Doğaçlama caz ve Derrida
1997 yılının Temmuz ayında Paris La Villette Caz Festivali'nde usta saksafonist Ornette Coleman çalarken kendisiyle birlikte sahnede olması için Jacques Derrida’yı davet etti. Coleman’ın planına göre caz ustası ve filozof sahnede o güne kadar hiç görülmemiş bir 'caz-metin' işbirliği yapacaklardı.
O gece olanları anlatmadan hakkında daha önce yazmış olduğum Ornette Coleman hakkında bir hatırlatma yapmalıyım.
Bebop’ın ortaya çıktığı yani modern cazın oluşmaya başladığı yıllarda doğaçlama caz ustası Coleman ’The Shape of Jazz to Come’ diye son derece cesur bir adı olan albüm çıkararak yakında hakim olacak cazın haberini veriyordu.
O geceye dönelim. Coleman’ı dinlemeye gelmiş olan kitle Derrida’yı da sahnede görünce onu yuhalamaya, ıslıklamaya başladı. Bu Amerika’da olsaydı bana sürpriz olmazdı ama okunması ne kadar zor olursa olsun Derrida’ya bir saygı duymasını beklediğim Fransız caz sevenlerden bunu beklemezdim. Neyse Derrida düşündüğünü yapamadan sahneden inmek zorunda kaldı. Filozof daha sonra o geceyi hayatında en utandığı gece olarak da anlatmıştır.
Derrida çok iyi bir caz dinleyicisiydi. Doğaçlama cazın imkansız olduğunu söylemişti. Daha sonra bu fikrini açarak doğaçlama imkansız olduğu halde kendisinin bunu savunduğunu yani imkansızı savunmakta olduğunu da belirtmişti.
Coleman’ın varlık nedeni doğaçlama cazdı diyebiliriz. O zaman bunun imkansız olduğunu düşünen bir filozof ile neden aynı sahnede doğaçlama caz üzerine çalıp konuşmak istemişti acaba?
Çünkü caz ustası ile felsefenin ustası, o gece, doğaçlama konusunda ortak bir zemin üzerine anlaşmak için çalışacaklardı.
İkisinin bu ortak zemini nasıl bulabilecek olmaları üzerine elimizde bir metin neyse ki var.
Jacques Derrida festivaldeki o geceden bir ay önce Ornette Coleman ile bir söyleşi yapmış ve bu metin ortaya çıkmıştı.
‘The Other’s Language: Jacques Derrida Interviews Ornette Coleman, 23 haziran 1997 çeviren Timothy S. Murphy).
TEHLİKELİ BÖLGEYE GİRİYORUZ ŞİMDİ
Derrida’nın doğaçlamanın neden imkansız olduğunu düşünmekte olduğunu anlayabilmemiz için düşünürün hukuk ve adalet üzerine yaptığı çalışmaların alanına biraz girmemiz gerekiyor.
Bu alanı tehlikeli olarak nitelendirmem, eğer Derrida’nın yazma stili ve kurabildiği cümleleri biliyorsanız size sürpriz gelmemeli.
Ben yine de bu tehlikeli işe girişeceğim çünkü Derrida’nın caz ve doğaçlama hakkında söylediklerini tam anlayabilmek bunları bilmeden mümkün değil gibi görünüyor.
Derrida hukuk sisteminin bütün yasa hiyerarşisi içinde kurumsal olarak var olduğunu ama hakimlerin eğer verecekleri kararlar ile adaleti de sağlamak peşindeyseler bu yasaları yorumlamaları ve kararlarını o yoruma göre vermeleri gerektiğini söyleyerek başlıyor işe.
Hakimin yasayı yorumlayarak adil olduğunu düşündüğü kararlar vermesini caz ustasının doğaçlama çalmasına benzetebiliriz.
Hakim o kararı verirken her ne kadar yorumuyla yeni bir yasa getiriyor gibi gözükse de o kararı verebilmesi arkasında dayandığı bir hukuk istemi ve yasalar olmasa bu mümkün değildi. Hakim adalet için yasaya yorum getirirken ne kadar o dayandığı yasal sisteme ihtiyacı varsa da sistemin de kalıcı olabilmesi aksamaması için o tür kendisine dayanan yorumlara sürekli ihtiyacı olacağını söyleyebiliriz.
Buradan cazın doğaçlamasına geçtiğimiz takdirde yasal argüman ile buradaki benzerlik de çarpıcı biçimde bariz olacaktır.
Doğaçlama çalmakta olan cazcı o anda her ne kadar yepyeni bir yorum getiriyor gibi gözükse de o da dayandığı bir caz geleneği içinde çalmak zorundadır. Yani tamamen yeni olarak doğaçlama imkansızdır ama geleneğe dayanarak yeni yorumlar yapabilir ama bunun da ne kadar yeni olduğu tartışılmalı. Yani cazın geleneği (Hukuk sistemi gibi) yorumun (Hakimin adaleti getireceğine inandığı yorum kararı gibi) arkasında olmadığı takdirde doğaçlama yapması imkansızdır cazcının (Nasıl ki hukuk sistemi ve normu oluşturan yasa olmasa hakimin de o yorumlu kararını veremeyeceği gibi) (Bu konuda mükemmel bir çalışma için; ‘Deconstructing Jazz Improvisation: Derrida and the Law of Singular Event’ yazarı Sam Ramshaw)
Derrida o yuhalanarak sahneden indirildiği gece de bunları düşünmekteydi ve bunları anlatacaktı. Caz dinlemeye gelmiş olan insanların buna ne kadar tahammülü olacaktı bilemem ama doğaçlama caz ustası Coleman onu dinlemek istiyordu çünkü bir uzlaşma olabileceğini görmüş olmalıydı.
Çünkü dediğim gibi çok iyi bir caz dinleyicisi olan Derrida yapılması imkansız olduğunu düşünse bile doğaçlamaya inanıyor ve bunun için savaştığını söylüyordu.
UZLAŞMA
Peki iki karşıt uçta gibi gözüken bu iki insan nasıl uzlaşabilirdi acaba? Bunun ipucu yukarıda atıfta bulunduğum Derrida’nın Coleman mülakatında var.
Geleneğe hiç dayanmadan tamamen yeni olarak üretilebilecek doğaçlama olamayacağına göre doğaçlamanın dayandığı geleneğin yani yorumu yapılan parçanın ucu açık bir metin gibi olması lazım yani o da yoruma açık bir parça olmalı. Hukuk sisteminde de hakimin adalet için yorumlar getirebilmesi için de dayanılan yasanın yoruma açık metinsel yapısının olması gerekiyor.
Geleneği oluşturan Bebop cazının bu yoruma açık metin gibi olması kökenine de dayalı olabilir. Bebop caz yani modern caz bir jam session’da (yani gönüllerinden geldiği gibi serbest çalmak için bir araya gelmiş müzisyenler, bir anlamda kuralların olmadığı alan) buluşmuş ustaların yarattığı müziğe dayanıyordu. Yani ortaya çıkarılan müzik her zaman yeni yorumlara zaten açık bir yapıya sahipti.
Derrida müzik hakkında bu fikirlerini hiçbir zaman net olarak yazmadı ve nedeni sorulduğunda korktuğunu çünkü tam bilmediği bir konuda söz söylemek istemediğini söylüyordu. Ama buna rağmen Ornette Coleman mülakatı gibi bize bazı ipuçları da verdi. Bugünkü denemem de bu ipuçlarından yola çıkılarak oluşturulmuş düşüncelerden ibaret.