İsveç Bilimler Akademisi bu yıl fen bilimlerinde modaya uygun Nobel’ler dağıtıyor; ödüle layık görülenlerin yarısı Google’ın yapay zeka erkekleri; 2023’ün aksine tıp ve fizik ile kimyada kadın bilimcilerin modası yok. Fizik ödülü yapay zeka (AI) teknolojisinin temellerini atan John Hopfield ile geçen yıl Google’e terk eden Geoffrey Hinton’a gitti. Kimya ödülünü Google’ın yapay zeka birimi DeepMind’ın CEO’su Demis Hassabis ile DeepMind’da üst düzey görevdeki John Jumper paylaştı; ödülün diğer yarısını da Washington Üniversitesi’nden David Baker aldı. Hassabis ve Jumper, protein yapılarını tahmin eden “AlphaFold” ve “RoseTTAFold” yapay zeka modellerini geliştiriyor, Baker ise derin öğrenme tekniğini kullanan bu yazılımlarla kesin bir doğrulukla proteinlerin üç boyutlu modellerini çıkarıyor. AI desteği olmadığı takdirde tek bir proteinin yapısını belirlemek yıllar alabiliyor.
Bu kadro içinde en trajik figür hiç kuşkusuz Geoffrey Hinton; yapay sinir ağlarıyla makine öğrenme araştırmaları nedeniyle “yapay zekanın babası” sayılıyor ama on yıl öncesine kadar bilişim alemi Hinton’ın çalışmalarına bıyık altından gülüyor, hatta bazıları “ezoterik” damgasıyla küçümsüyordu. Hinton tam da Nobel’i aldığı bugün ise “Bir canavarın yaratılmasına katkıda bulundum” teessürü nedeniyle “yapay zekanın kıyamet tellalı” sayılıyor. OpenAI gibi yapay zeka şirketlerini kuran girişimcileri yetiştiren Hinton geçen yıl insanlığı AI risklerine karşı uyarmak için Google’daki görevini bırakıyor, ardından yapay zeka tehdidini pandemi ve nükleer savaşla bir tutan açık mektuba ilk imzayı atan kişi oluyor.
Geoffrey HintonNobel öncesi Der Spiegel’deki röportajda Hinton, “Aydınlanma yaşadım” diye anlatıyor: “Aslında 75’ime geldiğim için emekli oldum ama yapay zekanın aşırı hızlı gelişmesi ve aşırı rekabet karşısında ekstrem boyuttaki riskleri fark etmiştim. ChatGPT gibi sohbet botlarına daha 50 yıl zaman var diye düşünürken, o aşamaya varıldı. Hiçbir şirket, ne Google ne de Microsoft teknolojide frene basıyor, sorumlulukları ve üzerlerinde kontrol mekanizması da yok. Bu nedenle uyarıyorum. Milyonlarca iş yeri yok olabilir, seçimler kitlesel fake videolarla manipüle edilebilir. Yaratıcı yapay zekayla çok daha etkili siber saldırılar yürütülüp, tahrip gücü yüksek virüslerle biyolojik savaş çıkarılabilir…”
Hinton her ne kadar korkutucu bulsa da 2024 Nobel modası yapay zeka ayarlı; hatta bir arkadaşım “Edebiyat Nobel’ini de ChatGPT’ye vermezler umarım” dedi. Neyse vermediler, Güney Koreli kadın yazar Han Kang aldı ödülü ama yapay zekanın Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığı gün de gelebilir, Bob Dylan’ın 2016’da aynı ödülü kazanmasından daha az şaşırtıcı da olabilir. Yapay zeka eseri yol hikayesinin deneysel romanı “1 the Road” yazıldı malum.
mRNA öncüleri Katalin Kariko ve Drew WeissmanNobel’de bu yıl fen bilimlerinde kadının modası yok, geçen yıl ise tıp, fizik, ekonomi ve ayrıca barış ödülünü kadınlar almıştı. Tıp Nobel’ini, Kovid -19 aşılarının geliştirilmesini sağlayan mRNA çalışmaları nedeniyle Katalin Kariko ve Drew Weissman kazanmış, Nobel Fizik Ödülü’nü ise Anne L’Huillier iki erkek meslektaşıyla paylaşmıştı. Kadının istihdam piyasasındaki dezavantajlı statüsünü gösteren çalışmalarıyla Claudia Goldin de Ekonomi Ödülü’ne layık görülmüştü. Haftaya pazartesi açıklanacak Ekonomi Nobeli’nin önde gelen adaylarından biri Princeton Üniversitesi’nden Janet Currie; çocuk gelişiminin ekonomik analizi üzerine öncü araştırmalarıyla tanınıyor.
TORUN BAKAN KAYINPEDER
Asrı aşan Nobel tarihinde fizik ve kimya dallarında sadece 13 kadın ödül kazanabildi; bu yıl da gördük ki, yıllara yayılan cinsiyet uçurumunun aşılması mümkün değil ama yine de gelişme var, bu kadınların yarısından fazlası son altı yıl içinde ödüle layık görüldü. Uçurumda salt Nobel Komitesi’nin dahli yok, kadınları bilimde erkeklerle başat aktör kıvamına getirecek bireysel ve sosyal koşulların, aile ve çevre desteğinin sağlanması gerekiyor. Bugün bilim kadını denilince herkesin adını anabileceği tek kişi var; Marie Curie. Bilimsel dehası bir yana, Polonya’da doduğu aileden Paris’te vardığı aileye hemen herkes Marie’nin iki ayrı dalda - fizik ve kimyada - Nobel kazanan tek bilim insanı olması için çabalamış sanki. Kadın laboratuvarda uranyum cevherinden radyoaktiviteyi, radyum ve polonyumu keşfederken, taze dul kalmış kayınpederi torun bakıyor, o denli. Ve iki kız torundan Irene öyle bir yetişiyor ki, iki çocukla Sorbonne’da doktora yapıp, annesinden sonra Nobel Kimya Ödülü’nü (1935) alan ikinci kadın oluyor.
Marie CurieBugünlerde piyasaya çıkan Dava Sobel imzalı biyografi (The Elements of Marie Curie: How the Glow of Radium Lit a Path for Women in Science) Marie Curie’nin hayatını bu aile adanmışlığı ve onun laboratuvarında izinden yürüyüp bilim kariyeri yapan genç kadınların varlığı üzerinden ele alıyor. Tabii “Radyumun kor ışığının bilim yolunda kadınların yolunu aydınlatması” paradoksal, trajik bir durum. Marie Curie’nin yıllarca radyoaktiviteye maruz kalarak 66 yaşında aplastik anemiden hayata veda etmesi hep “bilim uğruna kendisini feda etti” gibi, elinin hamuruyla ne diye radyuma bulaştın alt metnini de hissettiren klişelerle anıldı. Radyasyonun kemik iliği yetmezliğine neden olduğu o günlerde bilinse, belki önlemini alabilirdi.
Biyografi henüz yeni ama Dava Sobel’in Washington Post’taki yazısı içerikle ilgili fikir veriyor; Marie Curie kadınlara yasaklı erkek egemen bilim aleminde, bugün bile birçok bilim kadınının mahrum kaldığı güçlü bir destek ağıyla sarılıp sarmalanıyor. 1987’de Marie Sklodowska adıyla Varşova’da dünyaya geldiğinde kadınların ikinci sınıf sayıldığı iklim hakim. Marie’ye bilim merakını aşılayan baba, kızlarının okumasını istiyor ama kadınlara üniversite öğrenimi yasak. Bu nedenle Marie ve ablası Bronya rotasyon usulünde anlaşıyor; Marie mürebbiyelik yaparak Bronya’nın Paris Üniversitesi’nde tıp tahsilinin masraflarını karşılıyor. Bronya hekim çıkıp memlekete dönünce Marie aynı geçim hesabıyla Paris’in yolunu tutuyor.
Paris Üniversitesi’nde iki yüksek lisans derecesinin ardından Marie 1895’te fizikçi Pierre Curie’yle tanışıp evleniyor; radyoaktivite üzerine doktora çalışması için gerekli cihazların temininde yardımcı olan Pierre Curie, ilginç sonuçlar çıkmaya başlayınca kristallerle ilgli kendi deneylerini bir kenara bırakıp bir bodrum katında kurdukları laboratuvarda karısına eşlik ediyor. Dul kayınpeder ise yanlarına taşınıp kızları Irene’ye bakıyor.
Dava Sobel’in aktardığı güncel verilere göre ABD’de bilim alanında çalışan kadınların en az yüzde 40’ı ilk çocuğu dünyaya geldikten sonra tam zamanlı işini bırakıyor.
Marie ve Pierre Curie'nin kızı Irene Joliot-CurieMarie Curie 1904’de ikinci kızı Eve’i dünyaya getirdikten sonra hemen laboratuvara dönüyor, bir yandan da haftada birkaç gün kadın öğretmen yetiştiren akademide fizik dersleri veriyor. Kayınpeder ve gündelik yardımcının yanı sıra gözde öğrencilerinden Eugenie Feytis de bebek bakıcılığı yapıyor. Karşılığında Marie Curie’den feyz alan Feytis fizik doktorası yapıp bir fizikçiyle evleniyor ve akademinin direktörü oluyor.
Curie çifti, uranyum cevherinde radyoaktiviteyi keşfeden fizikçi Henri Becquerel’in araştırmasını geliştirerek polonyumu buluyor, elemente Marie Curie’nin memleketinden esinlerek bu ismi veriyorlar, ardından radyum elementinin keşfi geliyor ve 1903’te Nobel Fizik Ödülü’nü kazanıyorlar. Aslında cinsiyetinden ötürü Marie Curie’nin ödülü kaçırmasına ramak kalıyor. Kocasının itirazı sayesinde ödül Curie çiftiyle Becquerel arasında paylaştırılıyor.
Pierre Curie 1906’da aniden kazada can verince Marie Curie yasa giriyor. (İlkokul yaşlarında, Curie’lerin çizgi romanını okurken Pierre Curie’nin at arabasının altında kaldığı karede ağlamış olabilirim). Geleneklere aykırı olduğu halde Paris Üniversitesi’nde laboratuvarın yönetimi ve profesörlük ünvanı veriliyor Marie Curie’ye. İki kızıyla zor bir dönem ama üniversitedeki meslektaşları ve eşleri çocukların eğitimi için yardımcı oluyorlar. Marie’nin Nobel ödülü kazanan ilk kadın kimliği yol gösterici oluyor. Avrupa’nın dört bir yanından, Hollanda’dan Portekiz’e genç kadınlar, Madam Curie’nin öğrencisi olmak için Paris’e akın ediyor ve dönüşlerinde ülkelerinin ilk kadın profesörleri ünvanını alıyorlar.
Marie’nin uranyum cevherinden saf metal radyumu izole ederek, elementin varlığını kanıtlaması 12 yılını alıyor. Böylece 1911’te Nobel Kimya Ödülü’nü de kazanıyor. Birinci Dünya Savaşı’nda yaralı askerler için mobil X-Ray cihazı geliştirerek, cephede bizzat sağlıkçıları eğitiyor.
Radyasyonlu not defteriRadyoaktif elementlerle geçen yıllar boyunca radyasyonun vücuttaki etkisi bilinmediğinden Curie çifti koruyucu giysi gibi önlemlere başvurmuyor. Hatta Marie laboratuvar şişelerini ceplerinde taşıyor, evde çekmecelerde tutuyor. Biyografisinde “Geceleri Pierre ile en büyük zevkimiz, çalışma odasına gidip tüplerden yayılan ışıkları seyretmekti” diye yazıyor. Keşiflerinden yüz yılı aşkın süre sonra bile not defterleri öyle yoğun radyasyon yayıyor ki, kurşun zırhlı kutularda tutuluyor ve sadece koruyucu giysiyle dokunulabiliyor. Fransız Ulusal Kütüphanesi’ndeki Pierre-Marie Curie Koleksiyonu’nda yer alan mobilyadan yemek kitabına, bütün kişisel eşyaları da öyle.