Ecevit, Erdal İnönü ve CHP
Türkiye siyasal hayatında demokratik sol ya da sosyal demokrasi kavramlarının devletçi gelenekten gelen partilerin ideolojik kimliklerine eklenmelerinde Ecevit ve Erdal İnönü’nün öncü oldukları malum. Her ikisi de bugün hayatta değil.
Ecevit ölümünün 4’ncü, Erdal İnönü ise 3’üncü yılında çeşitli etkinliklerle hafta içinde anıldı.
Bu etkinliklere CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun katılımı, üstelik Ecevit’in ilk kez CHP Genel Merkezi’nde anılması, CHP’nin yeni dönemdeki rotasına ilişkin önemli ipuçları verir nitelikte.
CHP’de hafta içinde yaşanan gelişmeler ve yeni MYK’nın oluşumu, parti elitleri tarafından kamuoyuna salt yönetim değişikliği olarak açıklansa da, Ecevit ve Erdal İnönü’ye atfedilen özel ilgi ve değeri dikkate aldığımızda, önümüzdeki süreçte CHP’de eskiye ait olan siyaset tarzı ve sosyal demokrasi tahayyülünde değişim ve yenileşmenin başlaması kuvvetle muhtemel.
CHP’nin kitleselleşebilmesi adına da bu bir zorunluluk.
Referandumda ortaya çıkan tablo CHP’nin toplumsal tabanının yerleşik coğrafi ve kültürel sosyolojilerin dışına çıkamadığını tasdik etmişti.
Bunun temel nedeni, CHP’nin merkez soldaki rakipsiz haliyle bile, Türkiye’nin farklı toplumsal kesimlerin taleplerini dillendirmekten, buna uygun siyaset, ekonomi tasarımlarını hayata geçirmekten uzak bir parti görüntüsü vermesiydi.
Ecevit ve Erdal İnönü’nün birer politik lider olarak Türkiye toplumuna dair okumaları ile siyaset vizyonlarının, Sav-Baykal birlikteliğiyle inşa edilen CHP’dekinden belirgin biçimde farklı olduğunu söylemek gerekir.
Gerçi, Ecevit’in DSP’si ile Kılıçdaroğlu öncesi CHP’nin ulusalcı-milliyetçi çizgide örtüştükleri de göz ardı edilemez.
Buna karşılık, Kılıçdaroğlu ve ekibinin son zamanlarda topluma aktarmaya çalıştığı mesajlarda toplumsal ve politik bağlamda dışlayıcı değil kapsayıcı bir içeriğin olduğu anlaşılıyor.
Kılıçdaroğlu’nun Ecevit’in “halka gitmek, halkla buluşmak” şeklinde ifadesi bulunan halkçı söylemi, parti ve partilileri devrimci olarak tanımlaması, özellikle 1980 öncesi CHP’nin değişimin öncülüğüne referans olarak kullanılıyor.
Buna karşılık, iktidar olma adına popülizmden medet uman yaklaşımın ürünü değilse, önemli ve önemsenmesi gerekir.
Erdal İnönü’ye atfedilen değer de CHP’nin yeni aktörlerinin 1990 sonrası CHP yerine, birleşmeye kadar olan SHP’nin çizgisine yakınlaşma isteği olarak okunabilir.
CHP’de “ideolojik yeni pozisyon alma harekatı” olarak okunabilecek bu gelişmeler partinin geleceği adına gecikmeli de olsa çok önemli.
Kılıçdaroğlu ve ekibi Ecevit’in “ortanın solu” hareketi ile “demokratik sol ideoloji”de ifadesini bulan sol siyaset anlayışını, Erdal İnönü’nün demokrasi, özgürlük, çoğulculuk temelli sol tahayyülü ile harmanlayabildiği takdirde, önümüzdeki dönemde CHP ile kitlelerin yakınlaşmaması için neden yok.
Ecevit ve Erdal İnönü’yü ölüm yıldönümlerinde saygıyla anarken, yaklaşık 6 aydan beri HT EGELİ’de sürdürdüğüm aktüel siyaseti anlama uğraşısına, bireysel nedenlerle nokta koyduğumu okuyuculara iletmek istiyorum.