İZBAN ar ile iftihar
Önceki gün “İZBAN Banliyö İşletmeciliği Güzergahı”nın resmi açılış töreni Torbalı’da gerçekleştirildi.
Lafı uzatmadan konuya giriyorum. Tesisin ve törenin iki hamisi vardı: Birincisi bakan Binali Bey, ikincisi Başkan Aziz Bey...
Açılışı birlikte gerçekleştirdiler.
Ne kadar iyi niyetli, ne kadar içtenlikli ve siyaseten ne kadar tevazu sergileyen bir karar isabeti içindeydiler, anlatamam...
Bu manzara için, beş dakikalık bir siyasi tezahür deyip geçmeyin. Birkaç saniye içinde bir ıslak yarışa dönüştürüldü...
Siyasetin ayıbıyla, iftiharı iki dakika içinde sergilenmeye başladı.
Gelin bu törenin hayret verici kışkırtmalarını ve siyasi çırpınışlarını özetleyelim...
Önce iftiharlarını anlatıyorum.
***
Bu proje, dünyanın iki önemli yerleşim ve uygarlık zemini arasında gerçekleştirilmiş en iddialı ulaşım yatırımıdır.
Toplam 186 kilometre uzunluğundaki bu raylı sistem, bir ulaşım iddiasının ispatıdır. İzmir’in kuzeyinden güneyine uzanan toplam 47 durakta Bergama’dan Selçuk’a kadar uzanmaktadır.
İleri aşamada, Kuzey - Güney hattı, doğu sapağıyla birlikte, Bayındır - Tire güzergahında hizmet kapsamını genişletecektir.
Bu tesis, işletmeye alındığından bu yana (yani 6 yıl içinde) toplam 330 milyon insan taşımış...
Yani İzmir nüfusunun seksen katı kadar insanın güvenli, düzenli ve ekonomik ölçekli taşımacılığı gerçekleştirilmiş. Bu istatistik, yılda 55 milyon insan demek...
Yaklaşık olarak ayda iki milyon İzmirli raylı sistem taşımacılığının güvenli, düzenli taşımacılığından yararlanıyor.
Bütün etapların tamamlanması halinde, yolcu taşıma katsayısının, iki katına çıkarılması öngörülmekte...
Ve bu proje, merkezi hükümet ile yerel yönetimin ortak projesi olarak gerçekleştiriliyor...
***
Değerli okuyucularım, ne güzel bir örnek değil mi? Ne başarılı bir projelendirme değil mi?
Evet! Öyle...
Birbirinden farklı iki ekonomik idrakin bir başarı ideali etrafında emek ve kaynak ortaklığıyla yerel yönetim kalkınmasına, katkıda kararlılık örneği nadir bulunur...
Bunlar açılış töreninin olumlu ve sevinçli yanları...
***
Ya bir de; izleyicilere adeta bir “yere batırma” iddiasının isabetsiz, gereksiz ve saygısız manzarası vardı ki, anlamak ve anlatmak imkansızdı.
Bu güzelim tören, kontrol edilemez partici kadroların, yoldan atılmış siyasi çığlıkları ile, önemine uygun bir manzara içinde gerçekleştirilemedi.
Şimdi size törenin ayıplı sahnelerini özetliyorum:
Kürsüye önce, Aziz Kocaoğlu çıktı. Hemen taraftar gençlik sitayişkâr bir lisan ve üslup ile medh-ü senaya başladı. Çok sürmedi, bu kez AKP’li gençlik, cevap atışmalarına geçti. Üslubunu hızlandırdı. Sesini yükseltti.
CHP’li gençlik de, ısrarla varlık kanıtlamasının adeta çığlıkları ile, Aziz Beyin varlığını ve çalışmalarını dillendirdi. Aziz Bey tam yedi kere, “arkadaşlar lütfen” diye alkışçı kadroları susturmak istedi. Konuşmasına fırsat verilmedi.
CHP ve AKP’li gençler slogan atma çatışmasıyla, bu muhteşem projenin önemini kavrayamadı, değerini öğrenemedi.
***
Sonra kürsüye Binali Bey çıktı. Projeyi anlatmaya başladı. Bu kez AKP’li gençlik, mukabil medh-ü sena bahsine geçti. Güya Binali Beyi övüyor havasında siyasi tahrik ile atışmaya başladılar.
Binali, bey de defalarca “arkadaşlar susun” diye adeta yalvardı, ama kimseye bir şey dinletemedi. Ne yazık bir manzaraydı, anlatamam...
Aklı başındaki her davetli, bu ayıp teşhirin tesirinde siyasetin ıslah kabul edilmez zaafını izledi...
Bu kadar başarılı bir proje, her iki tarafın (AKP ve CHP) siyaset idrakindeki zaaf ile işin tadını kaçırdı.
Bir daha böyle büyük ve yararlı bir proje, iki partinin siyasi ortaklığında gerçekleşir mi?
Bilmem!
Ama bildiğim husus şudur: Siyasetin idraki isabetsiz ise, topluma faydası sıfırdır...