Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

Gazetelerin yükseliş ve çöküşü dönemlerinde mesleğin neredeyse her aşamasında çalışan ve bu dönemlerin yakından şahidi olarak, gazeteleri özlediğini onların kokusunu hatırladığıyla ifade eden insanlar kadar sinirimi bozan başka bir şey herhalde yok.

Abartılı konuşmuş olmamak için sinirimi bozan başka şeyler tabii ki var ama bu gazete kokusu söylemi hayat tarzı olarak gazeteciliği özleyen benim gibi insanlara özellikle sinir bozucu geliyor.

Kağıt baskı gazetelerin ölümünden sonra onlara duyduğu özlemi bilgiç surat ifadesiyle "Gazetelerin kendine has kokusu vardır, sabah bir bardak çay yanında gazete okumayı bu yüzden özlüyorum" diyen erkeklere (bu tür insanlar genellikle nedense erkek oluyorlar. Gazeteleri kokularıyla hatırlayan kadın şu ana kadar ben tanımadım.) "Ne yani çay yanında simit yerine gazeteyi yemeyi mi düşünüyordun. Gazetenin kokusu yerine içinde yazılanları manşetleri yazarlarını özlesene" demek hep istemişimdir. Şimdi durup dururken bu konuyu neden hatırlayıp gündeme getirdiğimi daha sonra açıklayacağım tabii ki.

Dediğim gibi gazetelerin yükseliş ve düşüş dönemlerinde mesleğin her aşamasında çalışmış olduğumdan ve bu görevlerin bazıları akşam ilk baskıyı matbaadan çıkar çıkmaz görmemi gerektirdiğinden koku nostaljisi yaşadığı söyleyen okurlardan çok daha fazla yeni basılmış gazete kağıdının nasıl koktuğunu iyi bildiğimi sanıyorum (bu sanıldığı gibi harika bir koku da değildir). Ama gazete dönemine dair en çok özlediğin nedir deseniz kokular dışında her gün gazetede buluşup çalışmanın getirdiği entrikalarıyla, dedikodularıyla hayat tarzıdır özlediğim derim.

Neyse merak etmeyin bu gazete kokusu konusu benim için önemli diye bu konuda neredeyse ‘Savaş ve Barış’ romanı kadar uzun olan bir yazı da yazacak değilim.

Konuyu burada keserken bu mesele neden aklıma geldi onu açıklayayım bari. New York Times’tan öğrendiğime göre 'A Factotum in the Book Trade' adlı Marius Kociejowski’nin yazdığı kitap yayınlanmış. Eski ve ikinci el kitaplar yanında koleksiyona yönelik değerli kitapların da satıldığı bir kitap dükkanında çalışmış olan yazar deneyimlerini kitap haline getirmiş.

Yazarın dükkana gelen müşteriler hakkında yaptığı gözlemler nedeniyle gazete kağıdı kokusu meselesi aklıma geldi ve sonra başka bazı hatıralar da canlandı kafamda, şimdi sırasıyla bunlara geçelim…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar