Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “TÜRKİYE’nin Suriye politikası farklı olmalıydı, bu işe ‘o kadar da’ müdahil olmamalıydık” diyenler haklı mı? Öyle bir ihtimalde acaba bütün bu olanlar olmayacak mıydı ya da Türkiye daha konforlu, daha haklı bir pozisyonda mı olacaktı?

        900 km sınırınız olan, neredeyse iç içe olduğunuz bir bölge kaynarken yapacağınız tercih her olasılıkta sonuç doğurur. “Suriye’de aktif olmamız bizi üyesi olduğumuz Batı ittifakıyla karşı karşıya getirdi, Suriye politikamız böyle olmasaydı bu sonuç doğmazdı” dediğinizde diğer seçeneği tavsiye ediyorsunuz demektir. O da net bir biçimde Esad’ın yanında durmayı seçmeyi önermektir. Rusya’nın ve İran’ın yanı da diyebilirsiniz. “Ne güzel olurdu, fena mı?” diyecek olanların, Erdoğan’ın her “İyisi mi biz Şanghay Beşlisi’ne girelim” açıklamasında hop oturup hop kalkanlarla aynı kişiler olduğunu görür gibiyim. Tuhaf.

        Suriye politikamız şimdikinden farklı olsaydı, yolgeçen hanına döndüğünden çok şikâyet edilen sınırlarımız kapı duvar olacaktı. Bugün bize “Yabancı savaşçıların geçişine izin veren ülke” diyenler bu kez de “Seyahat hürriyetini engelleyen ülke”, “Türkiye yardımların geçmesine bile izin vermedi” diyeceklerdi.

        Mülteci sorunumuz olmayacaktı, daha doğrusu, şu an ülkemiz sınırları içinde bulunan ve sağlık, barınma gibi ihtiyaçları karşılanan 1.5 milyon mültecinin çoğunun canı tel örgülere takılıp yok olacaktı. Bunun yaratacağı insani sorumluluğun Türkiye’nin boynuna asacağı yaftayı, bu kez “haklı” da olacakları için, nasıl kaldırabilirdik, nasıl cevaplardık bilemiyorum. Bu sorumluluğun Suriye+İran gibi iki “Batı dışı” ülkeyle birlikte dolaysız ya da dolaylı yoldan “taraf” olmanın sonucu olarak katmerli hale getirileceğini, bu kez de başka tehlike analizleri yapılacağını söylemeye gerek bile yok.

        Bu arada, Esad’ın yanında durma seçeneğini işaretleseydik, bugünkü düzeyde bir ABD-İran yakınlaşmasının gerçekleşmeyebileceğini söylemek de mümkün. ABD’nin açık bir biçimde İran’la ilişkileri rayına koyma arzusunun bir nedeni de, Türk yayılmacılığı vehmini İran yayılmacılığı realitesiyle dengeleme mantığıdır.

        Türkiye, Suriye’de farklı bir politika izleyip doğru ya da dolaylı yoldan Esad’ın yanında dursaydı, Esad’ın halkını uçaklarıyla bombalamasını da, kimyasal silah kullanmasını da dolaylı olarak onaylamış olacaktı. Ahlaki açıdan ağır bir bagajı yüklenmek boynumuzu da, belimizi de bükecekti diye düşünüyorum. “Dünyayı karşımıza aldık, eyvahlar olsun” dememize neden olan ve elbette devlet aklından bağımsız hareket etmeyen NYT’ler, WSJ’ler o ihtimalde tebrik mi edeceklerdi sanıyorsunuz? Bilakis. Bugün Erdoğan’a “diktatör” yaftası asmak için sosyal mühendisliklere, Gezi ve benzeri olaylara ihtiyaç duyuldu, o ihtimalde ise şu tespiti yapmak yetecekti: “Diktatörün tarafını seçti.”

        Asıl eksen kaymasının o ihtimalde yaşanacağına da kuşkunuz olmasın... Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması gerektiğini bugün sadece İsrail söylüyor iken, o ihtimalde bunu her ülke söyleyecekti. Üstelik bu kez haklı da olacaklardı.

        Türkiye Ortadoğu’ya liderlik etmek, İslam+- demokrasi modelini ihraç etmek gibi şeylerle de eleştirildi. Ne var ki Müslüman dünyaya “Demokrasi iyidir, halklar er ya da geç yöneticilerini kendileri seçeceklerdir” deme iddiasının büyüklüğü, üzerine çözüm sürecinin başarısı sicilini kusursuz kılıyor, moral üstünlüğünü perdahlıyordu. Gezi ve paralel yargı darbesi bu sicili lekelemek için tasarlanmış ve kısmen başarılı da olmuş girişimlerdir. Suriye sınavında diğer seçeneği işaretleseydi Türkiye, bunlara gerek kalmayacaktı. “İşte İslamcı kökenli bir parti lideri ve başbakanı, gitti ve Türkiye’yi totaliter rejimlerin peşine taktı, çünkü Müslüman olmak diktatörlüğü sevmeyi gerektirir” mesajı ve imajı Batı’nın bir şey yapmasına gerek kalmadan abad olacaktı çünkü.

        İlginç değil mi? NATO üyeliğimizin hayati önemde olduğuna inananlar, Türkiye’nin Suriye politikasına zehir zemberek eleştiriler yöneltirken iktidarı Türkiye’yi NATO içinde tutan bir tercih yaptığı için suçlamış oluyorlar aslında, acaba ne kadar farkındalar?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar