Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Referandum tarihi yaklaşırken, medyada tartışılan anketler “Evet” ve “Hayır” oyları arasındaki makas farkının beklenen oranda olmadığını gösteriyor. AK Parti’ye yakın MAK Danışmanlık firmasının yönetim kurulu başkanı Mehmet Ali Kulat’tan gelen açıklamalar, ciddiye alınması gereken türden.

        “Bugüne kadar hiçbir seçimde görülmemiş bir durum yaşanıyor” dediği belirtilen Kulat, AK Parti seçmeninin yüzde 10’unun “Evet” demediğini savunuyor. Yaptıkları ölçümlerin sonuçlarını aktaran Kulat’ın iddiasına göre, MHP’li seçmen en çok yüzde 30 oranında “Evet” diyecek gibi görünüyor. Bir başka iddiası da şu:

        “Anketlerde kararsızları matematiksel olarak dağıttığımızda biz ‘Evet’ oylarını en çok yüzde 52’ye kadar çıkarabiliyoruz. Ama bana kalırsa matematiksel bir dağılım gerçeği yeterince yansıtmıyor. Ben bu yüzde 52’nin yüzde 5 ile 7’sinin gerçek ‘Evet’çi olmadığını, şüpheli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bizim ölçümlerimize göre kararsızlar ‘Evet’e değil ‘Hayır’a daha yakın.”

        YANKILANMA ŞEKLİ

        İnsanların anket sırasında “Evet” diyeceğini söylemeleri ama aslında “Hayır”a yakın olduklarının bilinmesi, yani “şüpheli ‘Evet’çiler” diye bir kategorinin çıkması hazin bir durum. Ama şaşırtıcı değil. Zira bir ilin AK Parti medya ve tanıtım başkanının, “Hayır diyenin kanı şüpheli, Türk değil, Müslüman hiç değil” dediği bir atmosferi soluyoruz. İş “Hayır” diyenin darbeci olduğu, teröristlerle beraber olduğu, hain olduğu, yamuk olduğu ithamlarına kadar geldi. Bu şartlarda araştırmacıların, insanların gerçek görüşlerini duymasının lüks olacağı aşikâr.

        Kuşkusuz tek neden negatif üslup değil.

        Mehmet Ali Kulat’a dönelim. “AK Parti, MHP seçmenindeki direnişin yanı sıra kendi içindeki sorunu çözüp dağınıklığı toparlamış değil” diyen Kulat, AK Parti’de yüzde 10’ları bulan kararsızlıkta paketin iyi anlatılamamış olmasının etkisi olduğunu ifade ettikten sonra şöyle bir tespitte bulunuyor: “...Özellikle 15 Temmuz sonrası yaratılan mağduriyetler de etkili. AKP tabanında bir mağduriyet algısı da var.”

        Daha önce de uyarmıştık: Çoğunluğu dindar muhafazakârlardan oluşan AK Parti tabanında vaktiyle dindarlığının gereğini yaptığını düşünerek kendisine “Hizmet” adını veren FETÖ’cü yapının sohbetlerine katılmış, yahut Bank Asya’dan araba-konut kredisi alıp hesabı kapatmayı unutmuş vb. masum sayılabilecek birçok kamu kurumu çalışanı KHK ile ihraç edildi ve özel sektöre giden talimatlarla başka bir iş bulmaları engellendi. Hak aramaları için kurulan komisyonlar da yetersiz kaldı.

        Belki bu tür gerçek/masum mağdurların sayısı iddia edildiği kadar fazla değil. Ancak anlaşılması gereken şey, bu kişilerin yaşadığı trajedinin toplumda yankılanma şekli. Yankı sayısal bir mefhum değil. Mağduriyetlerle ilgili üzüntü verici tanıklıklar, mağduriyetlerin hissedilme katsayısının masum mağdur sayısından daha fazla olmasına yol açıyor ve bu da referanduma doğru yaşanan dağınıklığın nedenlerinden biri olabiliyor.

        DEMOKRATİK TEAMÜLLER

        Mehmet Ali Kulat’ın bahsettiği etkenler dışında referandumdan “Evet” çıkması halinde gerçekleşebilecek ihtimallerin belirsizliği de çelişkiye yol açıyor olabilir. “Evet” oyları “Hayır” oylarını geçerse, sistem değişikliği sorunsuz gerçekleşirse eskisinden çok daha güçlü bir yasama organımız olacağı söyleniyor; ama bu iddianın altının dolması için yüzde 10 barajının kalkması, dar veya daraltılmış bölge seçim sistemlerinden birinde karar kılınması, Siyasi Partiler Yasası’nın değişmesi, parlamenter sistemde alışık olunan parti disiplini mefhumunun demokratik teamüller uyarınca güncellenmesi ve pakete eklenmesi gerekirdi.

        Bu olmadı ancak gereken düzenlemeler yapılacaksa bu meseleler basın açıklamalarında, röportajlarda ele alınabilir, kamuoyuna sözlü olarak teminat verilebilirdi. Bazı AK Partili yetkililer ya da Cumhurbaşkanı danışmanları, konuların önemine değindi ama bağlayıcı sözler vermekten de imtina edildi. Oysa bu cihetler modelin nasıl bir karakter üzerinden yürüyeceğini göstermek bakımından önemli. Güçlü Meclis, etkin denetime dair daha net ve ikna edici teminatlar verilmesi elzem hale gelmiş görünüyor

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar