Bize bir göz ev yeter
İnsan yaşamının doğal parametrelerinden oluşan hiçbir dengenin ayakta kalamadığı sosyal ve ekonomik dengesizliklerin ülkesi Türkiye’de böyle ortamlarda doğal ortaya çıkan kavram karışıklığı da yoğun sürüyor.
Orta sınıftan olmanın en net göstergelerinden biri olması gereken ev sahipliği bu ortamda nerdeyse utanılacak bir durum haline geldi.
Oysa Türkiye’de ev sahipliğinin kısa tarihini bir hatırlamak bile her ev sahibi insanın zengin (ve çağrışım yoluyla kötü taraf ) ile özdeşleştirilmesinin ne kadar hatalı olduğunu gösterecektir diye düşünüyorum.
Benim çocukluğumda, gençliğimde annemlerin gittiği misafirliklerde veya aile dostlarıyla bizim evde toplanıldığında sohbetlerde çok sık duyduğum cümleydi "Bize bir göz ev yeter" lafı.
Bizim gündelik yaşam dilimize ait olan bu "Bize bir göz ev yeter" lafı bu ülkede meslekleri olup da uzun çalışma yıllarından sonra yaşlılıklarını planlamaya girişen orta sınıf insanlarına özgü bir kavramdı.
Misafirliğe gitmenin hala daha olabildiği o yıllarda meslekli çiftler çocuklarını büyüttükten, kendileri de emekli olduktan sonra bir de küçük ev yatırımı yapabildikleri takdirde ülkelerinde huzurlu bir yaşlılık geçirebileceklerini düşünürlerdi.
Nitekim o bir göz evlere yatırımlar yapıldı sonra emekli de olundu, ama sonra yıllar geçtikçe bakıldı ki o emekli maaşları yetemiyor, yaşlılığı geçirmek için düşünülmüş o evler de o yetmeyen emekli maaşlarını telafi etmek için kiraya verildi, o bir göz evlerin sahipleri de kirası düşük diye kendileri için hayal etmiş oldukları evden çok daha düşük düzeyde evlerde yaşamaya başladılar.
Bir göz evlerinden aldıkları kirayı, emekli maaşı ile destekleyip yaşamaya çalışan ve hayatlarını kredi kart asgari ödemeleri yaparak devam ettirmeye çalışan orta sınıf, bir süre önce kartlardaki asgari ödeme oranının arttırılması ile bir darbe daha yedi. Bazen alınan kararlara baktığımda acaba orta sınıfı ortadan kaldırmak yönünde bilinçli bir politika mı sürdürülüyor diye bile düşünüyorum.
Şimdi bakın etrafınıza hepinizin bu yaşam deneyiminden geçmiş bir çok tanıdığınız olmalı. Bir çoğu aç olmayabilir ama hiçbirisi hayal ettikleri yaşlılık günlerini bu günlerde yaşayamıyorlar. Kira tartışmaları ile birlikte üstelik ev sahibi yani çağrışımla kötü taraf da oldukları için utanmaları gerektiği de düşünülmeye başlandı.
Oysa suç ne kirayı bir araya germekte zorlananda ne de aldığı kiraya emeklilik maaşını koyduğu halde bile geçinemeyende.
Asıl suçlu yaşam planlarının doğal parametrelerinden oluşan bütün dengelerin bozulmuş olmasında ve hepimizin hayatlarının bir dizi dengesizlikten ibaret hale getirilmesinde. Orta sınıfın bu şekilde yok olması sürerse Türk ekonomisinin sanıldığından çok daha derin darbe alacağı kesindir.