Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YAKUP Köse, 28 Şubat’ta tutuklanıp idamla yargılandığında 14 yaşındaydı. Yaşı küçük olduğu için cezası önce 16 yıl 8 aya, sonra 9 yıla çevrildi. Gençliği cezaevinde geçti, cezasını çekip çıktı, ama mahkemeler onu bir de Bandırma Cezaevi’nde bulunduğu sırada kaldığı koğuşa yapılan Noel Baba operasyonundan dolayı, isyana karışmak, güvenlik güçlerine mukavemet, mala zarar vermek gibi suçlardan yargılamaya karar verdi. İşin garibi, Yakup böyle bir suçtan yargılandığını 28 Şubat’ta ihlal edilen haklarını aramak amacıyla hamle yaptığı sırada tesadüfen öğrendi.

        Uğradığı mağduriyet özellikle AK Parti’ye yakın çevrelerde makes bulabildiği için olsa gerek, Yakup ve dava arkadaşları, 25 Aralık’ta yapılması planlanan darbe girişimi suya düştüğünde hatırlanan ilk isimler oldular. Yargıtay cezalarını onadı. Yeniden yargılama talepleri hukuka aykırı olarak reddedilmişti. AYM, dosyanın diğer sanıklarından bazılarının bireysel başvuru taleplerini bile reddetti. Yakup’unki sırasını bekliyordu.

        Eğer başvurusu incelenseydi, cezanın infazı duracak, sivil polis tarafından tam 14 Aralık’ta “Biz senin Cumhurbaşkanı’nı da Başbakan’ını da tanımayız” gibi enteresan sözler eşliğinde belediye otobüsünden indirilip kargatulumba götürülmeyecekti.

        Yakup slogan attığı için gözaltına alınmış, yargılaması çocuk mahkemesinde yapılması gerekirken DGM’de yapılmıştı. Çocuk cezaevine gönderilmesi gerekirken yetişkinlerin kaldığı cezaevine gönderilmişti. Nitekim 14 yaşında Mickey Mouse tişörtlü bir çocuğa idam cezası verebilecek kadar acımasız olan yargımız, devamında da kendine yakışanı yaptı. Zira, mesela Bandırma Cezaevi’nde yaşanan olaylara karıştığı ileri sürülen Yakup, isyan başladığı sırada hastanede! Bunun kayıtları var.

        Hastane dönüşünde güvenli bir koğuşa konulması gerekirken, bile isteye güvenlik güçlerinin o an müdahale etmekte olduğu koğuşa bırakılıyor. Nitekim içeri girdikten az bir zaman sonra kolu kırılıyor ve canının derdine düşüyor. Mantık belli: Ölsün ya da yanlış zamanda yanlış yerde olduğu için senelerce yargılansın. İkincisi oluyor.

        Yargı önüne çıktığı her aşamada, delil araştırılması bile yapılmadan üst sınırdan cezalandırma yapılıyor.

        Baskın esnasında jandarma tarafından çekilen görüntüleri izlemeyi bile reddediyor mahkeme.

        Daha vahim olanı ise, aslında bu davanın çoktan zamanaşımına uğramış olması gerektiği ve hâlâ yürütülüyor olmasını neye dayandırdığının bilinememesi. Zira 2000 yılında gerçekleşen ve tamamen benzer bir olay olan Hayata Dönüş Operasyonu sırasında, aynı türden suç isnadıyla açılan davalar Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından dava zamanaşımının 19 Haziran 2008 tarihinde dolması sebebiyle düşürüldü. Çünkü bu davada sanıklara eski (765 sayılı) TCK’nın 304/1-2 maddesi uygulandı ve olağan zamanaşımı 5 yıl, olağanüstü zamanaşımı 7 yıl 6 ay olarak (olması gerektiği gibi) hesaplandı. Ama Noel Baba operasyonunda her nedense maddenin ikinci fıkrasındaki 7 yıl dikkate alınarak olağan zamanaşımı 10 yıl, olağanüstü zamanaşımı 15 yıl olarak hesaplandı. Yargılamanın gerek yerel mahkeme gerek Yargıtay incelemesi aşamalarında ileri sürülen zamanaşımı iddiaları hiçbir şekilde dikkate alınmadı.

        Bitmedi.

        Dava sürerken Ceza Kanunu değişti. Yakup’un vekili, müvekkili lehine olan değişikliklerin uyarlanması talebinde bulundu. Uyarlama talebinin yapıldığı mahkeme asıl davanın görüldüğü mahkeme, yani Bandırma 2. Asliye Ceza Mahkemesi, lehe olan maddeleri Yakup’un aleyhine olacak şekilde uyarladı. Yargı paketlerinden birinde gelen “mala zarar verme suçunda indirim”, Yakup’un “isyan” suçuna ek olarak aldığı “tahribat, mala zarar” cezasında indirime yol açıyordu. Ancak bu kez de mahkeme, hiçbir tanık ifadesine başvurmadığı ve hiçbir yeni delil ele geçirmiş olmadığı halde Yakup Köse’nin davasını içeren evraka yeni bir suç daha ekledi: Hürriyeti tahdit suçu!

        Aleyhe bozma yasağına aykırılık teşkil eden bu tutumla, Yakup’a gelebilecek herhangi bir ceza indiriminin bertaraf edilmesinin amaçlandığı çok açık.

        Tarihin en kirli Makyavelist hesapları, en baş döndürücü rövanşist kaygıları Yakup Köse’nin hayatı üzerinde sahneleniyor. Ve nasıl bir “diktatörlükte” yaşıyoruz ki, Cumhurbaşkanı’nın tüm hassasiyetine rağmen, yargının Yakup’suz yapamama sendromu bir türlü çözülemiyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar