Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Esin Övet Yüreğimizin acısı hiç sönmüyor
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Uzun yıllardır çok karmaşık, tuhaf duygulardan geçiyoruz. Kıyıya vuran ölü bebekler... Kısa bir süre önce yaşadığımız deprem acısı... Yitip giden canlar... Hala ailesine ulaşamayan insanlar... Ve şimdi de bombalanan bir hastane ve tam da önünde ölü bebeklerle birlikte yapılan basın toplantısı. Tam bir çaresizlik.

        Yüreğimizde acılar hep taze, ateşi sönmeden hep yenileri ekleniyor ve bu ateş daha da körükleniyor.

        Şahsen ben sözün, kelimelerin bittiği yerdeyim. İki gündür bu fotoğraftan çıkamıyorum. Aklımızdan silinmeyecek birçok fotoğraf karesine maalesef bir yenisi ve en fenası da eklendi...

        Ve bu çirkin kötülerin dünyasında, maalesef artık kendimi aşırı çaresiz ve sıkışmış hissediyorum. Bu canilerle bu dünyada aynı havayı soluyor olamam. Ki üstelik bu korkunç acıları masum insanlara yaşatan insanların görüntülerini izliyor ve bir şey yapamıyoruz.

        Ki bu yaşadığımız bir savaş da değil tamamen bir katliam. Ve maalesef savaşların kaybedeni de hep masum insanlar. Fakat masum insanların ölümü, hiç kimseye bir galibiyet kazandırmaz, kazandırmayacak. Her savaştan sonra geriye sadece büyük acılar kalıyor. Ve o acılar daha da körükleniyor, katlanıyor katlanıyor ve yine dev bir şekilde ulusların karşısına çıkıyor. Yani kötülük hiçbir zaman son bulmuyor. Ne acı!!! Ne garip!!! İnsan ömrü ortalama yüz sene desek kime, neye fayda... Sonuçta herkes ölmüyor mu, ölmeyecek mi? Ve illa bir kazanan olup geriye de hayattaki insanlara daha büyük bir acı bırakmak için mi bu kazanma hırsı...

        Savaşta masum insanların içinde bulunduğu bir hastaneyi bombalamak insanlık dışı bir karar ve vicdan yoksunluğundan başka bir şey değildir. Ve çürümüş bir vicdan ile verilene korkunç bir karardır. Bu kararı, emri veren kadar o düğmeye basan da suçludur ve hiçbir haklı yanları yoktur, olmamalıdır.

        Özellikle masum insanların öldürülmesinin de dili, dini, ırkı yoktur. Bunu kabul eden de, hak gören, "Oh iyi olmuş" diyen de insan görünümlü bir canavardır. Bütün dünya bu insanlık suçuna karşı durmalı ve bir olmalıdır.

        ***

        Duyarsızlaşmak

        Tarih yazarı Serda Büyükkoyuncu sosyal medya hesabından; "Hayatımız aralıksız felaketlerle dolu. Her an ya doğa veriyor insana cezasını ya da insan alıyor bir başka insanın canını. Şiddet ve acı içeren görüntüleri hesabımda paylaşıp ağlak faydasız mesajlarla hesabımı diri tutmaya çalışmadım hiçbir zaman. Bu görüntüleri insanlarla sürekli paylaşmak, izleyenleri duyarsızlaştırır, empatiden uzaklaştırır. Hassasiyetleri azaltır" demiş. Ki yüzde yüz katılıyorum.

        Son yıllarda ciddi oranda, hayatımızda çeşitli aralıklarla felaket görüntüleri var. Hafızalarımızda taze az önce yazdığım gibi. Ancak bazıları tüm bunlara duyarsız. Çünkü "Yine aynı görüntüler klasik" diyerek geçiştiriyor.

        Fakat duyarsız olamayacak kadar önemli bir gündemin içindeyiz. Bu yüzden bilinçli davranıp kirli haber akışından uzak durup, yanlış bilgi paylaşımından da böyle zamanlarda uzak durmamız gerekiyor.

        Albert Einstein'ın da dediği gibi, "Dünya yaşamak için tehlike bir yer ama kötülük yapanlar yüzünden değil. Durup seyreden ve zulme karşı ses çıkartmayanlar yüzünden"...

        Aman dikkat!!!

        Kayıtsız, duyarsız kalmak çok kötü bir şey. Artık birinin barışı başlatması gerekiyor. Çünkü 19. yüzyılın sonlarında başlayıp günümüze gelen bu savaş bitmeli... Son bulmalı ve tarihin korkunç sayfalarına gömülmeli...

        ***

        Konser iptal

        hastane katliamından sonra ülkemizde üç gün yas ilan edildi.

        Bu sebeple müzik-eğlence mekanları kapalı...

        Konserler iptal.

        Evet o görüntüler sonrasında hiç kimsenin ne eğlenmeye, ne gülmeye, ne de şarkılar söylemeye hali var. Ancak şu da bir gerçek ki, bu tarz olaylarda maalesef en yara alan sektörlerin başında gelen bu camiada yüzlerce insan ekmek parası kazanıyor. Ve o kazandıkları para ile çocuk okula gönderip hayatlarını idame ettiriyorlar.

        Bazıları "Böyle bir zamanda bile eğlence mi düşünüyorsunuz" nidalarına şimdiden başladılar. Artık klasik değişmeyen cümleler.

        Evet kötü zamanlardan geçiyoruz. Masum insanlar çok korkunç günlerden geçiyor, hayatlarını kaybediyor. Fakat şu da bir gerçek ki, hayat devam ediyor... Bir yerlerde insanlar da evine ekmek parası götürmeye çalışıyor. Lütfen bu hassas dengeleri birbirinden ayırınız...

        Her zaman daha hayırlı olacaktır...

        ***

        Yine bir fenomen skandalı

        Gerçekten Dilangiller olayından sonra bir başka olay daha patlak verdi fenomenler dünyasında. Güler misin, ağlar mısın?

        Instagram hesabıyla tanınan Kıvanç Talu ve eşi Berrin Talu'nun yakın çevresini reklam projesi yapacaklarını söyleyerek 100 milyon TL para toplayarak Portekiz'e kaçtıkları iddia edildi.

        Üstelik karı-koca hesaplarını kapatıp yeni bir hesap açarak; "Her şeyi 1 Kasım'da açıklayacağız diğer hesapları ciddiye almayın. İletişimi bu hesap üzerinden yapacağız" demiş.

        Tövbe tövbe... Ne diyecekler yani "Evet biz en yakınlarımızı hatta onların evinde çalışanlara kadar dolandırdık. Artık bizi mazur görün. Ne yapalım para sevdamız bize bunu zorladı" mı diyecekler.

        Ne garip gerçekten bu para hırsı insana neler yaptırıyor. Şimdi o memleket senin bu memleket benim kaçak hayatı yaşayıp bir yerde de yakalanacaklar. Bu mudur yani!!!