Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Abdurrahman Yıldırım Büyük yüzleşme: Ekonomide 'öğrencilik' bitti, sınav ağır
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dünkü yazımızda ihracattaki durgunluk ve ithalattaki artışla büyüyen dış ticaret açığının sadece buzdağının görünen kısmı olduğunu belirtmiştik. Bugün artık buzdağının altına bakma, yapısal sorunlarımızın genetik kodlarını çözme zamanı. Ekonomide pansuman çözümlerle günü kurtarma devri kapanmıştır. Reel sektörde sıçrama yapmak istiyorsak, hukuktan eğitime, ekonomiden enerjiye uzanan 10 temel gerçekle yüzleşmek zorundayız.

        1-HENÜZ EKONOMİNİN ÖĞRENCİSİYİZ

        ➔Kabul edelim ki, Türk toplumu modern sermaye ve piyasa dinamiklerini Cumhuriyet ile birlikte, uygulamalı olarak ise son yarım asırda öğrendi. Ekonomiyi öğrenme sürecinde hâlâ "öğrencilik" aşamasındayız.

        ➔Bu acemilik, kısa vadeli çözümlere odaklanma, uzun vadeli stratejileri ihmal etme ve kriz yönetiminde tekrarlanan hatalar yapma eğilimimizi besliyor.

        2-COĞRAFYA KADERDİR: KRONİK İTHALAT BAĞIMLILIĞI

        ➔Doğal kaynaklar yönünden fakir bir coğrafyada yaşıyoruz. Yeraltı madenler kıt, su kıt, verimli toprak oranı düşük. Su kıtlığı ot kıtlığını getirmiş.

        ➔Bu yalın gerçek, bizi ister tarım isterse de sanayi üretimi yapabilmek için ithal hammaddeye mahkûm kılıyor.

        "Üretmek için almak zorundayız" sarmalı, dış ticaret açığını kronikleştiren temel neden.

        ➔Yatırım malı ithalatı düşse bile hammadde ihtiyacımız devam ediyor.

        ➔Bu gerçek aynı zamanda açık ekonomi olma zorunluğunu getiriyor.

        3- ENERJİ YOĞUN SEKTÖRLERİN DEZAVANTAJI

        ➔Enerjide %70’i aşan oranda dışa bağımlılığımız nedeniyle artan global enerji fiyatları, bizi küresel rekabette geriye düşürüyor.

        ➔Son 20 yılda enerji ithalatına yapılan net ödeme 1 trilyon dolar. Enerji yoksa veya kıtsa, ekonomi de hayat da yok.

        ➔Bizim doğal üstünlüğümüz ve ithalata bağımlılığı azaltmanın yolu güneşten ve kısmen rüzgardan enerji üretmekte. Kapasiteyi kullanmak üzere atılım var ama bu, geç kaldığımız gerçeğini değiştirmiyor.

        ➔Enerjide dışa bağımlılığa rağmen demir-çelik, cam, seramik gibi enerji yoğun sektörlerde epeyce ilerledik ama artık rekabet erozyonu başladı.

        ➔Yapay zeka uygulamalarının elektrik fiyatlarını artırması kaçınılmaz ve bu durum önümüzdeki yılların ayrı bir zorluğu olmaya aday.

        4-YEŞİL DÖNÜŞÜM YENİ KISIT

        ➔Enerji bağımlılığına ek olarak, en büyük pazarımız olan Avrupa Birliği'nin Yeşil Mutabakatı yeni bir bariyer olarak karşımızda duruyor.

        ➔Karbon vergileri kapıdayken, enerji yoğun ve çevre standartlarına uymayan ihracatımızın rekabet gücü, fiyat dışında düzenleyici kısıtlamalar nedeniyle de büyük risk altındadır.

        5-EMEK YOĞUN SEKTÖRLERDE REKABET KAYBI

        ➔Fiyatı artan sadece elektrik değil, yükselen enflasyon da ücret artışlarını tetikledi.

        ➔Dolar bazında artan işçilik maliyetleri yanında küresel yavaşlama, değişen tüketici talebi de tekstil, konfeksiyon ve ayakkabı gibi emek yoğun sektörlerini rekabet gücünü hızla azaltıyor.

        ➔Artık Çin, Vietnam veya Bangladeş ile ucuzluk üzerinden rekabet edemeyiz.

        6-TEKNOLOJİK ŞİRKET KITLIĞI

        ➔Eğer ucuz emek ve ucuz enerjiyle rekabet edemiyorsak geriye tek çıkış yolu kalıyor: Teknoloji.

        ➔Ancak Türkiye, bu alanda da geride, hatta teknoloji ligine giremedi.

        Adeta katma değerli üretim yapabilen teknolojik şirket kıtlığı yaşıyoruz. Halka açık teknoloji şirketi sayısı çok az.

        ➔Dünyada borsaları sürükleyen teknoloji ve yapay zeka şirketleri. Bu nedenle yerli yatırımcılar da dışarıya yönelme eğilimindedir.

        ➔Ayrıca ihracatımızın kilogram değerinin düşüklüğü, bu teknolojik fakirliğin somut göstergesidir.

        7-EĞİTİM/BECERİ UYUŞMAZLIĞI

        ➔Teknolojik dönüşümün ve rekabet gücü kazanmanın en büyük ihtiyacı nitelikli insandır.

        ➔Ancak eğitim sisteminin, rekabetçi bir ekonomi, 21. yüzyılın ihtiyaçları ve dünyanın geleceğiyle uyumu azdır.

        ➔Sektörün aradığı beceri ile mezunun sunduğu diploma arasındaki uçurum, verimliliğimizin önündeki en büyük engeldir.

        8-DEMOGRAFİK FIRSAT PENCERESİ KAPANIYOR

        ➔Türkiye, zenginleşmeden yaşlanan bir toplum olma yolunda hızla ilerliyor.

        ➔Genç ve üretken nüfusun toplam nüfusa oranı düşüyor, demografik fırsat penceresi kapanmaya başlıyor.

        ➔Üretkenliğimizi bu fırsat penceresi kapanmadan hızla artırmak zorundayız.

        ➔Aksi takdirde genç nüfusun avantajını kullanamayan gelişmekte olan ülke tuzağına düşme riskimiz yüksektir.

        9-SERMAYE VE SERVET (ZULA) PARADOKSU

        ➔Sermaye kıttır ama daha kötüsü kazancın yurtiçinde servet olarak birikmesi, yatırıma değil saklanmaya yönelmesi ve yurtdışına kaçmasıdır.

        ➔En çok vergi verenler listesinde artık isminin açıklanmasını isteyenlerin sayısı açıklananları geçti.

        ➔Geçmişten beri gelen bu saklanma ihtiyacının bir sonucu olarak Türkiye, Çin ve Hindistan ile birlikte dünyada altınla tasarruf eğilimi yaygın ilk üç ülkedendir.

        ➔Yurtiçinde altın üretiminde artışa karşılık ithalatın giderek artması bunun somut bir göstergesidir.

        Son 50 yılda ithalat ve ihracat arasındaki farklardan hesaplama yoluyla Türkiye’de biriken altın stokunun bugünkü değeri de yaklaşık 500 milyar dolardır.

        ➔Tahminler, yurtdışındaki gizli servetin (zula) yarım trilyon doları (500 milyar doları) aştığı yönündedir. Bu rakam 25 yıl önce 100 milyar, 15 yıl önce 250 milyar dolar civarında ifade ediliyordu.

        10-MÜLKİYET VE HUKUK GÜVENCESİNİN ÖNEMİ

        ➔Gizleme, küçük gösterme, sermayeye dönüştürmeme ve sonuçta da yurtdışına çıkarmanın temel nedeni hukukun üstünlüğü ve mülkiyet haklarının yeterince güvence altına alınamamasındandır.

        ➔Sermaye ürkektir, jeopolitik riskin olduğu ve hukuki öngörünün olmadığı yerde asla aktif ve uzun vadeli yatırıma dönüşmez.

        ➔Ödemeler dengesindeki "Net Hata ve Noksan" kaleminde son yıllarda hep yüksek miktarlı eksi bakiye vermemiz, sistemden sürekli olarak döviz çıkışının ve bu güven erozyonunun faturası olarak da görülebilir.

        YAPISAL SEFERBERLİK ZAMANI

        Bu 10 madde, Türkiye ekonomisinin röntgeni gibidir. Başka bir ülkenin sorunları değil, bizzat bizim gerçeğimizdir.

        ➔Üzerinden bir asır geçtikten sonra artık ekonomide "öğrencilik" bitti, önümüzde ağır bir sınav var. Ağır sorunlarla yüzleşme zamanıdır.

        ➔Bu sınavdan geçmeye, kurları sabitlemek, artırmak ve düşürmek ya da faizi indirmek çıkartmak gibi parasal önlemler yetmez.

        Ekonominin dönüşümü ve rekabet gücünün artması için hukuktan eğitime, enerjiden teknolojiye uzanan yapısal bir seferberlik şarttır.