Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        100 yıl önce, henüz köprülerin olmadığı dönemde iki kıta arasındaki ulaşımının başrolündeydi tenezzüh vapurları. Yıllar geçtikçe yok oldu. Şimdilerde ise Armada Otel'in sahibi Kasım Zoto'nun girişimiyle yeniden hayat buldu. Armada'nın hikâyesini, iç tasarımını yapan Deniz Dedeal anlatıyor

        19'uncu yüzyılın sonu, İstanbul... Boğaz'ın şimdiki semtlerini oluşturan köylere kara ulaşımının olmadığı, dolayısıyla deniz araçlarının tek çare olduğu zamanlar. İlk başlarda kayık, çektiri ve küçük yelkenlilerle sağlanan deniz ulaşımı Tanzimat Dönemi'nin ardından yerini daha hızlı ulaşım araçlarına, Şirket-i Hayriye'nin tenezzüh vapurlarına bırakır. Aynı yıllarda ABD ve İngiltere'de bu araçlar, kalbur üstü takımın özel amaçlı kullandığı ve "centilmen teknesi" olarak anılmaktadır. İşte "comutter" tipi teknelere benzeyen vapurlar, Ahırkapı'daki Armada Otel'in sahibi Kasım Zoto tarafından yeniden hayata geçirildi. Temmuz ayında suya inen Armada, eski tenezzüh vapurlarının ruhuyla günümüz İstanbul'unda konuklarını ağırlıyor. İç tasarımını yapan Deniz Dedeal, Armada adlı tekne suya inene kadar yaşadığı macerayı anlattı...

        Bu projenin hikâyesi nedir?

        Armada gezi teknesinin ortaya çıkış hikâyesi Ahırkapı'daki Armada Otel'in sahibi Kasım Zoto'nun İstanbul sularına yakışan gezi teknesi hayaliyle başladı. 20-30'lu yılların klasik çizgilerini taşıyan ve "tenezzüh" diye anılan Boğaz'daki Şirket-i Hayriye gezi vapurlarına atıfta bulunan Armada, Boğaz'da yemek hizmeti vermek amacıyla inşa edildi. Mekân ve mobilya tasarımlarını da ben üstlendim.

        Tenezzüh teknelerinin özellikleri neler?

        Mesela bunların burun kısmı "Baltabaş" denen, profilden bakıldığında tıpkı bir balta gibi dümdüz kesilmiş, denizle dik açı yapan türdendi. İç mekânlar yalın, işlevsel ve gereksiz süsten uzaktı.

        Armada'yı günümüz ihtiyaçlarına ve seyir yapacağı Boğaz'ın sularına nasıl uyarladınız?

        Tarz olarak teknenin sınıfına uygun klasik çizgiler belirledik. Burada 2 çıkış noktası vardı. İlki yalın, işlevsel tekneler, diğeri özellikle "fast commuter" teknelerinde mevcut olan lüks. Bu ikisi arasındaki orta yolu bularak daha ağırbaşlı olan klasik çizgiyi yakalamayı denedim. İşlevsel, sade, pahalı ama şımarık olmayan, sakin ve kendine güvenen bir tekne yaratmaya gayret ettim. Kumanda bölümü kaptanın hem yoğun Boğaz trafiğine hâkim olacağı hem de salon ve havuzluğu rahatça kontrol edebileceği şekilde konumlandırıldı. Direk, Haliç'te yapılacak seyirler sırasında köprünün altından geçerken katlanacak şekilde tasarlandı.

        İlham kaynağı commutter'lar

        Yola çıkarken Kasım Bey'in kendi deyimiyle, İstanbul'un o dönem çok sevilen, hâlâ özlenen tenezzüh teknelerinin ortak özelliklerini inceledik. Tarif edilen bu tekne işlev ve biçimiyle ABD ve İngiltere'de yine aynı dönemde varlıklı kesim arasında moda olan "commuter" teknelerin tarzıyla örtüşüyordu. Commuter tekneler kısa mesafeli ulaşım ve gezinti amaçlı kullanılan lüks teknelerdi. Özellikle Newport, Hampston, Miami, New York veya Detroit'te su kıyısındaki meskenlerle şahsi ofisler arasında kullanılıyordu.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar