Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Ayşe Özek Karasu Biden'ın liderlere ders verme hakkı var mı?

        Meryl Streep, dişi kedi ve sincap örneğini vermese Afgan kadınlarıyla kız çocuklarının Taliban rejimi altında yaşadığı mezalim dünyada bu kadar çarpıcı etki yapar mıydı acaba? BM Genel Kurulu’na seslenen Streep’in deyişiyle Afganistan’daki dişi kediler bile kadınlardan daha özgürdü, güneşe yüzlerini tutabiliyordu; sincaplar bile parklara girişi yasaklanan kız çocuklarından daha özgürdü, cıvıldaşan kuşlar da öyle.

        Gerçi Taliban’ın kuş sesine de itirazı vardı, 1996’da ilk kez iktidara geldiğinde kafeste kuş beslemeyi yasaklamıştı, fazla şakıdıkları için. Kadınların burka altından topuklu pabuç sesi çıkarması da yasaklanmıştı. Bu yasakların, kadınlara iffetsizlik suçlamasıyla recm ve kırbaç cezalarının üzerinden neredeyse 30 yıl geçti, kadınların sözde erdem adına her türlü insan hakkından nasıl mahrum bırakıldığını bugün yeniden keşfediyoruz. Eğitim ve çalışma hakkı, kamusal alanda konuşma özgürlüğü yok. Ve Meryl Streep, Taliban’ın baskı ve zulmüne müdahale için uluslararası topluluğa çağrıda bulunuyor.

        Aslında bu çağrının tek adresi olmalıydı, o da ABD Başkanı Biden. Üç yıl önce Afganistan’dan çekilme kararı nedeniyle kadınları yüzüstü bırakmakla suçlanan ta kendisiydi. Medya ve Demokratların sol kanadı dahil, koro halinde yükselmişti eleştiriler. O dönemde Biden’a göre ABD, Afganistan’daki bütün hedeflerine ulaşmıştı. Usame bin Ladin öldürülmüş, Afganistan kaynaklı terör sona erdirilmişti. Afganistan işgaline meşruiyet kazandırmak için öne sürülen gerekçelerden birinin kadın haklarını koruma sözü olduğunu unutmuş görünüyordu Biden. 20 yıllık işgal sona erince Taliban yeniden hızla mevzi kazanarak Kabil kapılarına dayandı, hakimiyetini kurdu. Önceleri kadınların eğitim ve çalışma hakkına sahip olabileceğini söylüyorlardı ama arada geçen zaman içinde yalan oldu.

        BIDEN’IN DİLİNDEN AFGANİSTAN

        Meryl Streep’ten bir gün sonra Biden BM Genel Kurulu kürsüsünden başkan olarak son konuşmasını yapıyordu. Otokrasilere karşı demokrasiyi koruyan bilge bir devlet adamının veda konuşması havası verilmişti metnin akışına. Yarım yüzyılı aşan siyasi hayatı boyunca Vietnam savaşından Güney Afrika’daki ırkçı apartheid rejimine, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden 11 Eylül terör saldırılarına, nice badire ve kargaşayı yaşamıştı. 1980’lerde apartheid’a karşı mücadele etmiş, rejim çökmüştü. 1990’larda Miloseviç’in savaş suçlarından yargılanması için uğraşmış, o da olmuştu. Başkan yardımcısı olduğu Obama döneminde Bin Ladin öldürülmüş, Obama’nın direktifiyle Irak’taki askeri operasyonların tedricen hız kesmesi için çalışmıştı.

        Başkan olduğunda Afganistan, Amerika’nın en uzun savaşı olarak Vietnam’ın yerini almıştı; “Savaşı bitirmekte kararlıydım ve yaptım. Çok zorlu ancak doğru bir karardı. Dört Amerikan başkanı bu kararla yüz yüze geldi, fakat ben beşinci başkana bırakmamakta kararlıydım” dedi Biden BM kürsüsünde. Afganistan’da kaybedilen askerleri de andı, savaşın kadınların esareti pahasına bitirildiğine ise değinmedi elbette.

        Afgan kadınları Taliban savaşçısı gözetiminde yemek kuyruğunda
        Afgan kadınları Taliban savaşçısı gözetiminde yemek kuyruğunda

        Aslında selefi Trump’ın çekilme planını uygulamıştı Biden, ancak bunu yıllar öncesinde kafasına koyduğuna dair kayıtlar mevcut. En sağlam kaynaklardan biri, artık hayatta olmayan ABD’nin efsane diplomatı Richard Holbooke’un notları. Gazeteci George Packer’in kaleme aldığı Holbrooke biyografisi, Biden’ın Afgan kadınlarına yaklaşımıyla ilgili veriler içeriyor.

        Bosna savaşını bitiren Dayton Anlaşması’na uzanan yolda dişli diplomasi üslubuyla tanıdığımız Holbrooke, 2009’da Obama’nın Pakistan ve Afganistan özel temsilcisi olarak atanmıştı. Dönemin Başkan Yardımcısı Biden’la baş başa yaptığı bir görüşmeyi ayrıntılı şekilde notlara dökmüştü. Obama yönetiminin 2011’e uzanan bir çekilme takvimi planlamasına karşılık Holbrooke “Taliban’ın devrilmesi sayesinde Afgan kadınlarının bazı hakları oldu, çekilmek onlara zarar verecektir” demiş, Biden ise hiddetle yerinden fırlamış “Bırak kadın haklarını, Afgan kadınları uğruna oğlumu oralara gönderip hayatını riske sokamam. Askerin oradaki varlığının nedeni kadınlar değil” diye kestirip atmıştı. Irak’ta ABD ordusunda savaşan, 2015’te kanserden kaybedeceği oğlu Beau Biden’ı kastediyordu.

        Holbrooke başkan yardımcısının tepkisini hayretle karşıladığını not etmişti. Afganistan’da sivil toplumun oluşması için Batı’nın uzun vadeli varlığını savunan Holbrooke, ABD’ye güvenen müttefiklerin çekilme karşısındaki muhtemel tepkisini dile getirince Biden “f..k that” demiş, “Endişeye gerek yok. Vietnam’da yaptık. Nixon ve Kissinger işin içinden sıyrılmayı bildi” diye eklemişti.

        DEMOKRASİ İDDİASINA İTİRAZLAR

        Biden BM Genel Kurulu’nda aralarında müttefiklerinin de bulunduğu liderlere “dostlarım” diye seslenirken “İktidarda kalmaktan daha önemli şeyler olduğunu asla unutmayalım. Önemli olan halklarınızdır. Biz insanlara hizmet için buradayız, tersi için değil. Bunu asla unutmayın” diye nasihat da verdi. Alkış alan bu sözleri, başkan adaylığından çekilme bağlamında dile getiriyordu. Trump’la TV düellosundaki feci randımanı nedeniyle onca baskı olmamış gibi konuştu: “İkinci dönem başkanlık için zorlu bir karar almam gerekiyordu. Başkanlık, hayatımın en büyük onuruydu. Daha yapmak istediğim çok iş vardı. Ancak işimi sevdiğim kadar ülkemi de seviyorum. 50 yıllık kamu hizmetinden sonra, yeni bir lider kuşağına yolu açmanın zamanı gelmişti.”

        Biden başkanlığı boyunca demokrasiyi korumayı temel amaç edindiğini söyledi. Ancak Afganistan’da Taliban’ın dirilmesini sağlayan adımından Gazze’de on binlerin ölümü pahasına körü körüne İsrail’e verdiği destek bu amacıyla çelişiyordu. Gazze’de masum sivillerin ölümüne tepkisini dile getirip, Katar ve Mısır’la birlikte ateşkes çabasına ve İsrail ile Filistin arasında iki devletli çözüm idealine vurgu yaparak, İsrail ile Hizbullah arasında topyekûn savaş istemediğini söylese de pek ikna edici olamadı. Liderlerden, ABD ve Batı’yı hedef alan eleştirel sesler yükseldi.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, “Ateşkes için çalıştıklarını iddia edenler, İsrail’in katliamlarına devam edebilmesi için sahne arkasından silah ve mühimmat göndermeye devam ediyor. Bu tutarsızlık ve samimiyetsizliktir” dedi. Ürdün Kralı II. Abdullah Gazze’de ölüm, açlık ve yıkımına neden olan İsrail’in yıllar içinde her kırmızı çizgiyi aşmasına izin verildiğini söyledi. Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa ise ABD’nin itirazına rağmen İsrail’i soykırım suçundan Uluslararası Adalet Divanı’na götürme kararını savundu; “Biz apartheid nedir biliriz, o rejim altında yaşadık, acı çektik ve öldük. Başkalarına da uygulanması karşısında suskun ve seyirci kalamayız” dedi. Brezilya lideri Lula da Silva ise İsrail’i destekleyen taraflara “Durdurun bu soykırımı” diye seslendi.

        Biden konuşmasının bir yerinde İrlandalı şair William Butler Yeats’in 1919’da savaş ertesi yazdığı şiirinden alıntı yapmıştı; “Her şey dağılıyor, merkez tutunamıyor / Dünyada sadece anarşi hüküm sürüyor…” Ancak Biden’a göre 2024 ikliminde merkez tutunmayı başarmıştı. Bu görüşe cevap ise Kolombiya’nın solcu Devlet Başkanı Gustavo Petro’dan geldi: Dünyanın çeşitli bölgelerinde aşırı sağ yükseliyor, Amerikan seçim kampanyasında beyaz ırkçı damar kabarıyor, İsrail’in barbarlığı tırmanıyor, küresel oligarşinin yağmacıları dünyayı zehirleyerek sosyal adaletsizliği derinleştiriyordu. Ernest Heminway’e atıfla “Çanlar insan hayatı için çalıyordu.”