Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NE hikmetse bizim neslin çocuklukları ergenlikten gençliğe geçerken bir ara mutlaka metalci oluverirdi. Hemen havasına girip, saçını-başını, kılığını ve kıyafetini en ağır metalciye taş çıkaracak şekilde değiştirirdi.

        Dönemin Hachette yada İnkilap gibi kitabevlerinin tek tük ithal ettiği yabancı müzik dergilerine abone olur, içinden çıkan posterleri duvarlara, arda kalanları da çok moda olan klasörlere kolaj yaparak şeffaf bantla yapıştırırdı.

        Geçen bir İngiliz haber sitesinde gördüğüm bir haber üzerine hatırladım bütün bunları.

        Günümüz gençliğine Iron Maiden desem, çoğu için pek bir şey ifade etmeyeceğimi gayet iyi biliyorum. Zira geçen Güneş tutulması sırasında efsane şarkısı ‘Total Eclipse of the Heart’ı yıllar sonra tekrar seslendiren Bonnie Tyler’ın performansı ardından “Güneş tutulurken gemide bir grup Güneş tutulmasına ithafen konser verdi” kıvamında konuşmalara kulak misafiri oldum.

        Ne yapalım bu işler böyle. Günümüzde ortalığı kasıp kavuran yeni ünlülerden bihaber olan yaşıtlarımız da yok değil.

        Gelelim okuduğum habere...

        1975 yılında Londra’da kurulmuş ve dünyanın gelmiş geçmiş en iyi heavy metal gruplarından biri olarak tarihe geçmiş Iron Maiden’ın vokalisti ve basçısı Steve Harris’le ilgili haber.

        Harris, Los Angeles yakınlarında 6 dönümlük bir arazide bulunan ve içinde bir futbol sahası bile olan meşhur malikânesini lüks bir otele çevirmeye karar vermiş. Her köşesine müziğin hâkim olacağı bu otelde bir de “müzik tarihi müzesi” olacakmış.

        Grubun hayranları dört gözle otelin açılmasını bekliyormuş. Eminim bahsini çok duyacağımız bir yer olacak hayata geçtiğinde.

        ************

        Çok pahalı değil mi?

        DÜNYANIN bugüne kadar verilmiş en pahalı konserinin 1986 yılında Barbra Streisand’ın evinin bahçesinde verdiği konser olduğunu bilirim. Çok kısıtlı bir zümre arasından seçilen konuklar beşer bin dolar ödemişlerdi efsane sanatçıyı ön sıradan izlemek için...

        Benzeri bir durum geçen hafta ülkemizde yaşandı.

        Yunanistan’ın Tarkan’ı diye anılan Antonis Remos’tan bahsediyorum. Sanatçı kendi ülkesinden çok Türkiye’de sahneye almaya başladı son yıllarda.

        Geçen hafta sonu da Alaçatı’nın en yeni mekânlarından Spiaggia Grande’de sahne aldı Remos. Alaçatı’da olmama rağmen gitmedim çok sevdiğim sanatçının konserine bu sefer. Sebebi başka bir programıma denk gelmeseydi. Gerçi gelmeseydi de gidemezdim herhalde.

        Gidememe sebebim ise Remos’u izlemek için talep edilen bedel. O akşam ön sıradaki localar için 25 bin, ikinci sıra 18, üçüncü sıra 12, dördüncü sıra için 8 bin TL, ayakta giriş için ise 250 TL istemişti mekân işletmecileri.

        Sonradan duyduğuma göre başta açıkladıkları bu loca fiyatları üzerinden 1-2 bin TL indirim yapmışlar ama yine de ödenecek bir meblağ değil bu. Benzeri bedellerin Streisand gibi dünya starlarına verilmesini anlayabiliyorum da sadece birkaç ülkede ünlü Remos gibileri için istenmesine bir anlam veremiyorum.

        ************

        Şu province dedikleri

        ‘ANKARA province’, ‘İzmir province’, ‘Bayburt province’ ve daha bir sürü ‘province’...

        Son zamanlarda Instagram’da peydahlanan ‘province’ akımı gitgide yayılıyor. Bir bakıyorum Boğaz’dan paylaşılan bir fotonun üstünde de “İstanbul province”, Avcılar’dan paylaşılanınkinde de “İstanbul province” yazıyor. Konumuma basıyorum Maslak ormanı çıkıyor haritada.

        Pekiyi nedir bu ‘province’ dedikleri?

        Kelimenin Türkçe karşılığı il, vilayet, bölge anlamına geliyor. Yani ‘İstanbul ili’nden bir fotoyu paylaşmış oluyoruz konum olarak ‘İstanbul province’ı seçtiğimizde.

        Bir nevi yeni ‘şekil yapma’ jargonu aslında. ‘İstanbul ili’ deyince sıradan ‘İstanbul province’ deyince ‘cool’ oluyoruz anlaşılan.

        Bakalım daha neler göreceğiz şu sosyal medya dünyasında...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar