21'inci yüzyılda Tarkovski izlenir mi?
Buna benzer kafamdaki bir başka soru da "Acaba artık Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını baştan sona tadına vararak okuyabilecek insan var mı?" oldu.
Artık maalesef Tarkovski'nin filmini izleyebilecek, Suç ve Ceza'yı okuyabilecek beyinler yok.
Tarkovski gibi yavaşlıktan, sakinlikten, sabit uzun çekimlerden sanat çıkarmış insanın filmi çağımız insanın sabrını zorlar, onların sürekli değişen sahnelere, dinamizme alışmış beyinlerini isyan ettirir. Keza artık hiçbir insan uzun yazı okuyamıyor.
Marshall McLuhan'ın 1960'lı yılların sonuna doğru ortaya attığı medya teorileri ve gelecek tahminleri bir bir çıktı. Ben teorisi bu kadar sağlam ve geleceğe yönelik tahminleri bu kadar isabetli başka teorisyen görmedim.
O 1967 yılında "Medium is the message" dedi. Yani "Araç mesajdır" söylemini oluşturdu. "Medya içeriğini okuyucuya veya tüketiciye aktarmak için kullandığımız araç, içerikten çok daha esas mesajı oluşturur" diyordu.
Burada kasıt, kullandığımız araçların, örneğin gazetelerin, radyonun, televizyonun bizleri farklı biçimlerde değiştirdiğini ve verilen mesajları anlama, algılama biçimimizi etkilediğini söylüyordu Marshal McLuhan.
Bugün kullandığımız araçların düşünme biçimimizi, beyinlerimizin çalışmasını ve hayat tarzımızı değiştirdiği büyük bir devrim, bir altüst oluş yaşıyoruz. Buna benzer diğer devrim, dünyada 1445 yılında Gutenberg'in bulduğu baskı cihazının kâğıda kitlesel baskıyı yerleştirmesiyle olmuştu. O dönemde de dünya büyük bir zihinsel devrim yaşamıştı..
Bugün bizler farkında olsak da olmasak da hepimizin beyinlerinin çalışma biçimi değişiyor.
Dijital devrimle birlikte "aracın mesaj olması" ilkesi tekrar devreye girdi ve beyinlerimiz eski alışkanlıklarını terk edip yeni medyaya uyum sağlamaya başladı.
ARTIK OKUMUYORLAR Kİ: Kitap okuma alışkanlıkları üzerine çok araştırma yapıldıktan sonra aynı araştırmacılar bir de ekranda okuma alışkanlıklarını incelemişler. Ekranda okuma yapılırken beyin taramaları, göz taramaları yapılmış.
Ve uluslararası bir karşılaştırmalı araştırmaya göre, insanlar ekranda bir sayfa açtıklarında buna en fazla ortalama 19 ile 27 saniye arasında bakıyorlarmış.
Almanlar ve Kanadalılar her sayfaya en fazla 20 saniye, Amerikalılar ve İngilizler ortalama 21 saniye, Hintliler ve Avustralyalılar 24 saniye, Fransızlar ise 25 saniye ayırıyorlarmış. Üstelik bu oranlar, açılan ekranda sadece yazılı metin olduğunda da değişmiyor. Hatta bazı durumlarda bu bakma süresi aşağıya da düşüyor; çünkü sadece yazı olan ekranlarda insanların sabrı çabuk tükendiğinden daha hızlı olarak başka sayfaya geçiyorlar.
Yapılan bir diğer araştırmaya göre, ekrana konulan her ilave 100 kelimeye okuyucu sadece 4.4 saniyesini veriyormuş.
En deneyimli, en hızlı okuyucular bile 4.4 saniyede sadece 18 kelime okuyabildiklerinden, tablet ekranına konulan her ilave kelimenin sadece yüzde 18'inin okunduğu ortaya çıkıyor. (Jakob Nielsen, "How Users Read on the Web" Alertbox, October 1, 1997.)
"Peki bu insanlar nasıl okuyorlar ki?" sorusuna Jakob Nielsen'in onca araştırmadan sonra verdiği cevap "Okumuyorlar ki" olmuş.
İÇERİK-MEDYA ÇELİŞKİSİ: Biz okumayı, Dostoyevski'yi, Tarkovski'yi sevenler, bu yeni dünyanın durumundan memnun olmayabiliriz, ama elimizde tek bir dünya var ve gerçeğimiz de bu. Biz medyacılar olarak eski alışkanlıklarımızı, eski içerik sunuş biçimlerimizi sürdürürsek 21'inci yüzyılda silinir gideriz.
Araç mesajını verdi ve bizlerin beyni artık değişti. Bizim işimiz, içeriğimizi aracın verdiği mesaja uyduracağız. Duygularıyla düşünen, hızlı ve sürekli değişim isteyen, kısa anlatımlar, görsellik arzulayan beyinlere hitap edecek en uygun içeriği oluşturmak için kafa yoracağız.
Kâğıt baskı gazetenin içeriğinin, tablet veya akılı telefon içeriğiyle aynı olamayacağı gibi tartışmasız bir mantıki sonuç var elimizde. Bu gerçeğe uyum sağlamak için düşünce biçimimizi, yazı stilimizi ve içeriği sunuş şeklimizi radikal biçimde değiştirmek zorundayız.
VBOOK: Neyse ki yeni medya sisteminde içeriğin nasıl olması gerektiği konusunda yapılmış bazı çalışmalar var. Onları inceleyerek kendimize gelecekte medya çalışma yöntemleri planı çıkarabiliriz. Romanlarda, sanal sayfalara video filmlerinin eklendiği çalışmalar var. Buna Vbook deniliyor. Siz kitabın o sayfasını okuduğunuzda, isterseniz orada anlatılanların filmini de videodan seyredebiliyorsunuz. Böylece okurken sıkılma ve ilginin dağılmasının önlenmesi amaçlanıyor.
KISA GÜZELDİR: Medya dünyasında ve reklam sektöründe, her konunun, her mesajın kısa anlatılması ilkesi hâkim artık. Mobil cihazlara içeriğin nasıl kısa yazılması ve hangi tekniklerin kullanılması üzerine kitaplar yazılıyor. (Şu anda okumakta olduğum kitap, "Online Journalism: Reporting Writting and Editing for New Media", yazarı Richard Craig.)
Videolu anlatımda da yeni kısa teknikler deneniyor. 5 saniyelik filmlerden oluşan siteler çıktı ortaya. Bizler akılı telefonlara, tabletlere çok daldık, ama bu arada auidio anlatımın gücünü ihmal ediyoruz. Amerika'da National Public Radio (www.npr.com) podcast'larıyla harika gazetecilik yapıyor, çok da başarılı.
Radyolu veya podcast'lı anlatımlarda da kısalık esas oldu. Bir dakika içinde her şeyin aktarılması yöntemleri üzerine çalışılıyor. (Mark Briggs, Journalism Next s.190.)
AKILLI TELEFON ROMANLARI: Japonlar çağımızın ruhuna uygun ilginç deneyler yapıyorlar. Ev kadınları, akıllı telefonlarından güzel cümleler yazıp birbirlerine göndermeye başladılar. Bunlar bir merkezde toplandı ve temelde cep telefonu mesajları olan bu cümleler birleştirilerek ortaya romanlar çıkarıldı. Ve bunlar Japonya'da çok tuttu, bunların adına da "mahano i rando" deniliyor, yani akıllı telefon romanları.
Bir ara Japon bestseller listesinde bunlar ön sıralarda yer alıyorlardı. Yani yeni hikâye anlatım biçimleri, kısalık ve görselliğe vurgu yapan yeni tekniklerle yapılan bu tür deneyler gelecekte gazeteciliğin nasıl yapılmaya başlanacağının ipucunu bize verecek. O gelecek de çok yakında (belki de bugün), bunu da unutmayalım.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce