Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SELAHATTİN Demirtaş, Türk ve Kürt gençlerini IŞİD’e karşı savaşmaya çağırmış. Demirtaş’a göre “uluslararası güçler” IŞİD’e karşı sessiz kalıyormuş(!). “IŞİD’e karşı direnmek insanlık borcudur” diyor. (“Demirtaş’tan Türk ve Kürt gençlerine IŞİD’e karşı savaş çağrısı” 19 Eylül 2014/ Hürriyet).

        30 Mart yerel seçimler öncesinde beyaz Türklere ve eski solcu yeni liberal Türklere doğru da bir açılım yapan Demirtaş’ın çağrısına muhatap olan Türklerin kim olduğu merak konusu. Zira o Türkler, silahla külahla işi olmayan ve Mısır’da yaşanan darbeden ötürü mağdur olup sığınma arayışı içindeki İhvan üyelerinin Türkiye’ye gelmesinden bile rahatsızlar. Şimdi kalkıp çok çok tehlikeli IŞİD’i Türkiye’ye davet edecek bir cephe savaşına mı katılacaklar?

        IŞİD’den hepimiz korkuyoruz ama sahi, hem IŞİD’den korktuğunu söyleyip hem İhvan’dan rahatsız olmanın tutarsızlığına ne demeli? Zira demokratik yöntemlere inanan İhvan-ı Müslimin benzeri yapıların tasfiyesinin IŞİD türü radikalliği güçlendirdiğini anlamak için gazete okumak kâfi, etrafı izlemek yeterli.

        Mısır’da darbe olduğunda internet forumlarında ve sosyal medyada defalarca tekrar edilen bir cümleyi hatırlıyorum. Aralarında üniversite öğrencisi ya da mezunu da olan birçok Ortadoğulu genç, Sisi’ye değil İhvan’a kızgındılar ve şunu söylüyorlardı: “Batı’nın anladığı dil demokrasi değil.” İtiraz edenlere ise öfkeyle şu açıklamayı yapıyorlardı: “Demokrat olursak Batı bizi sever zanneden İhvan, Müslümanları savunmasızlaştırdı! Günün sonunda Batı ve ortakları, İhvan’ın bile ipini çekmekte tereddüt etmedi!” Bu kişilerin bazıları gidip IŞİD’e katılmış olabilir.İhvan’dan deli gibi tiksinen muarızlarını gördüklerinde ise ne kadar haklı olduklarını düşünüp bıçaklarını biliyorlardır.

        Demirtaş’ın tuhaf çağrısına dönelim.Demirtaş bütün “Kürtler” adına değil ama PYD adına Türkiye’de savaş çağrısı yapacaksa, PYD’nin Suriye çözümsüzlüğüne nasıl katkı sunduğunun hatırlanması gerekir. PYD’nin Rojava emelleri üzerinden Esad’la işbirliği yapmasının bugünkü tabloda payı var.Bakmayın PYD’nin PR ve sosyal medya aktivitelerinde Suriye’deki bütün Kürtlerin temsilcisi gibi davrandığına. Yaptığı tercih sadece Nusra Cephesi ile değil, Kürtlerle de savaşmasına yol açmıştı. Yusuf Azzam Tugayları, Selahattin Tugayları, Selahattin Torunları, İbni Teymiye, Mekke Şehitleri, Ahraru’ş Şam gibi muhalif tugaylardaki Kürtler ile PYD arasında çatışmalar oldu. Tüm bu hadiseler, PYD’nin Suriye’deki diğer Kürtlerin de hilafına olacak şekilde Esad’ın yanında durmasından kaynaklandı. Tüm bu hadiseler, muhalefetin güçsüzlüğünden faydalanan IŞİD’in serpilmesine katkı sundu.

        Erbil’de IŞİD işgaliyle karşılaşıp kendisini ve bölgesini savunan Kürtler ne kadar haklıysa, Suriye’de tek tehdit IŞİD’miş gibi yapan ve Esad’a toz kondurmayan PYD o kadar haksız.

        Esad ile işbirliği yapıp şimdi ABD tarafından IŞİD’e nazaran daha iyi, daha “seküler” göründükleri ve bu nedenle destekleneceklerini düşünen Kürtler, ABD’nin tercih edilmiş partneri statüsünü kazanmanın gül bahçesi vaat etmediğinin farkına varmalı. IŞİD ile mücadeleye bu kadar gönüllü olan PYD’nin HPG-YPG kuvvetlerinin olası başarısı günün sonunda Esad’ı kazançlı çıkarırsa; Kürtlerin elde edeceği kazanımların faydadan çok bela olacağını, çünkü yerel dinamiklerin nefretine maruz kalacağını tahmin etmek zor değil.

        ABD önderliğinde IŞİD ile mücadele adı altında yürüyen hava saldırılarında ve karadan yapılacak olası operasyonlarda oluşacak sivil can kayıpları IŞİD’i baltalasa bile radikalleşmeyi artıracak, İhvan’a bile “diyalogcu, cici çocuk” diye kızgın olan damarı berkitecek. ABD’nin kahraman partneri olarak teberrüz eden bir Kürt etnik başarısı bu coğrafyada bu dinamikler arasında yeterince dayanıklı olur mu? İsrail’in “Bağımsız Kürdistan’ı destekliyoruz” ifadelerinin, İsrail basınında yer alan HPG-YPG kadın savaşçılarına yapılan övgülerin neden olduğu imajı da ekleyip öyle cevap verin.

        Türklerin ve Kürtlerin kaderi de çıkarları da ortak. Aynı gemideyiz ama Ortadoğu denizindeyiz ve o denizin hassasiyet gerektiren girdaplarından azade değiliz. Çözüm sürecine inandığını söyleyen Demirtaş’ın PYD mikrofonluğu ise Kürtlerin selameti için teklif gibi değil, “sirenlerin çağrısı” gibi. Dalgaları aşmaya yardımcı olmaz ama kayalıklara sürükleyebilir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar