Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

Osman Kavala’nın müebbet hapis cezası aldığını duyduğumda ilk tepki olarak ruhumun derinliğinde inanılmaz bir boşalmışlık duygusu hissettim.

Bu sadece onunla yıllar önce Birikim Dergisi'nden arkadaşlarla bir toplantıda bir arada olmamın getirdiği şahsen tanımaktan gelen bir duygu değildi, gençlik yıllarımdan bu yana ülkem için biriktirdiğimi sandığım bütün fikirlerin bütün birikimlerimin, olmasını hayal ettiğim daha adil, daha güzel bir ülkem olabilmesi için okuduğum onca kitaptan gelen aklın sanki içimden uçup gittiğini hissettim. Ülkem o an bana boşa yaşanmış bir hayata sahip olduğum duygusu veriyormuş gibiydi sanki.

Kavala ile uzun yıllar önce o toplantıda bir arada olmamız tesadüf değildi tabii ki. İkimiz de kendimizce doğru olan biçimde ülkede özgürlük, eşitlik, adaletin olması için mücadele eden gençlerdik o zaman.

Osman bu mücadelesini, bugüne kadar ilkeli biçimde sürdürdü.

İlk tepkimle gelen bu boşluk duygusuyla bir şekilde mücadele etmem gerektiğini görüyordum.

Çünkü bu duygular yenilmişliğe ait bir duyguydu.

Oysa bütün bunlar gelip geçici olmalıydı çünkü bu şekilde sürmesine imkan yoktu.

Bu ülke için daha aydınlık, daha güzel, daha demokratik günler olmasını isteyenler özelikle bu karardan sonra adalet ve adil olmak nedir kavramları üzerine esaslı düşünüp tartışmalıydık.

Bu yüzden ilk şokumdan sonra içimden çıkıp gittiğini sandığım yılların birikimini, özgürlük için üzerinde çalışılmış düşünceleri bırakmamaya onlara sahip çıkıp kendimi toparlamaya karar verdim.

1971 yılına kadar gittim. O yıl Amerika’da üniversitede ilk yılımdı. Bir gün üniversite genelinde hangi dalda olurlarsa olsunlar bütün bilim insanlarının aynı kitaptan bahsetmeye başladıklarını gördük.

Felsefe hocalarım sosyoloji dersinde, matematik derslerinde bile, aynı kitabın öneminden bahsedilip, bu kitaptan sonra ne siyasette, ne toplumda, ne de bilim aleminde hiçbir şeyin artık eskiden olduğu gibi olamayacağını söylüyorlardı.

Kitabın adı ‘A Theory of Justice’dı ( Bir Adalet Teorisi). Yazarı ise John Rawls.

Okunması zor bir kitaptı. Okuyabilmek için Immanuel Kant felsefesine aşina olmak gerekiyor olabilirdi. Liberal teorinin asıl kaynaklarına kadar inip bunları okumuş olmak da yardımcı olabilirdi Rawls’u okumak isteyenlere.

Gerçekten de kitabın çıkmasıyla birlikte ortalık resmen darmadağın oldu. Felsefeciler ve hukuk teorisyenleri kitapta ortaya atılan adalet teorisini yoğun tartışmaya başladılar.

Rawls’un adalet tezine karşı çıkanlar bile hayatlarının geri kalan bölümünü onun tezlerini çürütmek için karşı tez üreterek geçirdiler.

Dolaysıyla denilebilir ki Rawls’un adalet teorisine karşı olanlar bile onun ortaya attığı fikirlerle oluşmuşlardır.

Rawls da hayatının sonuna kadar kitabında düzeltmeler ve yenilemeler yaptı. İlk kitapta yazdığı fikirlerin açılımı için ek kitaplar da yazdı.

Sonunda 20’nci yüzyılda sosyal bilimlerde ve felsefede en etkili olan kitap haline geldi ‘Bir Adalet Teorisi’.

Bu etki çağımızda hala daha sürüyor. Kavala hakkındaki kararın adalet diye verilebildiği bir toplumda Rawls’un kitabının Türkçe çevirisinin yaygın okunması ve tartışılması gerektiği bariz.

Bu yazıda tartışmaya büyük katkı yapacağım iddiasında değilim. Çünkü ne felsefe ne de hukuk teorisi bilgim buna yetmeyebilir. Ama en azından bir hatırlatma ve bir başlangıç yapılmasına neden olsun diye umarak yazıyorum bunları.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar