımızın, toplumumuzun yemeklerinde ne yiyemediği. Yani ekonomi diye düşünüyorum." İmamoğlu, görüşme tartışmasından çok ekonomiyi önemsediğini ifade ederek, sadece Kılıçdaroğlu’na değil, Özel’e de mesaj veriyor.

        İkincisi, İmamoğlu’nun eski genel başkanla görüşmenin ne zaman olacağına dair şu sözleri: "Bu hafta müsait olur muyuz bilmiyorum. Yani olursam zaten ararım. Haftaya da olabilir. Bir sonraki hafta da olabilir." Yorumunu okuyucuya bırakıyorum.

        Üçüncüsü, kendisinin Kılıçdaroğlu ile görüşme tartışması üzerinden parti içine göndermeler yapması: "Zaten bu tür kurulan diyaloglar ve yapılan perdelemeler bazen parti içi muhabbetlerin de kötü şekliyle deşifre edilmesini sağlıyor, kamuoyuna dönük. Yazık ediyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki ilişkileri ben siyasi yaşamım boyunca dışa dönük hiçbir zaman ne deşifre ettim, ne bununla ilgili cümleler kurdum."

        Bu da İmamoğlu’nun partide kendisine yönelik bazı tavırlardan rahatsızlığını ifade eden bir çıkış.

        CHP’DE ADAYLIK TARTIŞMASI CANLI

        Şimdi dönelim görüşmeye. Zaman zaman değiniyorum. Kılıçdaroğlu siyaseti bırakmış değil, uzun zamandır deyim yerindeyse sahada. Bu görüşmenin bize söylediği ana mesajlardan biri bu. Ancak daha fazlası da var.

        Normalleşme süreci tartışmaları nedeniyle ikinci planda görünse de CHP içindeki cumhurbaşkanı adayı tartışması devam ediyor. Seçim sonrasında Özgür Özel’in futbol terimleri üzerinden yaptığı benzetmelerle tartışmayı noktalama çabası sonuç vermiş görünmüyor. Özel, kendisini de dışlamadan sürecin demokratik bir yarış olacağını ifade ederken, kendisinin teknik direktör olduğunun da altını çizmişti.

        Şurası da son derece açık. İmamoğlu ve ekibi, normalleşme sürecinin siyasal bir getirisi olmadığını düşünüyor ve gayet baskın bir tarzda adaylık tartışmasını öne çıkarıyor.

        ERKEN TARTIŞMANIN RİSKLERİ

        İmamoğlu’nun CHP kurultayında sonucu etkileyen hamleleri, yerel seçim sonuçlarındaki katkısı üzerinden ortaya koyduğu profil, partinin belli kesimlerinde rahatsızlık uyandırıyor. O anlamda Ankara’da Kılıçdaroğlu-Yavaş üzerinden ortaya çıkan kare, adaylık tartışmasının sadece tek isim üzerinden yürümeyeceğini de hatırlatıyor bir yanıyla.

        Aslında CHP içinde, 2028 için en az üç cumhurbaşkanı adayının olması, hem bir zenginlik, hem de bir avantaj olarak görülüyor. Bu nedenle tartışmanın ‘alternatifsiz isim’ zemininde yürümesinin rahatsızlık uyandırması şaşırtıcı değil.

        Öte yandan bir diğer eleştiri bu tartışmanın gereğinden erken ve dolayısıyla yıpratıcı olabileceği yönündeki kaygı. Kimsenin herhangi bir adaya, özellikle de gündemde ismi geçen adaylara yönelik sert bir tavrı yok. Ancak bir ismin seçimden hemen sonra öne çıkmasının aceleciliği kadar, adaylık yarışının sağlıklı ve demokratik zeminlerde gerçekleşmesine zarar verebileceği endişesi var.

        Benim görebildiğim kadarıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu görüşmesi ya da yapacağı muhtemel görüşmeler, bir aday tercihi üzerine şekillenmiyor. Yavaş’la verilen fotoğraf karesinin, yukarıda aktardığım eleştiri ve endişeleri yansıttığını düşünüyorum.

        ÖZEL’İN PARTİYE HAKİMİYETİ

        Özgür Özel’in hem Mansur Yavaş’la yapılan görüşmeye dair değerlendirmesi, hem de Kılıçdaroğlu-İmamoğlu görüşmesinin partiye sağlayacağı katkılara işaret etmesi de aslında bu dengeleri ifade ediyor.

        Özel’in, kurultay sonrasında sonucu etkileyen aktörleri de dikkate alarak dengeler oluşturduğu bir gerçek. Bu durum o günden itibaren partide birçok başlılık olduğunu gündeme taşıdı. Ancak zaman içinde hem yeni genel başkanın, hem de parti meclisinin etkinliği arttı. Siyaset üretme kabiliyeti yükseldi. Özgür Özel’in 31 Mart seçimlerinde hem süreci yönetmedeki başarısının, hem de devamında oluşturduğu yeni siyasetin de altını çizmek gerekiyor.

        Bu nedenle parti yönetiminin sürekli olarak kurultayın gölgesinde bir stratejiyle yola devam etmesi, seçimlerde ortaya çıkan sonuçların partide oluşturduğu havayı da olumsuz etkileyebilir.

        Adaylık süreci sanıldığından çok daha çetin geçeceği ortada. Yeni genel başkanın 31 Mart sonrasındaki en uzun soluklu meselesi/başlığı da bu olsa gerek.